Selamlar canlarım. Bölüm biraz erken geldi, umarım hoşunuza gider. Bu bölümü okurken sizden ricam Ayça'ya çok acımasız olmamanız. Ona gerçekten üzülüyorum. Bölüm sonunda konuşuruz zaten.
Keyifli okumalar. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum. 💚
yirmi yedinci bölüm
[TUTSAK]🗝️
Alparslan, açılan kapıdan indi ve şoförünün omzuna dokundu, "Sağol koçum," deyip hemen karşısındaki malikaneye doğru ilerlemeye başladı.
"Alparslan Bey," diyerek kendisine baş selamı veren adamı tanıyordu. Çağhan'ın sağ kolu Rasim'di.
"Tomris'i görmeye geldim," dedi tekdüze bir sesle. "Ya sen haber ver buraya gelsin ya da kapıyı aç."
Rasim duyduklarıyla kaşlarını çattı, "Anlamadım," dedi müthiş bir temkinle. "Caneda Hanım zaten sizinle değil miydi?"
Onun tavrı Alparslan'ı da gererken, "Hayır," dedi. "Neden benimle olsun?"
Rasim'in yüz ifadesi donuklaştı, "Nasıl olur? Sabah sizin yanınıza gideceğini söyledi. Hatta araba göndermişsiniz, bu yüzden yanında koruma olmasını istemedi."
"Ne diyorsun lan sen?" diye yükseldi Alparslan ve karşısındaki adamın yakasına yapıştı. "Ben dünden beri hiç görmedim onu!"
"Hasiktir," diye soluyan Rasim hızla kendini Alparslan'ın elleri arasından kurtardı ve aceleyle büyük, sürgülü kapıyı açtı. "Kaçırıldı."
Alparslan duyduğu şeyle olduğu yerde kaskatı kesildi. Birkaç saniye idrak edemese de bu şaşkınlığı uzun sürmedi. Arkasındaki şoförüne, "Gencer, Bertuğ ve Ogün buraya gelsin hemen," deyip açık olan kapıdan ilk olarak bahçeye, hemen ardından da eve girdi.
Rasim tahmin ettiği gibi Bozoğlu ailesine durumu haber vermeye gitmişti. "Ne diyorsun Rasim?" diyerek alevlenen Cesur'un sesini duydu. "Ne demek kaçırıldı?"
Salona girdi, "Benim yanıma geleceğini söyleyerek çıkmış, araba gönderdiğimi söylemiş fakat böyle bir şey yok. Onunla en son dün gece konuştum. Mesajlarıma da cevap vermediği için buraya geldim."
Alparslan, açıkcası karşısındaki üç Bozoğlu erkeğinin onu suçlamasını bekliyordu. Zira pek iyi anlaştıkları söylenemezdi. Düşmanlardı. Ancak hiçbiri bunu yapmadı ve onu dikkatle dinledi. Bu, Alparslan'ın içini rahatlattı. Ailesi bile Tomris'e duyduğu aşktan emindi.
"Sakin olalım," dedi yeniden. "Gidebileceği çok yer var. Klinik, Umay, Bahadır, Baha... Ya da yeraltındaki kimliği... Gazete şirketine de gitmiş olabilir. Eğer bu saydıklarımın hepsi boş çıkarsa, işte o zaman endişelenebiliriz."
"Ama ya kaçırıldıysa?" diye soran kişi Çakır'dı. "Ya yine onu kaybedersek?"
O ana değin konuşmayan Tuğrul Bozoğlu ayağı kalktı. Heybeti, salondaki herkesi gölgeler nitelikteydi. "Onu bir kere kaybettim, bir kere daha kaybedemem," dedi kendinden emin bir sesle. "Rasim, gerekirse cehennemin dibine gir ama onun yerini bul."
Alparslan iki yanında hissettiği üç bedenle yutkundu, "Gencer," dedi. "Tomris'in tüm arkadaşlarına, gidebileceği her yere sor soruştur. On beş dakika içinde karşıma gel."
Gencer hızla abisinin dediğini yapmak için evden ayrılırken Bertuğ ile Ogün şaşkındı, "Ne oldu yengeme?" diye sordu Ogün kaşlarını çatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sinende geçen akşamlar
Teen FictionAlparslan Karacan, medyaya yansıttığı İş insanı imajının arka tarafında yeraltına hükmeden, tek sözüyle düzeni bozabilecek bir mafyadır. Gelmiş geçmiş tüm mafya babalarına diz çöktürmüş bu tehlikeli adam hakkında bir gün Türkiye'nin en büyük günlük...