birinci bölüm

170 16 155
                                    

İlk ders zilinin çalmasına henüz uzun dakikalar varken okul yavaş yavaş doluyor ve o sırada Park Chaeyoung, çantasını sınıfa bıraktıktan sonra lavaboda yüzünü yıkıyordu. Yeni bir gün her zaman yeni bir sorun demekti. Jennie veya ona yaranmak için her şeyini veren kızların henüz ortalıkta görünmemesi ve lavabonun boş olması sebebi ile biraz olsun rahat hissediyordu kendini, ancak en fazla on beş dakika olurdu genelde refah süresi. Suyu kapatıp yüzünü cebinden çıkardığı kağıt mendile silerken aynaya baktı. O gün de solgun ve güçsüz görünüyordu.

Değişen bir şey olmayacaktı.

Mendili çöpe attıktan sonra saçlarını düzelterek çıktı lavabodan. Şimdi biraz daha fazla kişi var gibiydi ortalıkta, hiç kimsenin yüzüne bakmamak için özel çaba sarf ederek sınıfına doğru ilerledi.

Sıradan bir devlet okulundaydılar, maddi açıdan çok çok üstün kimse bile yoktu aralarında, herkes eşit sayılırdı ama öyleyse insanlar neden korkutuyordu birbirlerini bu kadar? Park Chaeyoung bir zorba ile göz göze gelmekten korkarak bakışlarını yerde gezindirirdi, yan sınıftan bir başka çocuk gün boyu sırasından kalkmaya korkar, veya bir başkası da bulduğu türlü türlü bahaneler ile bir haftanın yarısından fazlasında okula gelmezdi. Onlar korkmak zorundaydı çünkü. Kendilerinden bir fazlası olmayan çocuklardan kaçınmak, hayatta kalmak için yapabilecekleri en iyi şeydi.

Görüş açısında yalnızca bir sürü spor ayakkabı vardı. Kendisine doğru yaklaşan üç tanesini ise, başka hiçbir şeyi kontrol etmeye gerek duymadan tanıdı. Yavaş yavaş yükselen bakışları, iki yanda duran iki kısa boylu oğlanı, ardından ortalarındaki uzun boylu oğlanı buldu. Chaeyoung için şaşırtıcı bir görüntü değildi, gün şimdiden başlamıştı demek ki. Yine mi, diye düşündü gerçekten tuhaf biri olarak gördüğü Park Chanyeol'e bakarken. Şimdi ona eziyet ederdi, sonra bulduğu bir fırsatta ise kendisi yüzünden kirlenen üstünü silmesi için mendil falan uzatırdı, böyle biriydi o. Herkes onun ne kadar acımasız biri olduğunu bilirdi ama kimsenin farkında olmadığı bir yönünden haberdar olan tek kişi Chaeyoung'tu.

Bileğine sarılan güçlü parmaklara karşı koyamadı ve bir an sonra Park Chanyeol'ün ardından sürüklenirken buldu kendini. Ağzından çıkan ufak sızlanmaya, arkalarından onları takip eden Byun Baekhyun ve Kim Jongdae güldü. Kimsenin onu ve içinde bulunduğu durumu umursamadığı koridorda Chaeyoung, bir süre sonra yüksek bir çabayla durdu ve kolunu çekmeyi başardı. Oğlan dönüp sorgulayıcı gözlerle bakarken "Şimdi ne yaptım?" diye isyan etti ağlama dürtüsünü bastırırken. Oğlanın bakışları bundan etkilenmedi, aksine boş ve sıkılmış bakıyordu.

"Geçenlerde ders notlarını Jongin'le paylaşmayı reddetmişsin? Bunu da ben mi hatırlatayım?"

Sınıflarının yanında durduklarını, Chanyeol'ün gözleri kendi arkasında kalan camlardan sınıfın içine doğru iliştiğinde anladı Chaeyoung. Hafifçe o yöne doğru baktığında koyu bir sarıya çalan gümüş rengi saçlarına karışan güneş ışınlarının altında, en arka sıradaki yerinde oturan Kim Jongin hareketsizce onları izliyordu. Sessiz bir emir almışçasına bir kez başını salladı Chanyeol, ardından kızı yeniden çekiştirmeye başladı. Bu çok sıradandı, yine birileri onun yerine Kim Jongin'in işini görüyor, onun öfkesini tatmin ediyor ve güçsüz bir kızı köşeye sıkıştırıyordu. Arkalarından gelen Kim Jongdae'ye ait olan alaylı ses "Fazla direnmesen iyi olur." dediğinde Chaeyoung bunun bir gerçek olduğunu biliyordu. Zira kısa bir an sonra kendisini okulun bahçesinde, kimsenin görmeyeceği bir konumdaki iki duvarın arasında bulduğunda da hala daha yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Chanyeol'ün sertçe ittirmesiyle yere düştü ve eteğinin altında açıkta kalan dizleri asfalta sürtünerek acıdı. Kanadıklarını biliyordu Chaeyoung. Baekhyun ve Jongdae iki korumaymışçasına iki tarafta dikilirken kendisine yaklaşan Chanyeol, çenesinden tutup kaldırarak yaşlı gözlerine baktı kızın. "Kim Jongin'e karşı çıkmaman gerektiğini hala öğrenemedin mi? Kendi canını yakmaya devam etmekten zevk mi alıyorsun?"

Canının acısına rağmen, ağlama istediği bastırırken güldü Chaeyoung ve sesinin titremesine aldırış etmeden "Notlarımı verseydim..." diye meydan okudu. "O zaman beni rahat mı bırakacaktınız? Hayır, başka bahaneler uydurmaya devam edecektiniz. Her türlü batıyorum size çünkü."

