otuz birinci bölüm

54 8 7
                                    

"Hadi biz de alışverişe gidelim."

"Benden hayır."

"Ben de gelmiyorum."

Jihyo ve Yerim, Soojin'in alışveriş teklifini reddettikten sonra sona kalan kurban Jennie'ydi. "Peki gidelim." demişti Soojin'in masum bakışlarını reddedemeyerek. Aşağı indiklerinde bahçenin çıkışında ayrıldılar ve diğer ikisi çarşıya doğru yönelirken Jihyo'yla Yerim ise bir süre ortak yürüyecekleri ev yollarını tuttular.

Konuşa konuşa yürürlerken konu lanet olası yorucu derslere geldiğinde Jihyo yüksek sesle küfrediyordu. "Sikerim böyle fiziği. Kim bu kadar ağır eğitim vermeye zorluyor? Geleceğe atom bombası olarak falan mı yetiştiriyorlar bizi? Gönlümce eğlenmem gereken yıllarımı bunlarla harcadığıma inanamıyorum."

Konuşmasının başı ve sonu yok gibiydi. Uzayıp gidecekti. Yerim onun hızını almak için "Sızlanmamız hiçbiri şeyi değiştirmiyor." dediğinde Jihyo yılgın bir nefes verdi ve kabul etti bunu. Sakinleştiğinde "Yarına verdiği ödevi yaptın mı?" diye sordu. "Gören de sanır köle çalıştırıyor, bitirene kadar canımdan oldum-"

"Ah doğru ya."

Yerim onu dinlemeyi bırakıp adım atmayı durdurdu. Elini alnına vurup kendine kızmıştı. "Ödevi bu akşam yapacaktım ama kitabı sınıfta unuttum. Eğer yapmadan gidersem canıma okur."

Jihyo döndü ve ona baktı. "Geri dönecek misin yani?"

"Öyle yapsam iyi olur. Sen önden git."

Küt saçlı kız başka bir şey söylemeden küçük bir mırıltıyla bunu kabul ettiğinde gerisin geri yürümeye başladı Yerim aceleci adımlarla. Ödev öyle fazlayken bu kadar vakit kaybetmesi bile aptalcaydı. Okuldan on dakika kadar uzakta olmalarına rağmen hızını hiç azaltmadan geri döndü oraya. İçeri girdiğinde bina tamamen sessizdi. Devlet okulu olduğundan, ders sonrası etüt veya kurs tarzı şeyler yapılmazdı. Bu bizzat ilçe müdürlüğü tarafından yasaktı. Bu yüzden çıkış zili çaldıktan sonra okul tamamen boşalırdı ve bu, çalışmayı sevmeyen birçok çocuk için güzel bir şeydi.

Yorgun olmasına rağmen merdiven basamaklarını da hızla çıktı. Sınıflarının bulunduğu kata geldiğinde arka kapıdan yaklaşıyordu sınıfa doğru. Okulun geri kalanı gibi tamamen boş olduğunu sandığı sınıf, son birkaç adımını atarken şaşırttı onu. İçeriden gelen derin nefeslerini duymuş, ama buna anlam verememişti. Meraklanarak sessizce yaklaştı kapalı olan arka kapıya doğru. Uzun olmayan boyuna sıkıntı çıkarmayacak hizadaki küçük pencereden içeri göz attığında olanları anlaması uzun sürdü.

Tam pencerenin önünde yer alan sıra, ve bir önündeki sıra. Gündüzleri Jongin ve Eunwoo'ya ait olan sıralar. Şimdi doluydu ancak asıl sahiplerinden çok farklıydı yerini dolduran kişiler.

Önce kızın sarı kafasını gördü. Birbirlerini o kadar sarmalamışlardı ki tamamen arkası dönüktü ama o saçların sadece Park Chaeyoung'a ait olabileceğini biliyordu. O açıdan yüzü görünmeyen oğlanın ise saçları görünüyordu yukarıdan, tek bir telinden bile tanırdı Yerim onu. Asla anlamlandıramadı, gerçek olduğuna inanmak istemedi. Daha geçenlerde kantinde otururken Yerim'in ona doğru atmaya çalıştığı adım reddeden Park Chanyeol'ün, şimdi Chaeyoung gibi biriyle ne işi vardı?

Kaldı ki gördüğü manzara sıradan değildi. Daha önce hiç bu kadar tutkuyla birbirini öpen liseli bir çifte denk gelmemişti. Sevdiği oğlan başkasının kollarında onu böylesine öperken o 'başkası'nın hiç olmaması gereken biri olması inanılmazdı. Her şeyden çok Chanyeol'ün bunu nasıl yapabildiğine şaşırdı, Park Chaeyoung'a hiç kimsenin yaklaşmaması gerektiğini bilmesi gerekirdi. Bu riski dahi göze alabilip kendisine yan gözle bile bakmamış oluşuna inanamıyordu. Farkında olmadan öfkeli yaşlar birikti gözlerinde.

kiss me more → pcy + pcyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin