Selam!!
Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar!!
**************************
"Ya bak yemin ediyorum çok mükemmel! Oğluşu çok şanslı böyle babası olduğu için." Şu an kantinde oturuyorduk ve ben yüzümü ellerimin arasına almış bir şekilde dün Minho'yla yaşadığımız şeyleri anlatıyordum.
Karaoke yaptıktan sonra biraz daha vakit geçirmiştik ve saat dört olduğunda ayrılmıştık. Şimdi de kantinde oturuyorduk, dün okuldan çıktığımızı gören Hyunjin merak edip konuyu açtırtmıştı. Tüm detaylarına kadar anlatıyordum. Hoşlandığımı söylediğimde tepkileri çok garip olmuştu.
Changbin ağzını bir karış açmış bir şekilde kendi kendine şok olmuştu. Yeonjun ve Hyunjin gururla masada tepinmişti, Seungmin ise dikkatle beni dinleyip en ufak hareketimi inceliyordu.
"Of bir şey yapın lan!" diye çıkıştığımda Changbin sordu, "Kanka sen aşık olmuşsun işte, ne yapmamızı bekliyorsun? Şuna bak anlatırken gözlerin parlıyor." Oflayıp kambur duruşumu düzelttim ve "Ya Allah'ım lütfen Minho da benden hoşlansın, bir de sevgili olalım! Ha bir de bunlar hemen gerçekleşsin lütfen." dedim sesimi duyurmak ister gibi.
Cümlemden sonra hareketlenen Hyunjin'e çevirdim bakışlarımı. Oturduğu yerden ayaklanmıştı ve sandalyenin üstüne çıkıp zaten uzun olan boyunu daha da uzun göstermişti. Biz kaşlarımız çatılı bir şekilde ona bakarken, Hyunjin sesini kalınlaştırdı ve beklemediğimiz bir anda "Ketçap ve mayonez de olsun mu amına koyayım?" diye sordu.
Yeonjun kantini dolduracak güçte kahkaha attığında Seungmin sırıttı ve yanında duran Hyunjin'in yavaşça inmesini sağladı. Ardından bize döndü ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. "Şimdi Jisung, sen Minho'dan hoşlanıyorsun hemfikiriz değil mi?"
Onu onaylar gibi başını olumlu anlamda salladığımda Changbin'e döndü. "Sen de Felix'ten." Changbin ağzını aralayıp itiraz edecekken Seungmin bıkkınlıkla devam etti "Changbin, seni kaç yıldır tanıyorum. Sevdiğin birinden öyle hemen vazgeçemezsin, gururuna yediremiyorsun şu an fakat gözlerinden belli."
Seungmin'in cümlesi üzerine Changbin gözlerini kaçırdı ve Yeonjun'un onun sırıtını okşamasına izin verdi. Seungmin'in gözleri Yeonjun'a kaydığında "Soobin'i biliyoruz zaten, zor tutuyorum kendimi." diye homurdandı. Son kez Hyunjin'e baktığında "Tek işin ortalıkta 'Düşmana söylenmez.' diye dolaşmak, artık senden kestim ümidi." dedi iç çekerek.
Hyunjin ağzını şokla araladığında elini göğsüne koydu ve "Düşmana söylenmez Seungmin." dedi kınar gibi. Seungmin sırıttığında kantinin girişine kayan bakışlarımla birlikte nefesimi tuttum. Oha çok güzel yürüyor! Bana da öyle yürür mü?
Seungmin baktığım yere baktığında "Jisung, aşık olunca seni tutamıyoruz lütfen saçma salak hareketler yapma!" diye uyarıda bulundu. Dediği şeyler bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken elimi havaya kaldırdım ve 'Burdayız.' dercesine hayvansı bir tavırla salladım. Minho ve diğerlerinin dikkatini çektiğimiz zaman Minho anında yüzünü kaplayan gülümsemesiyle el sallayıp yanımıza adımladı. Adımladığını gördüğüm gibi ayağa kalktığımda yanımda oturan Changbin kolumdan tutup geri yerime oturtturdu.
Yeonjun keyif alır gibi gülerken Seungmin sırıtıyordu, Minho'lar sonunda yanımıza ulaştıklarında kendilerine sandalye çektiler. Minho yanıma oturduğunda yer açmak için kaydım ve daha rahat oturmasını sağladım. Gülümseyerek Minho'ya döndüğümde "Günaydın oğluşu!" dedim normalden biraz daha yüksek bir sesle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lan top gitti / minsung
Fanfictionhiç kimseyi basketbol topuyla oynatmayan Lee Minho, bir ilk yapıp tanımadığı Han Jisung'un oynamasına izin vermişti. not: argo, küfür vb. olacaktır. rahatsız olanlar okumasın. [hyunin, chanmin, changlix, yeonbin, taegyu]