Bölüm 2

36 16 38
                                    

Ormana vardığımız zaman ilk yaptığımız şey bir ağaca tırmanmak ve ayaklarımızı ısıtmaktı. Nehir o kadar soğuktu ki ayaklarımızı 10. Dakikada hissedemez hale gelmiştik.

"Kesin olarak üşüteceğiz" dedim ayaklarıma kat kat şeyler geçirirken

"Bence de, umalım da çok kötü şekilde ateşlenmeyelim"

"Evet... Öyle olursa sıkıntı. Yürüyemeyiz bile"

Milena başını evet anlamında salladı. Sonrasında da su neden bu kadar soğuk diye söylenmeye devam etti. En son karnıma baktı. Aklına bir şey dank etmiş gibi mal mal bakıyordu

"Cinsiyeti ne bilmiyoruz" dediğinde biraz karnıma baktım

"Cinsiyeti ne olursa olsun, hakkı olanı alacak"

"Kız olursa ülke onu kabul etmez. Bu benim de hoşuma gitmiyor ama gerçek bu. Küçük görülüyoruz"

"O zaman, ülkeye kabul ettiririz" karnımı okşadım hafifçe "Yapacağı şey kolay olmayacak ama başaracak"

Baktı biraz. Sonra önüne döndü

"Eğitim verirken canını çıkaracağım için şimdiden üzgün değilim yeğenim. Kusura bakma şerefsizim ehe" dedi şirince gülümseyerek

"Kendine köle yap diye yapmadım ben bu çocuğu" diyerek omzuna hafifçe vurdum. Nasıl olduysa dengesi bozuldu ve ağaçtan düşecek gibi oldu. Onu tutayım derken benim de dengem bozuldu. Aşağı düşmeden son anda dala tutundum. Milena da bacağıma hayatı buna bağlıymış gibi yapıştı

"Ya bak gerizekalı, AĞAÇLARIN ÜSTÜNDE İNSANLAR BİRBİRİNE VURMAZ!" şeklinde cırlamaya başladı. Haklı olduğunu biliyordum, bunu yapmamalıydım. Özellikle hamile halimle. Ama o kadar komik bulmuştum ki kahkaha atmaya başladım

"Gülme be!" diyerek bacağımı dişlediğinde ayağımı salladım ama hala gülüyordum. Milena bacağıma iyice yapıştı. Hatta koala gibi bacaklarını da sardı

"Senden nefret ediyorum. Sallama şu bacağı" dedi ama ona gülmekten gözümden yaşlar gelmeye başlamıştı

"Hamilelik seni iyi etkilemiyor" dedi garip garip bakarken "Yeğencim, annen bi deli. Umarım normal doğmayı becerirsin"

Biraz daha güldükten sonra soluklanmaya çalıştım. Derin nefesler aldım ve kendimi ağaca geri çektim, bacağıma koala gibi yapışan Milena'yı da öyle

Bana sanki ebeme küfür ettikten sonra ebem o çıkmış gibi baktı. Biraz da "bunun eline kaldıysam net öldüm" der gibiydi. Ama bu tavrı yaklaşık 15 saniyesini aldı. Sonra çantasına sokuşturduğu atıştırmalıkları yemeye başladı. Bir koluyla da nolur nolmaz diye ağaca sarılmıştı.

"Tipe bak ya" dedim yanağını sıkarak. Tatlı tatlı gülümsedi sonra da elimi ısırmaya çalıştı

"Ay ayı" diyerek elimi çektim ve ayaklarımı sallamaya başlayarak gök yüzüne baktım. Turuncumsu bir hal almıştı

"Kaçak olarak ilk günün nasıldı Milena?"

"Mükemmeldi. En sevdiğim kısmı adamı tehdit etmekti ama" diyerek hafif güldü. Ben de güldüm. Gerçekten benim de en sevdiğim an o zamandı.

"Uyuyalım mı? Sabah erken kalkmamız gerekecek"

"İlk nöbet bende. Sen dinlen. 5 saat sonra seni uyandırırım. Sen de 5 saat nöbetten sonra beni uyandırırsın" dedikten sonra ağaca tutunarak ayağa kalktı ve diğer dala geçti

"Tamamdır. Sen uyandıktan yarım saat sonra da yola çıkarız"

"Erken kalkmak... Iy" diyerek yüzünü buruşturdu. Kahkaha atıp çantamdan ip çıkardım. Belimden kendimi ağaca bağladım ki uykuda aşağı düşmeyeyim. Sıkılığından ve düşmeyeceğimden emin olunca kafamı ağaca yaslayıp gözlerimi kapattım

"İyi uykular deli ve çok sevgili kölem"

Kafasına yaprak koparıp attım, evet mükemmel bir silahtı. Gülüp etrafa bakınmaya başladı.

Gözlerimi tekrar kapatıp elimi karnıma koydum. Sabahtandır pek dinlenmeye çalışmadığım için yorgunluğumun pek farkında değildim. Ama şuan fark m etmiştim ki... Tüm kaslarım ve kemiklerim sızlıyor, yanıyordu. Bu yüzden uykuya dalmam fazla sürmedi

❖❖❖❖❖❖❖❖❖

Gördüğüm en kanlı ve en rahatsız edici rüyanın ortalarına doğru Milena'nın sesini duydum. Rüyamda beni tutmuş sarsıyor, bir şeyler diyordu ama anlamıyordum

"Nicole- Kalk- NİCOLE!"

Yerimden sıçrayarak gözlerimi açtım. Milena omuzlarımdan tutmuş beni sarsıyordu. Benim olduğum dala çıkmış ve dizlerimin üstüne oturmuştu. Gözlerimi ovuşturdum, hala uyku sersemiydim ve kafam pek çalışmıyordu. Gözlerine baktım, endişeli ydi

"Kalk. Hemen. Birileri yaklaşıyor ve çok fazlalar" fısıldıyordu. Anlamam bir kaç saniyeyi buldu

"Ne?" dedim fısıldıyarak. Biraz ilerde parıldayan, meşaleden yayıldığını tahmin ettiğim, ışık kümelerini gösterdi.

Büyük ihtimalle gelen askerlerdi ve tahmin ettiğimiz gibi az kişi gelmemişti. Derede gördüğümüz adamın öttüğünü düşündüm ama sonra bu düşünceden vaz geçtim. Ettiğimiz tehditten ciddi anlamda korkmuş gibiydi. O zaman neden bu kadar çoklardı?

"Düşünme ve kalk" diyince başımı salladım ve belime bağladığım ipi çözüp çantama tıktım. Ayakkabıları giyip çantamı omzuma alınca Milena eliyle gel işareti yaptı ve sessizce ağacın öbür dalına atladı

Peşinden atladım ses çıkarmadan ama sorarak bakıyordum da. Eliyle teker teker bi kaç ağacı gösterdi. Ağaçlardan gidecektik. Başımı salladım.

Arada bir durup arkayı kontrol ediyordum. Yaklaşıyorlardı ama aklıma bir çözüm gelmiyordu. Savaşamazdık, Milena uykusuzdu ve aşırı yorgundu. Gerekirse bunu yapacağını biliyordum ama izin veremezdim, onun için intihar olurdu bu. Ağaçlardan gitmek zordu, yere inersek de ayak izi problemdi.

Milena'ya baktım biraz. Uykusuzluktan dikkati çabuk dağılıyordu. Bir kaç kez dengesini kaybetmişti. En sonunda kolunu tutup durdurdum. Bana anlamadan bakınca bulunduğumuz ağacın en yüksek dalını gösterdim. Saklanmamız en uygunuydu. Bu yorgunlukla Milena aşağı düşerse bi yerlerini kırardı, ikimiz için de kesin ölüm. En mantıklı şey saklanmayı denemekti

"Görürler" dediğinde biraz yukarı baktım. O da benimle beraber saklanabilecek bir yer arıyordu

"Buldum" dedim biraz ilerde olan kocaman bir ağacı göstererek

"Yaprakları seyrek, nasıl saklanacağız?" dedi anlamayarak. Ben de en uç noktanın uzandığı kayalığı gösterdim. Belirsiz ve bir kayanın hemen ardından olsa da mağara olduğunu fark etmiştim

"Mağara. Tırmanırsak kayalığa sıçrarız. Sonra da saklanırız"

"Bizi ağaca tırmanırken görebilirler. Ayrıca arada fazla mesafe var. Başaramazsak?"

"Her şekilde öleceğiz demek o zaman. En azından deneyerek ölelim"

"Mantıksız düşüncelerini mantıklı şekilde söyleyip bana mantıklı bir şeymiş gibi yutturmandan nefret ediyorum Nicole" diyerek gösterdiğim ağaca doğru daldan dala atlayarak ilerledi. Ben de peşinden ilerliyordum.

Ve sonra ne mi oldu? İlerdeki ağaçtan çatırtı duydum. Çatırtıya bakmak için kafamı çevirip biraz bakındım. Bir şey göremeyince önüme döndüm. Sorun, Milena önümde yoktu.

-----------------

Yok valla ölmedim. Yaşıyorum. Sadece aktifliğim çöp. Nolur biri bana düzgün bölüm atmam gerektiğini hatırlatsın. Sonra unutuyorum.

Neyseeğğ kızmayın tamam söz bundan sonra 2 ayı bulmaz atmam. Belki 1 ay ehe

Ama biraz okunsun şu hikaye ya, fazla oy falan olunca mutlu oluyorum bölüm yazasım geliyor

Okuyan kullar, şu yıldıza bassanız ölür müsünüz? HAYIR OKUYONUZ, BAKIYONUZ NİYE YILDIZA BASMIYONUZ

Tamam tamam sakinim. Umarım güzel bi bölüm olmuştur

Hope || KingdomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin