Sevgili Sirius Black,
Bugün Mr. Darcy bana izin verdi. Doğrusu sana en baştan anlatayım (tabii mektuplarımı okuma zahmetine giriyorsan);
Arkadaşın Remus (şu senden yakışıklı olan) yine geldi kafeye. Rüyasında sizi görmüş. Çapulcuları. Ve bir de bebek varmış Lily'nin kucağında. Remus'a bakıyormuş sadece. Sadece onu inceliyormuş. Harry'dir, dedim. Aynı fikirde olduğunu söyledi ve beraber gidip gidemeyeceğimizi sordu. Bir an kaldım. Nereye?, diye sordum biraz sırıtarak. Harry'ye, dedi tezgahtaki peçetelerle oynarak. Merlin sağolsun sırıtışımı görmedi. Yani benimle gelirsin değil mi?, dedi bu sefer gözlerime bakarak.
Ha haa evet tabii gelirim, dedim hızla.
Mükemmel öyleyse! İznin ne zaman?, dedi. İznim yoktu ama Sarah istediğinde izin alabiliyordu. Mr. Darcy'ye soracağımı söyledim ve arkaya geçip Mr. Darcy'nin yanına gittim. Ailevi bir mesela olduğunu ve öğleden sonra yerime Sarah'ın bakıp bakamayacağını sordum. Kabul etti. Merlin razı olsun.Remusa gidip izin aldığımı ve gidebileceğimizi söyledim. Sevindi. Londra sokaklarında yürümeye başladık. Cisimlenmeyecek miyiz?, diye sordum. Taksiye bineriz diye düşünmüştüm, dedi. Hem çalışıyorsun o kadar ödeyiverirsin, diye ekledi. Güldüm. Tabii efendim, diyip elimle önümü işaret edip geçmesini söyledim. Selam verdi ve yürümeye başladı. Taksiye bindik. Bi yarım saat yol gittikten sonra iki katlı sevimsiz bi evin önünde durduk. Taksiye parayı Remus vermişti. E hani ben ödeyecektim, dedim. E ödedin ya, dedi. Hayır sen ödedin, dedim. Hayır sen ödedin, dedi. Dik dik Remus'a baktım. Gülümsedi. Sağ yanağında gamzesi vardı.
Kapıya doğtu ilerlerken yan evdeki kadın bahçesinden dik dik bize bakıyordu ama pek takmadım. Bence çocuk esirgeme kurumundan geldik diyelim, dedi. Kaç çocuğunuz var vesayire ekler Harry'yi görürüz. Sonra ona anlatırız, diye fikrini sundu. Nasıl anlatmayı düşünüyorsun acaba?, diye sordum. Durdu. Sen onların oğluyla çizim yaparken bende Harry ile yaparım resim çizmektense yazarım?, dedi yüzünü buruşturup. Okuma yazması var mıdır ki?, diye sordum. E çizerim öyleyse Nymphadora, dedi.
Bana sakın Nymp-
Tamam tamam demem, diyip kolumdan tuttu ve kapıya çekiştirdi. Ne kadar uyuz!
Bence planın bi larvaya benzemeyecek, dedim. Daha iyi bi fikrin varsa buyur küçük hanım, demesiyle kapının açılması bir oldu.
Kuru, uzun ve sarışın biri açmıştı kapıyı.
Evet, dedi insanın kulaklarını kanatan bir sesle. Remus öksürdü.
Biz Albusdore çocuk esirgeme kurumundan geliyoruz, diye söze girdi. Nasıl kahkaha atasım geldi anlatamam.
Bölgedeki evleri gezip zorda kalan bir çocuk var mı diye bakıyoruz. Ortağım Peggy ve ben de Steve,
(Daha çok kahkaha atasım geldi.)İzninizle çocuklarınıza bakmak istiyoruz.
Yok benim çocuğum falan, diye çemkirdi kadın.
Petunia teyze bulaşıkları yıkadım, diye ses yükseldi. Remus kadına baktı. Salak kadın kart falan da gösterin demiyordu ki.
Nereden bileceğim seri katil olmadığınızı, diye sordu. Seri katil olsaydık çoktan ölmüştün, dedim. Remus cebinden bir kağıt çıkarıp kadına verdi. Sonra kadın içeri geçmemizi işaret etti. Görev başarılı. Ya da kadın fazla aptal.Dar bir koridordan geçtik. Salon genişti. Şişman bir çocuk çikolata yiyip televizyon izliyordu. Cılız bir çocukta tezgahı silerken bize baktı.
Ah aptal çocuk! Diyorum hep Dudley ile oyna diye ama illa yardım edeceğim diyor! İn şuradan!, gülümsedi sonra,
canın acıyacak canım benim,
Çocuk gözlerini kocaman açıp önce kadına sonra bize baktı. Remusu arkadan ittirip koltuğa oturttum. Ayaklarını sallıyordu.
Harry Potter ve Dudley Dursley değil mi?, diye sordum Remus'u kaybedince.
Evet, diye cevapladı kadın.
Harry Potter sizin yeğeniniz değil mi?, diye sordum tekrardan.
Evet, dedi kadın itici bir gülümsemeyle.
Harry Potter, dedim gözlerim Harry'yi incelerken. Ve Dudley Dursley!, gözlerim yanındaki şişman çocuğa kaydı. Harry'nin beş katıydı. Üstündekiler yepyeniydi. Harry'nin ise mutfak bezinden bir farkı yoktu.
Galiba Harry iş yapmayı sevdiği kadar eski giyinmedi de seviyor?, dedim samimi olmayan bir kahkahayla. Kadın da pek samimi olmayan bir kahkahayla güldü.
Bir sürü eşyası var ama illa babasının kuyafetlerini giyecekmiş, dedi ve sertçe Harry'nin saçlarını okşadı. Remustan kağıt destesini aldım.
Eşiniz Vernon Dursley'nin aylık geliri 3,260 dolar diye yazıyor burada.
Evet, dedi kadın yine.
İki çocuklu bir aileye göre oğlunuz Dudley fazla pahalı giyiniyor sanki, Yüce Tanrım ne tatlı!, dedim gülerek. Çocuk gülümsedi ve çikolatasını yemeye devam etti. Remusun bacağını çimdirdim ama konuşmamaya yemin etmiş gibiydi.
Ee Dudley ne yapıyorsun koca gün evde?, diye sordum.
Harry ile uğraşıyorum, Petunia bi kahkaha patlattı. Çocuk işte, dedi gülerek. Sonra Dudley devam etti. Çikolata yiyorum, Harry'nin odasını dağıtıyorum, bisiklet sürüyorum, yemek yiyorum televiz-,
Tamam ben anladım, diye lafını böldüm. Ne çok şey sığdırıyorsun keşke bu enerji bende de olsa dimi Steve?, diye Remus'u dürttüm.
Kafa salladı.
Sen ne yapıyorsun Harry?, dedim.
Ki-kitap okuyorum, dedi.
Sadece kitap mı okuyorsun?, diye sordum. Kafa salladı. Yoksa Dudley seninle çikolatalarını paylaşmıyor mu?,
Yok ben çikolata sevmiyorum, dedi.
Dudley ile bisiklet sürmüyor musun peki?,
Yok ben sevmem.
Dudley ile oyunda mı oynamıyorsun?,
Yok ben kitap okuyorum.
Demek kitap okuyorsun?
Evet,
Ne okuyorsun Harry?
Elime ne geçerse,
Anladım.Petunia'ya baktım. Bizi süzmekle meşguldü. Remus akşamdan haber verseydi de konuşmamı düşünseydim. Böyle olunca insanın aklına bir şey de gelmiyor ki!
Tam sohbete giriyordum ki kapı çaldı. Harry Petunia'ya baktı. Petunia bize gülümsedi ve kalkıp kapıya doğru ilerledi.
Kim dediniz?, diye sesi geldi.
Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore,
Kim?,
Profesör Dumbledore. Albusdore çocuk esirgeme kurumumun müdürü ve kurucusuyum. Elemanlarım Mrs Peggy ve Mr Steve burada olmalılar, yanılmıyorum değil mi?
Evet içerideler.Remus'a 'sıçtık' bakışı attım. Midem bulunmaya başlamıştı. Bu adam çip mi taktı üstümüze! Onunla sohbete giren kurtulamıyor mu adamdan!
Remus Harry'ye bakmayı bırakıp bana baktı. Önüne geri dönüp dilini yanağında gezdirdi.Mrs Peggy, diye lafa girdi Dumbledore. Öldüğümüzü hissederek gülümsedim.
Mr Steve,
Remus Dumbledore'a bakıp gülümsedi.
Sevgili Harry Potter,
Merhaba, dedi Harry.
Ve Dudley Dursley.
Dudley bir şey demedi.Gördüğüm üzere gayet iyi burasının durumu değil mi, dedi Dumbledore ve elimdeki karaladığım defteri çekip aldı.
Hım, hımm, diye mırıldandıktan sonra bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz Mrs Dursley. Gidip başka evlere bakmamız gerek. Görüşmek dileğiyle Harry Potter, dediRemus ile dip dibe Dumbledore'un arkasından yürüdük. Kapıda isteksizce Petunia'ya gülümsedim. Hadi gidin artık der gibi bakıyordu. Arkamızdan hemen kapıyı kapattı. Dumbledore eve döndü ve asasını salladı.
Hey hey, dememle onun işini bitirmesi bir oldu.
Bir şey mi oldu Mrs Peggy?
Saçlarımın renk değiştirdiğini hissettim. Dumbledore bir şey demedi, eliyle ilerisini gösterdi ve yürümeye başladı.
Sence şuradan koşmaya başlamak nasıl bir fikir, hem yakalayamaz bizi, diye fısıldadım Remus'a.
Sizi duyuyorum, dedi Dumbledore.
Küçük bi yutkundum.
Bence sus yoksa okul açılınca baya bir işin olacak, diye fısıldadı Remus kulağıma.
Aa hadi ama Mr. Steve ben Profesör Snape gibi zorba mıyım?, dedi Dumbledore.
Gülmeme engel olamadım. Remus da gülmeye başlamıştı, Dumbledore kıkırdadı.
Boş bir banka oturduk. Yoldan geçen mugglelar bize bakınca üç farklı enerji alıyordu.
Yaşlı, etrafı inceleyen cübbeli bir adam, onun yanında hayattan bezmiş bir şekilde yere bakan bi adam, onun yanında pespembe giyinmiş herkese gülümseyen bir kız. Komik duruyorduk büyük ihtimalle.Remus sessizliği bozup lafa girdi.
Neden hafızalarını sildiniz profesör?
Sence Remus sen varken neden o muggleların yanına verdim? diye cevapladı Dumbledore.
İkisine de baktım. Remus Dumbledore'un gözlerine dikkatle bakıyordu.
Ah hayır çocuğum hayır, Tom'un destekçilerinin hepsinin ilk geleceği yer senin yanındı çünkü. Herşeyden uzakta büyümesi şu anlık daha iyi,Ama profesör, o kadın ona pek iyi bakmıyor ki, diye lafa atladım.
O yüzden ona sahip çıkması için birilerini gönderdim ya,
Anlamadım, dedim.
Kısacası seni tanıması için daha zaman var Remus. Bir süreliğine de olsa herşeyden uzak, rahat bir yaşam sürsün. Birkaç aya görüşürüz Mrs Tonks. İyi günler.
Kalktı ve yavaş yavaş yürümeye başladı.Arkasından bir süre baktım. Sonra Remus'a çevirdim kafamı. Saçları alnına düşmüştü. Gülümsedim.
Olsun be Aylak, dedim gülerek. Gülümsedi.
Bugün tanımadıysa yarın tanıyacak boşver. Hem biz denedik şansımızı bak. Sana kızamaz beni neden almadın diye.
Kafa salladı.
Harry'ye bugünden bir anı hadi, kanıtımız olsun. Çantamı kurcalayıp kameramı çıkardım. Kafamı Remus'a yaklaştırıp gülümsedim.
Bak tatlı çıktık,
Fotoğrafa bakıp güldü. Bana bak hayattan benmiş bi de sana bak cıvıl cıvılsın, dedi gülerek. Güldüm.
Ee bi kahve Mr Steve?
Hayır demem, Mrs Peggy,
Sırıttım, o da sırıttı. Ama içten değildi. Haklıydı o da. Ama Dumbledore'a kafa tutamazdık ya. Olmaz dediyse, bekleyecektik. O yaşlı bilgenin illa bir bildiği vardır. Keşke olsaydı, ama napalım.Bu arada Harry aynı babasıydı. Tıpatıp babası. Aynısı. Hıp demiş burnundan düşmüş. Tıpkısının aynısıydı. Bak çok ciddiyim aynısıydı.
Gözleri hariç.
Gözleri aynı annesiydi.Sevgilerimle, Dora...
.
.
.
1 aydır yazmaya çalıştığım bölüm bu arkadaşlarım dlsjxpskpdkwpdkskx saçma oldu ama yani hayal edince tatlı bi an bence xposkxpskxkzmz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Dora ve Patiayak
FanficKüçük Dora'ya bakıcılık yapan Sirius | texting (İlk küçük dora ve sirius hikayesi) June'21