Chapter 9

347 42 7
                                    

|1990|

Gergin bakışlarını trenden ayırmadan derin nefesler aldı. Bunu yapmak istemiyordu. Burada ya da orada olmak da istemiyordu. İstediği tek şey, annesinin yanında oturmak ve bazı zamanlar da ailesinin küçükleriyle sokaktaki komşuları rahatsız etmekti.

"Canım?"

Babasının sesiyle irkilerek bakışlarını ona çevirdi. Annesinden aldığı koyu kahve gözleri çoktan buğulanmıştı. İç çekerek onun boyuna eğildi. "Sorun nedir? Konuş benimle."

"Ben, bilmiyorum." dedi tereddütle.

Çoğu çocuğa oranla daha çekingen bir hayat yaşamak zorunda kalmış olan Stella, sorunları hakkında konuşamazdı. Bir yerleri ağrıdığında ya da vücudunda herhangi bir yara açıldığında bile bunu kimseye söyleyemezdi. İnsanlara yük olmaktan ölesiye korkardı. Ailesinin onun üzerine düşmesindeki en büyük nedenlerden biri buydu.

"Hayır, canım. Biliyorsun. Konuş benimle."

"Gitmek istemiyorum, baba." dedi kısık sesiyle. Dudaklarını ısırdı ağlamamak için. "Onlar sizin gibi değiller. Binam Slytherin olunca eminim ki mutlu olursun ama ya annem üzülürse ve beni dışlarlarsa? Griffindor olursam da annem mutlu olacak ama sen üzüleceksin ve diğer insanlar beni yine dışlayacak. Draco benimle konuşmaz ki."

Derin bir nefes alarak onu kendine çekti ve küçük bedeni güçlü kollarıyla sardı. Stella kendisini daha fazla tutamadan ağlamaya başladığında, buna ihtiyacı olduğunu düşünerek yalnızca saçlarını okşayabildi. Okula gittiğinde asla ağlamayacağını biliyordu.

"Bu doğru değil, yıldız ışığım." dedi gözyaşlarını silerken. "Birincisi, binanın ne olduğu umurumuzda bile değil. Ne annen ne ben ne kardeşlerin ne de Draco bunu umursamayacak. Diğer insanlara gelince, onları da umursama. Eğer seni yanlarında istemiyorlarsa, kendi kusurlarını görmemek içindir. Senin kusursuzluğun onları delirtecektir."

Severus, onun okulu sevmeyeceğini ve dışlanma korkusunu anlayabiliyordu. Sevdiği kadın da altıncı sınıfa kadar aynı durumdan muzdaripti. Safkan Slytherin bir soydan gelip de Griffindor olan tek kişi olmamasına rağmen yıllarca herkes tarafından dışlanmıştı. Ancak Hogwarts'da olan son yılı tahmin ettiğinden de mükemmel geçtiğinde kader, aşkını ve ailesini ona hediye etmişti.

"Sorun bende değil," diye kendi kendine tekrar etti, Stella. Gözlerini hırsla sildi ve gülümsedi. "Ben bir Snape'im. Benim gücüm dilim ve sessizliğidir."

"Aferin benim prensesime," dedi Severus gülümseyerek. İnsanların hareketlendiğini fark ettiğinde iç çekti ve yerinde doğruldu. "Şimdi de gitme zamanı. Ama fazla ayrı kalmayacağız."

Elleriyle oynarken, bu işin ne zaman biteceğini oldukça merak ediyordu. Seçmen Şapka gerçekten de gözünü korkutuyordu. Ayrıca kalabalık da hiç gücen vermiyordu. Büyük sınıfların küçük sınıflara olan bakışları midesini düğümlüyordu.

"Bir alacageyik yutmuş gibi görünüyorsun," 

İrkilerek arkasını döndü. Kendisinden pek de büyük görünmese de, boy olarak üstün olan kızıl çocuk ona gülerek göz kırptı. "Haklı olduğumu bildiğin için mi bu kadar şaşırdın?"

"Sen bir Weasley'sin," dedi şaşkınlıkla. Çocuğun büyüyen gülüşüne bakılırsa da bu doğruydu. "Tıpkı babana benziyorsun."

"Bu sık söylenir. Sen şunu söyle, niye bu kadar endişelisin?"

"Seçmen Şapka ve bu ortam gerici." Gözleri tedirgince etrafta dolaştı. "Ben annem gibi cesur değilim. Böyle bir ortamla baş edemem. Ayrıca binam da beni endişelendiriyor."

"Bana kalırsa," dedi gözlerini kısarak. Etraftaki birinci sınıfları inceledi. Bu birkaç dakika sürdüğünde ise hızlıca Stella'yı süzdü. Bu biraz tuhaf hissettirmiş olsa da komiğine gitmediğini söyleyemezdi. "Bir Gryffindor cesareti damarlarında kesinlikle akıyor. Gryffindor olmanı isterdim."

Sanırım, ben de.

İçinden geçen bu cümleye kendi bile şaşırdı. Oysaki, hayatı boyunca neredeyse hiç ama hiç Gryffindor olmak istememişti. 

"Adın ne?"

"George-"

Birinci sınıflar sırayla Seçmen Şapka için çağırılmaya başladılar. Ancak George Weasley'in sesini kesen bu olmadı. Minerva McGonagell, parşomenden Stella'nın ismini okuduğunda ve o da oraya başını hızla çevirdiğinde adeta dondu. 

"Stella Snape!"

Babasının yoğun bakışları ve ortamın rahatsız edici sessizliği arasında sandalyeye ilerledi. Duruşundan bile annesine benzeyen kızı görünce gözlerine gerçek anlamda inanamasa da, ifadesini sabit tuttu. Aster Blackthorn ve Severus Snape'in kızı değilmiş gibi bir tavır takınması öğrencilerin gözünden kaçmayınca onlar da dedikodularını bıraktılar.

Şapka başına yerleştirildi. Soluğunu sessizce bırakarak sakinleşti. Binasının önemli olmayışını içinden milyonuncu kez tekrar etti. 

"Damarlarındaki o asil cesaret! Bir Gryffindor gibi görünebilirsin ama zihnindeki hırsı görüyorum." dedi Seçmen Şapka. Kulakları heyecandan uğuldamaya başlamıştı. "SLYTHERİN!"

Yeşil ve gümüşi masa güçlü bir alkışa tutulduğunda, yüzünde anlamsızca oluşmuş olan gülümseme de büyüdü. Sandalyeden kalkıp masaya ilerlerken George ile göz göze geldiler ve bu gülüşünü söndürdü. Bir Gryffindor değildi, Slytherin'di. Ve hiçbir aslan bir yılanı sevmezdi.

Annesi ve babası hariç.

Ancak bir Weasley'nin bir Slytherin'e iyi davrandığı görülmemişken, George'un rahatsız edici bakışlarını umursamamaya çalıştı. Kalbi kırılmıştı ama elinden hiçbir şey gelmezdi. Bunun yerine, bir deniz kadar derin gözlerle kendisine bakan adama baktı. 

Yalnızca bir Snape'in anlayabileceği kadar güzel bir hayalet gülümsemesiyle birbirlerini sevdiklerini söylediler.

Sevgili annem, erkek kardeşlerim ve dayım;

Sizleri ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsiniz. Ancak bu mektubu yazma nedenimi oldukça net bir şekilde bildiğiniz için fazla uzatmayacağım.

"Düşersin belki de Slytherin'e sen,

Bir başkadır sanki oraya giden,

Amaçları için neler yapmazlar,

Açıklasam bitmez sabaha kadar."

Ben, Stella Andromeda Snape, gerçek bir Slytherin oldum.

Sizleri seviyorum.

Sizleri seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐋𝐔𝐌𝐎𝐒✨ 𝐒𝐞𝐯𝐞𝐫𝐮𝐬 𝐒𝐧𝐚𝐩𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin