"Deseler ki bu dünyada seni en çok ne yordu? Yemin ederim söylediği ile davranışı bir olmayan insanlar derdim."
Defne efsun korkmaz.
Arabayı Park ettikten sonra içeri girdik. kendi çizdiğim organizenin aynısını yapmışlardı. Tam istediğim gibi. Ama en çokta elanın düşüncelerini merak ediyordum bu yüzden onun gelmesin bekledim.
Davetliler yerlerini almış gelin ve damattı bekliyorlardı. O an."Ya Efsun ben telefonumu arabada unuttum. Lavaboyada gitmem lazım. Abim de, aricam seni dedi. Ne yapıcam şimdi ben." Dedi bana endişeli bir şekilde. "Tamam sen git, ben getiririm sana. Telefonunu." Dedim bana gülümseyip gitti. Hemen gidip arabadan telefonu aldım.
Girişe geldiğimde. Gazetecilerin burda olduğunu gördüm. Sanırım savaşın düğünü için gelmişlerdi. Kapının önünde siyah bir jip vardı ben de umursamadan, Girişe yöneldim. Yanıma doğru yaklaşan adamdan habersiz. Kapıya ulaşmam la habercilerin önüme gelmesi bir olmuştu." Karan bey davete eşli geleceğinizi söylemiştiniz. Eşiniz mi?" Dedi. Ben o an mıh gibi yerime çakıldım ne ağzımı açıp hayır yok öyle bir şey bile diyemiyordum. neredeyse hayatıma son verecek olan kişiye baktım. Tevafuklarla dolu bu dört gün" Karan bey bu hanımla evlimisiniz." "Gazeteye atılan fotoğraflarınız vardı." "Balayından mı geldiniz. Kardeşinizin düğününe" dediler. Ve karan denilen adama baktım tekrar .Hayır olamaz! diye bağırasım gelmişti ama, yapamadım. Yahu sen konuş bari be adam ben Bir şey demiyorsam bile. Yaptığı tek şey bana bakmaktı. Oda beni şaşkın gözlerle izledi.
Gelin ve damadın giriş müziği çalınca gazeteciler o tarafa döndüler. Ben de bunu fırsat bilip içeri girdim. Sanırım karan da arkamdan geliyordu.
Ela ve savaş aşık gözlerle nikâh memurunun yanındaydılar. " Nihak şahitlerini masaya alalım." Dedi nikâh memuru. Ben kalktım. Elanın şahidi bendim. Çok güzel olmuştu, peri masalından çıkmış gibi, saçlarının sarılığı tenine ne güzel de uyum sağlıyordu.Masaya oturdum ve savaşın şahidine baktım. Neden mi bilmiyorum Ama şaşıra şaşıra bir hal oldu artık. Yine Karan demir. Yanıma oturunca, Nefesimi tuttum farkında olmadan. Beni izliyordu. Nedendir bilinmez ama çok derin baktığını düşünmeye başladım. Elaya gülümsedim. Onlar evet nidaları atarken ben ise bu anın bitmesini istiyordum bir an önce. Bizde şahit olarak evet dedikten sonra. İmzaları attık. Kalkıp yerime oturdum ama o ise yerine geçene kadar beni izledi.
Yanıma savaşın annesi bensu hanım geldi. " Hoş geldin defnecim, nasılsın." Dedi. Sıcak kanlı bir kadın ela bu yönden baya şanslı. Elini tuttum ve gülümsedim." Hoş buldum, Bensu hanım. Teşekkür ederim iyiyim siz nasılsınız." Dedim. Oda gülümsedi " iyiyim seni gördüm Çok daha iyi oldum. Lütfen benimle siz li biz li konuşma." Dedi. Ne diyeceğimi bilmedim. " Peki nasıl isterseniz. Yani istersen." Dedim. O kadar tatlı dilli ki insan kırmaya korkuyor." Seni biri ile tanıştırmak istiyorum" dedi. Beni kiminle tanıştıracaktı acaba? " Öyle mi tabi tanışalım. Ne de olsa yabancı değiliz artık." Bana ne oluyorsa artık. Meraklı gibi. Kalktı ve bize yakın bir masaya konuştu. " Oğlum gelir misin" dedi. Oğlum mu kaç tane oğlu vardı ki? Yada kaç çocuk sahibiydi? Ben de ayağa kalktım. Ayıp olmasın diye. Karşıma gelen kişi ile. Hani üst üste bir olay yaşanır da bunalırsınız ya hıh işte şu an öyleyim. Bensu hanım oğlu Karan gelince bana yöneltti. Beni neden oğlu ile tanıştırmaya çalışıyor.
" Defnecim, oğlum karan demir. Oğlum, bu kızımız da elanın küçüklük arkadaşı defne." Dedi. Karan elini uzattı ama ben tutmadım. Çünkü dikkat ettiğim elindeki şeydi. Çantamdan düşen siyah ponponlu süs tü. " Girişte buldum. Senin sanırım" dedi. Evet benim di. Ten temasına dikkat ederek. Elinden aldım. " Teşekkür ederim" dedim. Aklıma başka bir şey gelmemişti.
"Yasemin kalkalım mı artık," dedim ona dönerek. " Biraz daha kalsaydınız" dedi. Bensu hanım." Biz gidelim en iyisi ikimizde çalışıyoruz" dedim. " Peki nasıl isterseniz. Karan sizi bıraksın tek gitmeyin." Dedi. Benim için bu kadarı çok fazlaydı. " Biz araba ile geldik teşekkür ederiz, iyi geceler." Dedim gülümseyerek. Göz ucu ile karan baktım. Neden bu kadar derin bakıyordu. Anlayamıyordum. Ela ve savaşı tekrar hayırladıktan sonra otoparka gittik.
Yasemin beni eve bıraktı ve gitti.
Bugün olanları düşündüm de. Çok karışık bı gündü. İki gün boyunca karan demiri görmeme ne demeli peki. Neyse yarın güzel bir gün olucağını. Umuyorum. Akşam namazını kıldım. Kendime mısırı patlatıp biraz film izledim. Sonunu getirmeden yatsı ezanı okudu. kıldım. Yatağıma girmeden önce kapıları kilitledim. En son yatak odasının kapısını da kilitledikten sonra uyuya bilirdim artık.Buraya, iki buçuk yıl önce geldiğimde nasıl tek uyuyacağımı düşünürdüm. Ama alışıyor insan zamanla. Uykumun gelmesi için mırıldandım ve yattım. Yine aynı rüyaları görmem beni şaşırtmadı.
Gece kapı sesi ile kabuslu uykumdan uyandım. Bir şey kapıyı mı zorluyordu yoksa bana mı öyle geliyordu. "Aaa!" Diye Bağırdım. ama ağzımı elimle kapatım beni duyarsa. Daha hızlı harekete geçe bilir diye. Allahım ne olursun koru beni. Diye içimden tüm bildiğim süreleri okudum.Telefonumu masadan aldım ve rastgele bı numaraya bastım. Korku panik bira arada telefonun açılmasını bekliyordum. Kimi aradığımı bilmeden. " Alo" dedi. Uykulu bı erkek sesi. Ben kimi aramıştım. Kapının tak tuk sesleri daha yüksek geliyordu ve ben bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Ekrana baktığım da savaş isimini görmemle kendime kızdım. Bula bula bu kişiyimi aramıştım. Tekrar " alo" sesini duyunca hiç zaman kaybetmeden cevap verdim." Sa-savaş, evime zorla biri girmeye çalışıyor. ben de rast gele bı numara tıkladım sen çıktın. Savaş ben çok korkuyorum. Ve sanırım evin kapısını kırmak üzere." Dedim endişe ve korku içinde. Resmen korku filmi gibi. Ki zaten ben yatmadan önce buna benzer sahne izlemiştim. " Tamam, şimdi beni iyi dinle odanın kapısını kitle ve önüne ağır Bir şey kat. Odanın içinde girebileceğini bı dolap varsa saklan ben gelene kadar da çıkma." Dedi. Ben onu dinlerken üstümü giyiniyordum. Buraya geldiğinde beni görebilir içeri giren.tabi savaş yetişirse Giremez. Umarım yetişir. Tek gelmemli. ama ela veyahut başka bir yanlış anlaya bilir." Savaş tek gelme sakın elayıda getirme hamile çünkü. Ama sakın tek gelme. Tamam mı." Dedim. " Tamam" dedi hiç sorgulamadan.
Kapının önüne makyaj masasını çektim ve beklemeye başladım. " Efsuncuk. Nerdesin, sakladın mı yoksa. Demek böyle oynamak daha çok hoşuna gidiyor. Tamam ben biraz heyecan katayım." Dedi kapının arkasında olan kişi. Sesi hafif inceydi ve beni nerden tanıyordu. Kalbim deli gibi atarken. Dolapta ağır Bir şey arıyordum. İçeri girse onu etkisiz hale getire bilimek için. Makyaj masası yerinden. Oynayınca Çığlık attım. O masa en fazla 50 kg ağırlığındaydı nasıl dayanacaktı. Şimdi bunu nereden biliyorsun diye soruyorsunuz. Ben eşyalarımı tartıp aldım. Bilmiyorum neden böyle bir şey yaptığımı. Savaş gelene kadar bu adam beni ya öldürürdü ya bir bildiği var ki aklındakini yapacaktı.
Odamın balkonuna çıktım. Buradan atlasam en fazla ne olabilirdi. Ayak bileğimi burka bilirdim. Ve o gelip beni rahatlıkla alabiliridi. Allahım hızır gibi yetiştir yardımını ne olur. Odaya tekrar girdiğimde. Onun elinde maske ve bıçak olduğunu gördüm. "Hayırrr!" Diye bağırdım. Olamaz benim fobim vardı. Onun tenime değmemesi gerekiyordu. O sahneler aklıma geldikçe. Göz yaşlarım yağmur misali akıyordu. Odamın balkonuna çıktım ve Avazım çıktı kadar bağırdım. "Yardım edin! Evimde bir katil var!" Dedim son cümlelerimi sesim kısılarak. O kadar çok panik yapmıştım ki. O esnada bayılmıştım.
Evet, bölüm sonu. Nasıl buldunuz? Yorum ve oy yaparımsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELLERİN ELLERİME
Romance"Karan bey bu olanlar doğrumu. Karınız sizi aldatıyor mu" "Karan bey Efsun hanım sizin gerçektende eşiniz mi" insanların olamayan eşlerinden bahsetmeleri ne kadar da ironi, onlara yok öyle bir şey desemde inanmıyorlardı. Buna bir açıklık getirmenin...