Ayla'nın geldiğinden beri aldığı nefes,göğüs kafesinde olur olmaz yerlere batıyordu.Bu hastane odasına sığmıyordu.Gam yükünün kervanları yürüyordu yüreciğinde.
Asya'nın gözleri annesine benziyordu.
Aydan'a belki salkım saçak geziyorsun diye kızdığı saçları da benziyordu.Belki...Bilemedi bunu Ayla.Çünkü Asya'nın saçlarını ve hatta kirpiklerini bile dermanı bulunur mu bilinmez bir hastalık dökmüştü.İki gün evvel aldığı kemoterapi yüzünden fersiz kalmasına rağmen yine de dudaklarında bir tebessüm vardı çocuğun mütemadiyen.Hiç kimsesi olmayan bir çocuktan çok başka Ayla'yı hemencecik kabullenivermişti.Öğrenilmiş bir tebessüm bir minnet vardı yüz ifadesinde.Makus bir talihin öğrettiği bir gülümseme.Her şeye ve herkese inat!Şüphesiz hayat onu kimsesizlikle imtihan ededururken bu hastane odasına bir teyze çıkagelmişti.Hastalıktan sürünse de yüz düşürse olur muydu?Ya o da gidip bir daha hiç dönmezse ne yapardı..
Cuma akşamından gelmişti Ayla.Dönüş biletini de pazar gününe daha gelirken almıştı.Bu iki gün boyunca yeğenine refakat etti Ayla.Normalde Asya'ya refakat eden çocuk esirgeme kurumunun görevlendirdiği kadın da hep yanlarında bulundu bu iki gün boyunca.Asya,teyzesinin getirdiği oyuncaklardan çok kitapları beğendi.Okumak için sabırsızlansa da hayatına yeni dahil olmuş teyzesi ile vakit geçirmeyi tercih etti uyuklamadığı süre zarfında.Mide bulantıları sabaha karşı arttığından dün gece uyuyamayan Asya daha yeni uykuya dalmıştı.Otobüs saatine çok az bir vakit kaldıysa da ne uyandırmaya kıyabilirdi ne de o uyanmadan gidebilirdi Ayla.
Ayla içi ürpererek küçük kızın soluk alışverişlerini dinledi.Asya'ya baktıkça bu kadar hasta kimseyi görmediğinden mi gözleri doluyordu?Bu kadar hasta olmak için çok küçüktü Asya.Çığ gibi büyüdü içinde gam keder.Oysa saçlarının terk ettiği başına taktığı bonedeki çizgi karakterlerden daha güzeldi Asya.Ayla,güzel gözlerini örtüleyen göz kapaklarından öpmek istedi,çökmüş avurtlarından,çokça yüke talim edilmiş ama hala mağlup edilemeyen omuzlarından öpmek istedi Asya'yı.Ama uykusu hafif olduğundan cesaret edemedi.
Parmakların hemen üstünden öptü kızı.Göz yaşları da birer ikişer bu anı takip etti Ayla'nın.Hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdi.Uzunca bir vakit!Ama yine tutmalıydı kendini,yine güçlü olmalıydı ya...
Asya'yı arkasında bırakıp da nasıl gideceğini koygun yasında yanıp durdu bağrı.
O esnada pencere pervazında duran telefonu çalmaya başladı Ayla'nın.Sessiz odada büyük yankılanmalar yarattı telefonun sesi.Gürültüsünün endişesiyle koşar adım telefonuna ulaşıp açmıştı ya kimin aradığına bakmayı unutmuştu.
Ama sesi duyunca tanıdı hemen arayanı.
"Ayla,ben senin otobüs biletini iptal ettim haberin olsun."Diye konuşan Yavuz'dan başkası değildi.
"Ne?Neden?"diye boş bulundu Ayla.Ne demek istediğini,neden böyle bir şey yaptığını anlamadı Yavuz'un.
"Bizim pilav günü var demiştim ya,unuttum deme sakın.Beraber döneriz diye otobüs firmasını arayıp iptal ettirdim senin İstanbul biletini."
Kafasında bin tane soru varken Yavuz'a laf yetiştirirken Asya'yı uyandırmaktan endişe etti.Bir yandan göz yaşlarını silerken kapıya yöneldi Ayla.
"Sen şimdi tam olarak neredesin Yavuz?"
"Hastanenin önünde.Acil kapısının yanındaki otoparktayım.Orada beklerim seni."
"Tamam,ben geliyorum şimdi."derken hızlı hızlı merdivenlerden inmeye koyulmuştu bile Ayla.Hayretler içinde adımları birbirini kovaladı.Geçen gece ettiği lakırdıların şakadan ibaret olduğunu varsaymıştı.Peşine düşüp buralara kadar gelmiş miydi yani?Belki gerçekten Ankara'da bir işi vardı,belki de...Peki ya bu hastanede olduğunu nereden bilmişti,bugün ne zaman döneceğini öğrenmişti de otobüs biletini iptal ettirmişti.En önemlisi onca yolu ne diye peşine düşüp de gelmişti.Yavuz'a gitmek için hızlıydı adımları telefonu kapattıktan sonra daha da hızlanmıştı.Birkaç merdiven indikten sonra çocuk hastanesini erişkin hastanesine bağlayan koridordan geçmişti.Sonra sola dönecekti.Uzun koridoru geçince tekrar sağa.İki gün de hızlı adımlarla hastanede yolunu bulacak kadar öğrendiğine şaşıp kaldı o esnada Ayla.Oldu olası hastaneler karışık gelirdi ona.İç sıkıcı,karmaşık,karışık...