"Hey."
Sirius gözlerini açtığında karşısında üç dostunu gördü. Uykudan kendini uyandıran üç kafaya gülümsedi.
"Günaydın çocuklar." dedi yattığı yerde oturur pozisyona geçerken.
"Konuşmamız lazım." dedi Remus. Sirius oğlanın tonlamasından durumun ciddi olduğunu anlamıştı.
"Konuşalım."
"Pati ne sikim yiyorsun sen? Cecilia'dan kaçmanı anlarım, bizden niye uzaklaşıyorsun? Son bir haftadır yoksun. Hiçbir yerde yoksun. Doğru düzgün yaşamıyorsun bile." dedi James. Sonunda isyan ediyordu.
"Evet oğlum. Eksikliğini hissedip duruyoruz. Senle konuşmaya çalışıyoruz bir şeylere odaklanmışsın dinlemiyorsun. Seni özlüyoruz." dedi Peter.
"Gerçekten Sirius. Zor dönemlerden geçtiğimiz zaman birbirimizle paylaşmamız gerekir. Sırlar yükleri daha da ağırlaştırır. Kaça kaça nereye kadar? Bak, bizden kaçamadın. Yemeklerden kaçıp onu görmemeye çalışıyorsun, derslerde en arkalarda uyuyorsun. Hadi okulda kaçtın ondan, yazın ne yapacaksın gerizekalı? Jameslerle yaşıyorsun. Kızın en yakın arkadaşı James."
Üçü de çok haklıydı. Mahçup hissediyordu Sirius. Onlardan böyle kaçmaması, kendini soyutlamaması gerekiyordu. Ama utanmıştı Sirius. Rezil olmuş gibi hissettiği için uzak durmuştu insanlardan. Daha çok utandırmamak için kendini.
"Özür dilerim. Ben, bilmiyorum. Bu sıralar iyi değilim çocuklar. Cecilia... sonra Regulus. Her şey çok üstüme gelince bunalıma falan girdim sanırım."
"Regulus mu? Ona ne oldu?" diye sordu James çatık kaşlarıyla.
"Of! Annemler şimdiden Ölüm Yiyen olmasına falan karar vermiş galiba. Reg istemiyor. Bir haftadır bunu düşünüyorum, napsam kurtarırım onu diye."
"Merlin... bu korkunç. Yani Regulus daha bir çocuk!" dedi Remus şaşkınlıkla.
"Evet! Ona bunu yapamazlar." dedi James. öfkeyle.
Peter bir şey demedi ancak yüz ifadesinden korktuğu ve şaşırdığı belli oluyordu.
Herkes Black ailesinin Voldemort'a olan ilginç takıntısını bilirdi. Ancak daha reşit bile olmamış bir çocuğu Ölüm Yiyen yapmak istemek... Bu onları bile aşan bir şeydi.
Birkaç saatlik hasretin ardından James, Cecilia'yı alıp yarınki maçın son hazırlığı için antrenmana gitti. Peter ise hala Ravenclaw kızıyla takılıyordu. Ve Remus Sirius ile kalmayı ders çalışmaya tercih etmişti.
"Ondan özür dilemelisin." dedi sessizliği bozarak.
"Kimden?" diye sordu Sirius.
"Cecilia'dan salak."
Sirius gözlerini kaçırdı. "Niye özür diliyorum?"
Remus derin nefes aldı. "Sence de iddiayı öğrenmiş olamaz mı?"
Sirius kaşlarını çattı. Bu ihtimal hiç aklına gelmemişti. Şimdi düşündükçe Cecilia'nın kendisine doğru olan kindar davranışlarını fark etmişti.
"Ama Barty? O da işin içindeydi, o neden öpücükler alıyor da bana laf sokuluyor?" diye sordu.
"Belki de Barty gidip dürüstçe onunla konuşmuş, sevdiğini falan söylemiştir. Tıpkı-"
"Tıpkı senin bana önerdiğin gibi." diyerek tamamladı onu Sirius. Sonra da ofladı.
"Onu bulmam lazım. Ben gidiyorum Aylak. Şans dile." hızla ayağa kalktı ve dolabından birkaç parça bir şey alıp üzerini değiştirdi. Cecilia'nın çok sevdiği o parfümünü sıktı ve saçlarını tarayıp onu aramaya indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bet | Sirius Black
FanfictionCecilia White, Magnus Büyücülük ve Cadılık okulunda başına gelenlerden sonra dostu James Potter'ın yanına Hogwarts'a gönderilir. Hayatına eğlence arayan Sirius Black, Barty Crouch Jr. ile bir iddiaya girer ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalır.