8. bölüm Ankara gelini

5 0 0
                                    

"Hayatta her şey geçicidir, iyi giden bir şey varsa tadını çıkarın. İşler kötü gidiyorsa endişelenmeyin zira hiç birşey sonsuza dek sürmeyecek."

Her insanın bir hayali olmalı ve, her zaman da o hayal için yaşamalı. benim bı hayalim yoktu ama gelecek içinde yaşamam gerekiyordu. Bir gün çocuklarım olursa onlara en çok sevgiyi ve merhameti öğreticeğim. Anneme doyamadım ama onların bana doyması için elimden geleni yapacağım. Babamın şefkatin şimdi almış olabilirim ama ben çocuklarıma ölene dek şefkatli olacağım.

Ankara hava limanına vardığımız da, artık bu şehirde kalıcağım anladım. Çünkü babam tedavisini yurtdışında olucaktı, ve ben artık adana olan memleketime gidemicem. Karan bizi kendi evin de ağırlamak istediğini söyledi, her ne kadar babam benim evimde kalmamızı söylese de Karan ondan daha ısrarcı olup ikna etmişti. Onlar karar verdiği zaman, acıktığım içinde kendime bir şeyler alıyordum, biz çıkışa doğru yürürken karan siyah takımlı bı adamla konuşuyordu. Ne kadar çok koruması vardı bu adamın?

Arabaya kadar eşlik eden adam karanın gelmesini bekledi aradan iki dk geçti karan gelmişti. kendine ait olan evine geçicegimizi söyledi, ve geldiğimiz gibi o da gitmişti. Evi dolaşmak için girdiğimde. Çok şık renklerle döşenmiş, ortaya zengin havası katmıştı. Üç katlı olduğunu çalışan kadından öğrendiğimde şaşırmıştım. Tek bir kişi neden bu kadar büyük ev? Daha niceleri aklımda.

Babam dinlenmek istediğini söyledi ve çalışan bı kadın onu odasına götürdü. Ben yine Yanlız kaldım. Evi dolaştım durdum sıkılmamak için. Yarın da zaten iş yerime gider gelmediğim günlerin yerini doldururum. Her katın ayrı renklere bürünmesi beni oldukça iyi hissettiriyordu. Tamda hayalim de ki gibi evimin her odası farklı renkler olucak. Mis çiçekli kokular. Her katın pencerelerinin olması. Ve en önemlisi de açık olan camlar. Boylu boyunca koridorlar. En son ki katın rengi beni benden almıştı. Kırmızı! her yer kırmızı! Ağzım kulaklarımda son katın her detayına baka kalmıştım. Duvarda asılı olan kırmız gelincik çiçekli tablo. Saat bile! Avizenin modeli.

Ama tuhafıma giden bir şey oldu. Her iki katta beş oda varken neden bu katta iki oda vardı. Yanıma gelen çalışan merakım anlamış olucak ki" burada iki odanın olmasını karan bey istedi. Biri boş diğeri ise karan bey ve sizin odanız" dedi. Kal gelir gibi yerimden kıpırdayamadım. Ben ve karan ikimiz tek bir odada bu ne demek oluyor bunu onunla konuşmalıyım. Sinirle aşağı indim telefonumu çantamdan çıkartıp karanın numarasını tıkladım. Babam sesimi duymasın diye banyo olduğunu düşündüğüm ama misafir odası olan yere girdim. İkinci çalışta açtı. " Şu an çok önemli bi görüşmem var daha sonra konuşuruz." Dedi bı alo bile demedi odun. " Üstelik biz aynı odada falan kalmayacağız çıkar öyle şeyleri aklından. Annem ayarlamış hepsini haberim yoktu," dedi, ve kapattı. İyide benim bunu söyleyeceğimi nerden bildi, acaba evin her yerinde kamera veya ses dinleme cihazları mı vardı? Ayrıca Benim konuşmama müsade bile etmedi, kalas, hödük, öküz. İçimden ne geçiyorsa saydım o oduna. Nezaket kuralı diye bir şey var. Dimi canım

Kendimi sakinleştirdim evi gezip hangi bölümleri olduğunu öğrendikten sonra spor salonundan çıkıp mutfağa geçtim. Evet üç katlı ama en alt katta vardı oda yerin altına gidiyordu en alt katta daha fazla oda vardı ve odaların hepsi çok güzel dizayn edilmişti.

Kendi evim miş gibi rahat ve sakindim. Akşam yemeği elimden öpücek sanırım ve üstelik karan'ın annesi, savaş ve ela da gelicekti. Ben bu güzel geceye yasemini de davet etmiştim ondan öncesinde karana mesaj olarak ilettim, bı sakıncası olmayacağını söyledi. Çalışanlar yanıma gelip biz yaparız siz yorumlayın deseler de. Onların hepsini dışarı göndermiştim, benim elimin lezzetini yesemin ve babamdan başka kimse bilmiyordu. Ama artık gösterme vakti,

ELLERİN ELLERİME Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin