Uçlara doğru kıvırcıklaşan dalgalı saçlarını şimdilik boş vererek sırt çantasını omuzlandı. Uçuş tozuyla gidecek olmalarına rağmen olası bir durumda ortamdan kaçacakları için ihtiyacı olan her şeyi yanına almıştı. Muhtemelen çoğunu da kullanacaktı. Uzun, güvenilir ve sorun olmayacak bir plandı.
Odasından çıktı ve merdivenleri inerek ortak salonda kendisini bekleyen çocuğa doğru ilerledi. Sirius da ondan farklı davranmamış, sırt çantasıyla bekliyordu. Kızın geldiğini görünce uçuş tozlarının olduğu keseden yeteri kadar aldı ve şömineye attı. Black ve Blackthorn ailesinin asıl amacını öğrenmek için adımlarını ateşe doğru attılar.
Blackthorn malikanesine geldiklerini belli edercesine etrafta olan siyah yıldırım kabartmalarıyla göz devirdi. Ancak o kabartmaların hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Kusursuz bir el işçiliği varken hayran olmamak elde değildi. Kendi asası oldukça açık bir kahverengi tonunda olmasına rağmen etrafını saran siyah, keskin ama düzensiz çizgiler de bunun göstergesi olabilirdi. Ya da asa bile, bir Blackthorn'a ait olduğunu belli etmek istiyordu.
"Kabartmalarınızı seviyorum." Diye mırıldandı Sirius.
"Bunu, ev sahiplerine söyle."
Konuşmadan ilerlediklerinde yemek odasına gitmeleri gerektiğinden emindiler. Ufak konuşma sesleri gelse de çocuk olan kesimin sesi asla çıkmıyordu. Aile kuralları katı olan masalardan nefret ettiğini bir kez daha anladı. Eğer Severus ile yemek yiyor olsaydı muhabbetten çatal oynatmayı bile unuturlardı. Derin bir iç çekmenin eşiğinden döndü.
Severus Snape ile vakit geçirmeye kesinlikle âşıktı.
Başköşelerden birinde oturan Bay Black ve diğer bir köşede oturan büyük annesi Bayan Blackthorn'u görünce yerinde dikleşti. Kendisini ezdirmeye niyeti yoktu. Zaten ezemezlerdi de. Sirius Black ve Aster Blackthorn, bu masadaki en güçlü kişilerden biriydi. Regina Blackthorn, büyük annesi, Blackthorn kadınları arasında Siren olmayan tek kadındı. Güç sıralamasında gerilerde kaldığı için onu bir rakip olarak bile göremiyordu.
"En azından geç kalmayı bırakmışsın."
Cevap vermedi ve kardeşlerinden sadece Sebastian'ın olduğu sandalyenin karşısına oturdu. Masada olmayan annesi ve babasının dışında, ablası Louıse ve abisi Christian, Bellatrix ve Narcissa, Sirius'un anne ve babası yoktu. Bu durum gittikçe tuhaf bir hal almaya başlamıştı.
"Neden burada olduğumuz kısmına hızlıca geçelim." Dedi Regulus umursamazca. Sandalyesinin koluna asılış sırt çantasını gördüğünde dudaklarını birbirine bastırdı. Belli ki bu bina gerçekten yıkılmak üzereydi. "Bazı kişilerin eksikliği çok şüphe uyandırıcı da.""Konuya girdiğimize göre," dedi Bay Black. "Evlilik hayatınıza kapıları açma zamanı geldi."
Sirius, boğazındaki lokma yüzünden öksürük krizine girdi. Regulus sandalyesinde sendeledi. Sebastian'ın yemeğe başlamak için kaldırdığı elleri donmuştu. O bile, böyle bir istek beklemiyordu. Çoğu konuda özgürlüğü olmadığını bilmesine rağmen hayatındaki en önemli olayın bile kararını verememek yıkmıştı. Sirius ise alayla kahkaha atmaktan başka bir şey yapmıyordu. Aileden kovulduğu halde kiminle evleneceğine karışılması? İğrenç.
Aster, bunun bir gün geleceğini bildiği için elindeki çatalları oldukça sakin hareketlerle tabağına bıraktı. En azından yemeğini yiyebileceğini düşünse de böyle bir hataya düşmek bile kendisine hakaret olmuştu. Ellerini önünde birleştirdi ve kendisine bakan herkesi boş vererek bu yaşlı adama odaklandı. "Kim olarak?"
"Pardon?" dedi alayla.
"Kim olarak benim hayatım hakkında karar verebiliyorsun? Kuzenlerim ve kardeşim kısmını es geçerek buna cevap ver. Merak ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐔𝐌𝐎𝐒✨ 𝐒𝐞𝐯𝐞𝐫𝐮𝐬 𝐒𝐧𝐚𝐩𝐞
FanfictionDumbledore, yerinden kalktı ve kristal bardağa yavaş hareketlerle vurarak dikkatleri üzerine çekti. Ortam sessizleştiğinde gülümseyerek öğrencilerine döndü. "Bu yılın yarısını bitirirken eminim ki hepinizin hayatlarında çokça değişiklik olmuştur. Ol...