Hayatı neden bu kadar abartır insanoğlu?
Bu kadar kavga gürültü niyedir?
Bu kadar dert tasa niyedir?
3 günlük dünya için 5 günlük keder niyedir?
Gülüp oynamak, sevmek sevilmek varken hep korkup kaçıp gitmek niyedir?
Paylaşmak bu kadar güzelken yalnızlığı seçmek niyedir?
Anlayıp anlaşılmak bu kadar kolayken zorlaştırmak niyedir?Ben Vefa daha 19 yaşındayım bu hayattan ne öğrendin diye sorarsanız sevdiklerim için mücadele etmeyi öğrendim, kendim için savaşmayı öğrendim, hayat dediğimiz şeyin aslında çok da abartılacak bir şey olmadığını öğrendim. Sevmenin aslında kelimelerle değil, değer vermenin anlamsız sözlerle değil davranışlarla olduğunu öğrendim. Şikayet etmemeyi şükretmeyi öğrendim ama öğrendiklerimin içinde en iyi öğrendiğim yalnızlık oldu. 19 yaşında hem öksüz hem yetim kaldım. Hem okuyup hem çalışmak zorunda kaldım. Sevdiğimin en kötü günümde bırakıp gittiğine şahit oldum...
Annemin mektubunu okurken satırlar bir bıçak gibi kesmişti bütün ruhumu bütün ruhum yara bere, kan içindeydi... En kötüsü de ben o kokuyu alıyordum. Gerçeklerin acı, ağır kokusu.
Kan kokusu...
Kayıp kokusu...
Suçluluğun kokusu...Babamın mektubunu açamadım. Ona hazır değildim. Koskoca adam benim yüzümden ölmüş, annem benim yüzümden hasta olmuştu resmen bir aileyi yok etmiştim hem de kendi öz ailemi. Babaannem beni hiç sevmemişti. Annemle asla konuşmazdı. Sebebini hiç anlamazdım. Küçükken anneme ağlardım herkesin büyükannesi ve büyükbabası var benim neden yok diye Benim de olsun anne derdim. Annemin gözünden yaşlar akardı. Şimdi oğlunun ölümüne sebep olan kişiyi neden görmek istemeyeceğini anlamıştım.
Düşüncelerim bütün zihnimi ele geçirmiş, gerçekler ise midemde kusma hissini uyandırmıştı. Nefes alamıyordum. Zamanla gözlerimin göz kapaklarımın baskısına teslim oluşumu hissettim. Kafamda ise bir acı.
Ve Karanlık...
(yazarın anlatımından)
-"Ya Sinem ben Vefadan uzun zamandır haber alamıyorum. Annesi öldüğünden beri hiç iyi değil, telefonlarıma bile bakmıyor mesajlarıma yazmıyor ne yapacağım deli oluyorum meraktan. Evine gidiyorum kapıyı açmıyor. " dedi kız telaşlı bir şekilde gözlerini telefondan arkadaşına çevirerek.
-" Aman Naz sanane artık ona iyi geleceğim diye diye kendini hırpaladın kızım yeter. Hem onun Yaren'i var bakar ona merak etme."
Kız kinayeli bir şekilde gülerek Vefaya bir mesaj daha attıktan sonra arkadaşına tekrar döndü.
-Yaren mi?
- Evet, Yaren niye gülüyorsun kızım delirdin iyice
- Ooo Sinemcim, kraliçemiz yine dertlere gelemeyip kaçtı yurtdışına
- Şaka mı yapıyorsun Naz
- Ne şakası be küçükken de böyle bencildi bu hep kendini düşünürdü. Derde tasaya gelemezdi. Vefaya oyuncağıymış gibi davranırdı sonra sıkılır bir kenara atardı.
Kız gülerek cümlesine devam etti.
- Vefa'ya bulunan organa bile çöreklendi. Organ ikisine de uyuyordu hatta ilk Vefaya dendi ama ona verildi. Çünkü prensesimiz ağladı ve Vefa dayanamadı. Sonra ne oldu Vefayı babasız bıraktı. Yıllar sonra da vicdanını rahatlatmak için gittiği yurtdışından döndü. Vefamı aldı benden Sinem
Kızın sesi gittikçe yükseliyordu.
- Vefa onu sevgilisi sandı. Beni unuttu Sinem ve ben hiçbir şey yapamadım. Vefa'nın iyiliği için hiçbir şey yapamadım. O Vefa'nın saflığını kullandı. Hayata küstürdü. Vefa belki hatırlamadı ama hepsi Yaren'in eseri. Onu hep zor zamanlarında bırakıp gitti sonra hop ben geldim dedi hayatına yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mücadelem
ChickLit"Ama nasıl olur zihnim seni hatırlamıyor? " Kollarını belimden çekip tam karşıma geçti. Elini kaldırıp göğsümün sol kısmına koydu. Kalp atışlarımı hissetti. " Çünkü Kalp Tanır Vefa..." Haklıydı. Hafızamda belli bir yeri yoktu ama kalbim onu ta...