•|1991|•
Sınıf başkanları konuşurken etrafta gezen gözlerinin parlaklığı bir saniye bile sönmedi. Hogwarts, hayatını geçirmek isteyeceği kadar güzeldi. Eğer ablasının anlattıkları doğruysa bunu yapmaya da kararlıydı.
Merdivenlerin sonuna yaklaştıklarında kalabalık aniden durdu. Bunu fark edemediği için önündeki çocuğa çarptı ve ikisi de sendelediler. Ancak önündeki sarışını görünce tüm bunların nedeni açıklanmış oldu.
Geriye taranmış parlak sarı saçlar ve gökyüzünden daha canlı mavi gözleriyle en sevdiği kuzeni tam da önlerinde duruyordu. Ancak tüm hayatı düşünülünce, onunla geçirdiği tüm o kuzen zamanları okuldayken mümkün dahi değildi. Kimliğini ifşa edecek hiçbir şey yapamazdı. Tüm okul Stella ve Profesör Snape ile hiçbir akrabalık bağı olmadığına inanmışken bunu devam ettirmeliydi. Ki kimse, Snape'in oğlunun Gryffindor'a seçileceğine inanmazdı da.
Draco, elini uzattı, kendisinin önündeki çocuğa. Az önce çarptığı çocuğa. "Trende anlatılanlar demek gerçekten de doğruymuş. Harry Potter Hogwarts'a gelmiş." dedi. "Malfoy, Draco Malfoy."
Merlin aşkına... Ne yapıyorsun, Draco?
Eğer kuzenini yeterince tanıyorsa, ki çok iyi tanıyordu, Harry ile hayatının sonuna kadar yapacağı mücedeleye an itibariyle başlamıştı. Ancak zihni olayları biraz daha geç algıladı. Kanının donduğunu hissetti. Harry Potter tam önünde duruyordu. Aster Blackthorn Potter ailesini kurtarmıştı.
Annesinin kurtardığı ve Evan'ın belki de hayatta en hoşlanmadığı insan tam önünde duruyordu.
Solundaki çocuk güldüğünde, kızıl saçlarından ve kıyafetinden onun kim olduğunu anında tanıdı. Draco da ona dönmüştü. "Demek sence adım komik, öyle mi? Seninkini sormaya gerek yok." dedi Draco alayla. Kendisiyle alay eden herkesten nefret eden bir insandı. Canı yandığında can yakmaktan çekinmezdi ve normalde onu durdurması gerekirdi. Ama yapamazdı. "Kızıl saç ve ikinci el bir cüppe... Bir Weasley olmalısın." Harry'e döndü. Evan'ı hâlâ görmemişti. "Bazı ailelerin diğerlerinden daha iyi olduğunu anlarsın Potter. Yanlış kişilerle arkadaş olmak istemezsin, değil mi?"
Draco uzattığı elini bu sefer daha büyük bir istekle ona yaklaştırdı. Eğer Harry onun elini en azından dostane olarak sıksaydı, Draco ona olan öfkesini en azından biraz olsun sineye çekebilirdi. Kuzenlerinin hayatında olmaması gereken kişi olarak gördüğü bu çocuğu görmezden gelebilirdi. Aster ve Regulus, onunla arkadaş olmayı bir kere olsun denemesini istemişti ve o da deniyordu.
"Sanırım arkadaşlarımı kendim seçebilirim."
"Ah, hayır," diye fısıldadı kendi kendine. Draco'nun bakışları tanıdık sesle ona döndüğünde Snape gülümsemesini ona gönderdi. Bir Snape olmayabilirdi ama bunun ne anlama geldiğini bilecek kadar onlarla kalmıştı. Role ayak uydurarak bakışlarını ondan çektiğinde ise öfkesi gün yüzüne çıktı.
✨
"Ah, şey, pardon?" dedi kibar bir tonla. "O tarafa geçebilir miyim?"
Evan, arkasını dönerek ona bakana kadar, fısıldayarak konuşmakta olduğu kuzeniyle gülümsüyordu. Ancak daha önce duyduğu bu sesin ona neden bu kadar tuhaf geldiğini de merak ediyordu. Büyükannesinden aldığı lacivert hareleri o mavileri buldu. Yüzündeki gülümseme dondu.
"Arkadaki çocuklar bizi ittiriyor da." diyerek kendini açıkladığında, ona cevap vermediğini hatırladı.
"Tabi, tabi." dedi sessizce çekilirken. Yanında duran Draco Malfoy, onun sözleriyle beraber hızla birkaç adım geriye çekilerek gözlerin kendisine dönmesini engelledi. "Ben Evan Snape, ya sen?"
"Harry, Harry Potter." dedi sıcak bir gülümsemeyle. Arkasında kalmış olan iki çocuk da yavaşça göründü. Kızıl parlak saçları kadar güzel bir gülümsemeyle tokalaşmak için elini uzattı. "Ron Weasley. Soy adın gerçekten de Snape mi?"
"Merhaba. Ve evet."
Koyu renk gözlerini kısarak onu inceleyen kız tüm bunlara rağmen gülümseyerek onunla tokalaştı. "Hermonie Granger. Profesör Snape ya da Stella Snape ile herhangi bir bağın var mı? Gerçi ikisi de Slytherin. Sende Griffindor ruhu varmış gibi görünüyor."
Yüzündeki gülümsemeyi korumaya çalışmak onun için gerçekten zordu. Kız kardeşi ve babası hakkında konuşulmasına rağmen onları tanımıyor hatta onlardan nefret ediyormuş gibi davranmak zorundaydı. Elbette bir Slytherin olursa bu durum geçerli değildi. Ancak herkes biliyordu ki, Evan gerçek bir Griffindor'du. Regulus ondan daima 'Küçük Sirius' diye bahsederdi.
Ayrıca Harry ve Draco artık ölümüne düşmanlarken ikisiyle de görünemezdi. Yalnız kalacak olması üzücü olsa da, ailesiyle bir araya geleceği İhtiyaç Odası zamanları şimdiden moralini yükseltiyordu.
"Hayır. Muhtemelen soy isim benzerliği. Ancak dayımın dediğine göre, bir Slytherin'e benzeyecek son insanım. Muhtemelen onları hiç sevmeyeceğim."
Slytherin masasına gözü kaydığında aynı anda erkek kardeşi ve kuzenine bakmak için dönen Stella ile göz göze geldi. Yalnızca birbirlerinin anlayabileceği bu bakışmaya, öğretmenler masasına dönmeleriyle babaları da katıldı.
Birbirlerinden nefret ediyormuş gibi davranmaktan nefret ediyorlardı.
✨
Sevgili annem, dayım ve küçük erkek kardeşim;
Okulun çok tuhaf ve ayrımcı olduğunu söylemekle birlikte, babam ve kız kardeşimin iyi olduğunu da söylemek istiyorum. Geceleri ihtiyaç odasında buluşmayı düşünüyoruz. Draco da yatakhaneden kaçacak ve birkaç saat boyunca beraber olabileceğiz.
Onlara bu kadar yakın olmama rağmen onları özlemekten nefret ediyorum.
Tüm bunlara rağmen, Harry Potter'a bulaşmamak için kendimi de tutuyorum. Ve diğer öğrencilere. Dayım Regulus kesinlikle haklı. Ben bir Çapulcu olarak doğmuşum.
"Seni Gryffindor'a yollarım belki,
Zamanla olursun aslanın teki,
Yiğittir Gryffindor'da kalan çocuklar,
Hepsinin yüreği, mangal kadar."
Ben, Evan Orion Snape, gerçek bir Gryffindor oldum.
Sizleri seviyorum, kendimi sevdiğimden daha çok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐔𝐌𝐎𝐒✨ 𝐒𝐞𝐯𝐞𝐫𝐮𝐬 𝐒𝐧𝐚𝐩𝐞
FanfictionDumbledore, yerinden kalktı ve kristal bardağa yavaş hareketlerle vurarak dikkatleri üzerine çekti. Ortam sessizleştiğinde gülümseyerek öğrencilerine döndü. "Bu yılın yarısını bitirirken eminim ki hepinizin hayatlarında çokça değişiklik olmuştur. Ol...