2007
Aylardan Ekim.Öğlenleyin başlayan yağmur sonu gelmezcesine ikindi vaktini de esir tutmuştu.Pencerenin pervazına damlayan yağmur damlaları saatlerdir aynı ritmik sesi çıkarıyordu.Hava,yağmura ve bulutlara küskün kararmıştı iyiden iyiye.
Önce şimşek çaktı.Aydınlandı oda.
Ardından gürledi gök.
Bir müddet daha izledi perdeleri sıyrılmış pencerelerin ardından çamura ve yağmura bulanmış İstanbul sokaklarını.İnsanların telaşlı adımlarını,hızla geçip giderken yerden büyük su kütleleri kaldırıp savuran arabaları.
Düşündü.17 yıl önce bugünü.Avluya tabutu getirdiklerinde aksi gibi hava günlük güneşti.Sanki yazdan kalma.Bahçede açan güller hala solmamış,ağaçlar yapraklarını dökmemiş,çardağa iki gün evvel üzerlik otu bağlamış olan adam hiç ölmemiş gibi.Aslan.Ayla'nın babasına Koca Aslan derlerdi köyde.Yiğitçe,uzun,iri yarı bir adımdı.Siyah bir kasket takardı mütemadiyen.Ela gözleri,siyah bıyıkları kasketinin altından yüzünü güzelleştirirdi adamın.Merhametli tebessümü her daim cüssesine tezat dudaklarında duruverirdi.Çok çalışırdı.Sanki kuvvetinin kaynağı hiç kurumaz gibi ırgatlık yapardı tarlalarda.Harman kaldırırdı kaç adama bedel.Dirgen tutmaktan su toplayan ellerini hiç unutmazdı Ayla.Helal lokma için alın teri çarpıştıran babasını ölse unutamazdı.Bir ekim sabahı ormana odun kesmeye gitmişti.Büyük bir ağaç devrilmiş üstüne.Öyle söylediler.Oracıkta can vermiş.Böylece bir güz günü evlerinin ikinci kırk bir mumu yanmıştı.Hiçbir vakit sönmeyecek o ateş...Geride kalan beş çocuğun çil yavrusu gibi dağılması da yaklaşık o zamanlara tekamül edecekti.
Öksüz kalan beş çocuğun o gün bir de yetim kalışını ahlayıp vahlayarak izlemişti cümle alem.Bahtsız dediler onlardan için.Kadersiz dediler.Acıdılar.Ama acımaktan daha iyi çareler bulmadı onlara ne dost ne akraba.Koca Aslan'ı güzeller güzeli karısı Zehra'nın yanına gömdüler.Yanı sıra o beş çocuğun gülüşlerini,hayallerini,umutlarını,birliklerini de toprağın altına koydular.Ayla'nın dedesi günlerce sundurmanın altındaki somyada oturdu.Ne yedi,ne içti.Hep aynı türküyü söyledi.Bir sandığım vardır sırmadan telden bir çift yavrum vardır tomucuk gülden..Ölümün sıra tutmadığına kanat getirmiş olacaktı o günlerde.Beş küçük çocuğun çaresizliğinde tökezledi kalbi .Yine de terk etmeyecekti o kolay kolay torunlarını.
Ama akıbetlerine olmaz şeyler ölçüp biçti kader.
Ayhan ve Ayşen menenjit olunca devlet olaya el koydu.Dedesi ses etmedi.Kabul etti onları devletin büyütmesini.Çünkü o vakitler 14 yaşındaki Ayla'nın pişirdiği yemeklerle bir türlü kaynamadı kazanları.Ne ettiyse olmadı.Sökükler bir türlü dikiş tumadı.Bocaladı durdu çocuk aklı.Kardeşlerinin gidişine ses etmeyen dedesine kızdı.Hatta küstü.Olmaz sözler söyledi.Ama yaşlı adamın gıkı çıkmadı.Eleminden karardı yaşlı yüreği.Elinden fazlası gelmezken sefalet içinde kalmasın istedi küçücük yavrucaklar.O yüzden olacak ki Ayla'nın küçüğü Aydan'ı Almanya'da gurbetçi olan bir aileye evlatlık verdiler.Bilmem kaç paraya.Onu da fötr şapkalı,boynunda zincir kolyeli adam bir arabaya bindirip götürdü.Çok uzaklara...Kaderin eliyle bir aile faciası peydah olmuştu evlerine.Çok ağlamıştı Aydan'ın gidişine Ayla.Yoksulluktan,düştükleri sefillikten daha çok canını yakmıştı Aydan'ın gidişi.O gün büyük yemin etmişti evin en küçüğü Aylin'i kimseye vermeyeceğine dair.Bir yemin daha etmişti Ayla.Kardeşlerine bulacağına dair bir yemin...
Babasının ölümünün bu sene-i devriyesinde de tutamadığı sözlerden ötürü büküktü boynu.Masasında duran sepya aile fotoğrafına çekingen bakışlar bıraktı saatlerdir.Annesi,babası,Ayla,Aydan ve Ayhan vardı bu eski fotoğraf karesinde.Ayşen ile Aylin daha doğmamış,hiç kimsecikleri ölmemiş,evlerine hiç ateş düşmemiş.Yaldızlı fotoğraf çerçevesinin içindeki fotoğraf karesindekilerin yüzlerinde bir tebessüm.Çocuklar ağız dolusu gülmüş,Zehra utangaç bir tebessüm etmiş,Aslan yiğitliğin şanından vakur bir yüz ifadesiyle hafifçe kucaklamış karısını ve çocuklarını.Siyah örtünün altına giren fotoğrafçı denklanşöre bastığında oda da şimşek gibi çakan o ışık bir sonraki aile fotoğrafına yetişememiş.Zehra,Aylin'i doğum ederken vefat etmiş;Aslan'da peşi sıra göçmüştü ahiret alemine.