yirmi dördüncü bölüm

71 6 0
                                    

Esmer tenli oğlanın kendisine uzattığı poşetin içine kısa bir bakış attı Minseok, düzenlenmiş para desteleriyle doluydu. İyi bir miktar olsa da istediği kadar olmadığını rahatça görebiliyordu. Poşetin neredeyse yarısı boştu çünkü. Başını kaldırıp Jongin'e baktı. Onunla buluşmak için sürekli kullandıkları o çatı katı deposunda yalnızlardı. "Hepsi bu kadar mı?" dedi ters ve soğuk bir mizaçla. Jongin korkması gereken zamanın başladığını anlamakta güçlük çekmiyordu. Oysaki bu sefer elinden geleni yapmıştı milleti sömürmek için, hiç çalışmadığı kadar çalışmıştı. Ama Kim Minseok tarafından övüldüğü hiç olmamıştı.

"Evet." dedi kendini tutarak, Minseok tek kaşını kaldırdı havaya gergince. "Dalga mı geçiyorsun?"

"Hayır, elimden gelenin en iyisi buydu."

Duraksayıp bakışlarını onunkine çıkardı ve zorlansa bile, indirmemekte diretti. "Daha fazla ne yapmamı bekliyorsun?" dediğinde pişman olmamayı umuyordu, ama sadece bir kereliğine ona kafa tutmak istemişti.

Minseok'un vereceğini sandığı sert tepki hemen gerçekleşmedi. Arkasını döndü kısa saçlı oğlan, poşetin ağzını bağladı ve kendi kasası gibi kullandığı dolabın içine bıraktı. Geri döndüğünde hala sakin görünüyordu ama bir anda öfkeyle yakasına yapıştığında oğlan neye uğradığını şaşırdı. Minseok'un gözleri ateş püskürüyordu. Parmaklarını sıkıp gömleğinin yakasını sıkıştırdığında nefes almakta güçlük çekti Jongin, ancak dayandı.

"O zaman aldığın paranın milyon katını geri ödemek zorunda olduğunu söylemedim mi ben sana? Daha fazla ne yapacağını sen bileceksin beyinsiz herif!"

Dudaklarının arasından çıkıp bir zehir kadar keskin olan o kelimelerin ardından Jongin'in verecek bir cevabı yoktu, verse başına ne geleceğinden de emin değildi zaten. Minseok yine eski günlerin konusunu açıyordu, öyle zamanlarda kimse durduramazdı onu. Ağzını bir kez daha açmadı ama bu Minseok'un öfkesini söndürmeye yetmemişti. Bir anda yakasından tutup peşinden sürüklemeye başladığında Jongin onunla birlikte, odanın dışında buldu kendini. Bir alt kata indiler, son sınıflara ait olan koridordu orası. Bir teneffüs vakti koridor kalabalık ve insanlar izliyorken tuttuğu yakayı sertçe bıraktı ve resmen yere fırlattı Minseok Jongin'i. Kalçası ve dirsekleri üzerinde yere düşen oğlan canının acısından çok kaybolan itibarini düşünüyordu. Neyse ki son sınıflardı, kendi dönemlerinden kimsenin görmemesini umdu ve kocaman olmuş gözlerle öfkeli oğlana baktı.

Herkesin gözleri üzerlerindeydi. Minseok deliye dönmüşçesine bir sinirle yaklaştı, ayakkabısının tabanıyla Jongin'in yerdeki elinin üzerine bastırdığında istemsiz bir çığlık attı esmer oğlan. İşte bu sefer canı gerçekten acıyordu.

"İstersem seni tek hamlede gebertebilirim." dedi Minseok bastığı eli ezmek için ayağını sağa ve sola döndürürken. Jongin daha fazla bağırmamak için kendini sıkarken baştan aşağı kıpkırmızı olmuştu. Hala hıncını alamayan Minseok bir kez daha ateş saçarak başını çevirdi ve koridordaki herkese baktı sırayla, teker teker. Öfkeyle. "Sabıka kaydımın olduğunu biliyorsunuz değil mi hepiniz?!" diye bağırdı ve sesi koridorun duvarlarında yankılandı. Tehditlerinin içinin boş olmadığını göstermiş olmalıydı. Koridorun uzak bir köşesinde durup onları izleyen iki oğlandan sıska olanı "Gerçekten var mıymış?" diye sordu yanındaki uzun oğlana merakla.

"Büyük bir şey değil, abartıyor." diye yanıtladı diğeri alayla gülerek. "Sadece geçen sene lise ikideyken araba kullanırken yakalanmış. Hepsi bu."

...

O gün Jongin'in başına gelenler dedikoduyla tüm okula yayıldı ama daha çok kulaktan kulağaydı, çünkü kimse onun arkasından açıkça konuşmaya cesaret edemezdi. Hele ki yanındayken bahsedebilen kimse yoktu. Bir keresinde koridorda yürürlerken Eunwoo çekinerek "O gün olanlar..." diye söze girmeye çalıştığında "Kes sesini." diyerek terslemişti onu Jongin. Gerçekten korkutucu göründüğünden üstelemeye çalışmadı oğlan.

kiss me more → pcy + pcyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin