"Ne?" diyebildim sadece o an. Ne demek istediğini cidden algılamamıştım ve bu saatlerde genel olarak beynim çalışmıyordu
Cevap vermedi. Sadece gözlerini kaçırdı. Belliydi, ailesini devirmek için cesareti yoktu
"Cesaretin yok Owen. Bu yüzden deneme bile, kaybın dışında bir şeyle sonuçlanmayacaktır" ayağa kalktım. Konuşacak başka bir şey yok gibiydi. Bu da daha fazla burda durama gerek olmadığını gösteriyordu.
Kapıya ilerlerken elimin çok hafif şekilde tutulduğunu hissettim. Hafif kafamı çevirip baktım. Owen kafasını eğmiş yere bakıyordu. Daha sonra eline baktım. Soğuktu, normalden daha soğuk. Büyü yapmanın etkisi mi acaba diye merak etmeden kendimi alamadım.
Bakışlarımı tekrar yüzüne çevirdim. Yere değil bana bakıyordu bu sefer. Gözlerinde belirgin bir çaresizlik vardı. Ailesini devirmek istemiyordu, mecburdu. Ama bunu yapacak cesareti de yoktu. Denese bile bir işe yaramayacaktı.
"Yardımına gerçekten ihtiyacım olmasa senden bunu istemezdim. Gerçekte istemezdim"
"Neden peki? Neden buna mecbur olduğunu düşünüyorsun? Ve benim ne gibi bir yardımım olmasını umuyorsun? Evet iyi bir savaşçıyım ama şuan hamileyim ve kesinlikle riske girmeyeceğim. İnsanlardan benim sayemde destek alman da çok düşük ihtimal, buralı olmamamı geç buranın varlığını bile yeni öğrendim"
Bakışlarını tekrar yere indirdi
"Olay da bu zaten. Burası hep gizliydi ve gizli kalmalı. Ailem artık gizli kalmak istemiyor. Çok güçlü olduklarını düşünüyorlar ama yanılıyorlar. Büyüyü dünyaya yayarsak hiç iyi şeyler olmayacak. Bunu biliyorum, geçmişte de tekrarlandı"
Derin bir nefes aldım. Ailesini devirmeyi en başından beri kötü bir niyetle istemediğini biliyordum ama bunu nasıl yapacağını ve neden yapacağını kavrayamıyordum. Bir süre gözlerine baktım sonra hafif başımı salladım
"Yardım etme konusunu düşüneceğim. Ama lütfen beynimin alacağı bir saatte kopuk kopuk olmadan her şeyi anlat. Zeki olabilirim ama kafamı karıştırıyorsun. Çok sinir bozucusun çocuk, yavru köpek bakışları atma" diyerek suratını ittirdim hafifçe gülerek. Owen da hafif gülüp başını salladı ve önümde eğilip sırıttı
"Nasıl isterseniz leydim"
Göz devirdim. Klasik haline geri dönmüştü ve yine sinir bozucu oluyordu. Ciddiyken ve cıvık değilken gayet çekilebilir biriydi
"Cıvıma Owen. Şimdi gidiyorum, uykum geldi"
"İyi geceler" diyerek gülümsedi. Ben de gülümseyip çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Eh... beladan kaçarken başka belaya balıklama atlamıştım
En azından hala yaşıyordum ve bir süre daha hayatta kalacağım kesindi. Şuan başımdaki en büyük bela Milena'nın aşk hayatıydı. Peşimde ordu olmasından daha gerici bir problem. Ürkünç
_____________________
Merabalar gene ben
Nasıldı bölüm
Kısa oldu biliyorum ama bağlamak için olan bir bölümdü. Sonraki veya ondan sonraki bölümler daha uzun olacak
Hadi görüşürüz öbür bölümde