İtiraz edip sinirleneceğini sanmıştı oğlanın, ancak Chanyeol "Önce kurallara uymayı öğrenmelisin." dedi ve kızın çenesini yan tarafa doğru ittirip ayağa kalktı. Sesleri duymuştu, başını hafifçe çevirip arka tarafa doğru baktığında da istediği kişiyi görmekten memnun olarak kıvrıldı dudakları. Yanındaki iki oğlana, Chaeyoung'u kontrol etmeleri için "Tutun." dedikten sonra oradan uzaklaştı ve birkaç metre uzaklarındaki Jennie'nin yanına adımladı. Kız okul bahçesinden içeri gireli çok olmuyordu ve yanındaki arkadaşı ile konuşarak yürüyordu, Chanyeol Soojin'i umursamadan Jennie'ye yaklaştı ve hafifçe arkasına geçip omuzlarından kavradı. Yüzündeki muzip ifadeye rağmen, kız bir anda şaşkınca yürümeyi bıraktı ve kaşlarını çatarak sorgu bakışları fırlattı oğlana doğru. Sonra, Chanyeol'ün baş işareti ile gösterdiği noktayı buldu bakışları.

İki bina duvarının arasına ittirilmiş olan sarı saçlı kız dizleri üzerinde yerdeydi ve başında bekleyen oğlanlar onun bir yere hareket etmesine izin vermiyordu. "Ne olursa olsun bir kız öğrenciye vuramayacağım..." dedi Chanyeol ikna etme çabalarıyla. "Hm?"

Kızın henüz modunda olmadığını görüyordu ve bu yüzden çekinmişti. "Yine ne halt yedi?" diye sordu Jennie kaskatı bir ses tonuyla, en azından meseleyle ilgilenmiş görünüyordu.

"Jongin'e itaat etmekte hala güçlük çekiyor. Notlarını isteyince vermemiş, Jongin epey sinirlenmişti."

Bakışları aniden alev alev yanarken sert bir küfür mırıldandı Jennie. "Güne sakince başlamak istiyordum..." derken bile içinde doğan isteği görebiliyordu Chanyeol, bu onu memnun etti.

Soojin araya girip "Sadece gidelim." dediğinde sıkılmış görünüyordu ama Jennie "Sen önden git." diye yanıtladı kesin bir şekilde. Yanındaki kız gözlerini devirdi, normalde onun da Jennie'den aşağı kalır yanı yoktu ama o gün pek ilgilenmek istemememiş gibi görünüyordu. Daha çok, büyük bir ezik olarak gördüğü Park Chaeyoung ile uğraşmanın gereksiz olduğunu savunurdu çoğu zaman. Ancak Chaeyoung Jennie'nin ilgi alanına fazlasıyla giriyordu.

"Çabuk ol." dedikten sonra ayrıldı Soojin, Jennie ise onunla pek ilgilenmiyordu zaten. Zavallı kızın üzerine diktiği gözlerini hiç ayırmadan bileklerine oynarken "Elim ağırdır, biliyorsun değil mi?" dedi, gözü şimdiden kararmıştı. Chanyeol onu "Bu yüzden senden istiyorum." diyerek pohpohladı. Jennie için yeterliydi, oğlanın sırtını sıvazlama çabasını umursamadan hızla ilerledi olay yerine doğru. Chaeyoung onu görmeden önce bile kaderine teslim olmuş halde öylece bekliyordu. Jennie geldiğinde ise korkarak kaldırdı bakışlarını, sanki Chanyeol'dense Jennie onu daha fazla korkutuyor gibiydi. Gelen kıza yer açmak için hemen yan tarafa çekilen ikiliye doğru omuzlarından ayırdığı sırt çantasını fırlattığında Jennie, yakalamayı başaran kişi Baekhyun oldu.

Jongdae ile ikisi birbirlerine, ardından karşılarında kalan Chanyeol'e bakarlarken ortamda oluşan hava gericiydi. Kim Jennie sert bir kızdı, zaman zaman kendileri bile korkarlardı ondan. Sarı saçlı kızın karşısında eğilip "Bana bak." dedi sertçe. Israrla kendisiyle buluşmayan gözlere karşılık, "Bak dedim." diye tekrarladı ve az önce Chanyeol'ün yaptığının aksine, çok daha sıkı ve can acıtacak şekilde kavradı çenesinden. Güçlü parmakları yanaklarının alt kısmını sıkıyordu kızın. Chaeyoung nefretle ona baktığında, az önce gözlerinden dökülmüş olan birkaç yaşın yanaklarında bıraktığı izler parlıyordu. Sonunda kurdukları göz temasına karşılık bütün kinini kusarak "Hala haddini öğrenemedin değil mi?" dedi Jennie, parmaklarını biraz daha sıktığında kız feryat etti.

"Jongin'e itaat etmek zorundasın Park Chaeyoung..."

İncelttiği sesine kattığı alay tonunun ardından, yeniden gözü dönercesine ekledi devamını. "Yoksa bir gün benim elimde geberirsin."

Bu denli öfkesinin gerçekten yalnızca erkek arkadaşını korumak için mi olduğundan emin değildi Chaeyoung, sadece kendini bildi bileli o kız kendinden hep nefret etmişti. Çenesini sıkan parmaklar serbest kaldıktan yalnızca birkaç saniye sonra boş duvarlarda yankılanan sert tokadın sesi, orada dikilen üç oğlanı da irkiltmişti.

...

Kısa ve basit bir giriş yapmışım. 1100 kelime burası, genel olarak kurguda da bölümleri hep 1k-2k arası tuttum muhtemelen daha uzun bir bölüm olmaz çok yorucu yapmak istemiyorum bu sefer. 40lı bölümlerde bitirmeyi planlıyorum umarım yapabilirim şuan 29dayım...

kiss me more → pcy + pcyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin