"Zamanı geldi güzelim." dedi Sirius sessizce. Cecilia kızarmış ve şişmiş gözleriyle ona baktı. Hiçbir şey demeden oğlana sarıldı. Sirius ona çok destek oluyordu ve Cecilia bu desteğine minnettardı.
Kiliseye girip onca insanı görünce bayılacak gibi yalpalandı. Neyse ki yanında James ve Sirius vardı. İki oğlan kendini sıkıca tutuyordu. Her zaman tutmaya devam edeceklerdi.
Fleamont'un göz dolduran konuşmasının ardından konuşma yapma zamanı Cecilia'ya geldi. Yavaşça babasının tabutunun yanına ilerledi. Tabutu açık olduğu için babasının beyaz yüzünü görüyordu.
"Geldiğiniz için hepinize çok teşekkür ederim. Bugün.. gerçekten çok zor benim için. Yaşadığım şoku, üzüntüyü ve çaresizliği kelimelerle anlatamam. Bazıları biliyordur, annemi bebekken kaybettim. Ve hayattaki tek dayanağım babamdı." sesi çok titrediği için birkaç saniye sessiz kaldı.
"O dünyanın en iyi babasıydı. Beni hiçbir zaman yargılamadı ve koşulsuz destekledi. Hep herkesin iyiliğini istedi. Pamuk gibi bir kalbi vardı. Bir keresinde hasta bir kediyi eve almıştı. Sonra o kedinin hamile olduğunu öğrendik ve yedi tane yavrumuz olmuştu. Babam o yavrulara yardımcı olmak için patronuyla kavga edip işi bırakmıştı. Yavrular büyüdü, aile kurdu ama babam onları ziyaret etmeyi asla bırakmadı. Babam böyle çaresiz yüzlerce canlıya destek oldu, bugün çoğusu burada. Ben onu asla unutmayacağım ve umarım siz de unutmazsınız çünkü Edward White bir
hiç uğruna ölmedi. İnandığı ve koruduğu değerler vardı, şimdi koruma sırası bizde. Seni seviyorum baba. Hep sevdim, hep seveceğim. Umarım seni kaybetmeme değer.." dedi ağlamasını engelleyemeyerek.Kendisi için ayrılan yere oturdu ve Sirius'un omzuna başını gömüp sessizce ağladı. Bir yandan da James'in elini tutuyordu ve yanında olmaya çalışıyordu.
Cenaze tamamen bittikten sonra Cecilia Potterlar ile gelenleri uğurladı. Arkadaşları kilisede onu bekliyordu.
"Biraz konuşalım mı kızım? Üçümüz." dedi Fleamont eşi ve Cecilia'yı işaret ederek. James yanlarından ayrılınca ikili esmere sıkı sıkı sarıldı.
Euphemia onun saçlarıyla okşarken sakin bir tonla konuştu. "Benim güzel kızım... Bu zamana kadar ben sana hep annelik yaptım, iyi ki yapmışım, iyi ki senin gibi bir kız yetiştirmişiz. Lütfen, itiraz kabul etmiyoruz bizimle kalacaksın. Yasal gardiyanların olmak istiyoruz."
Cecilia şaşkın bir ifadeyle onlara baktı. Fleamont onun elini tuttu. "Bu bizim için gerçekten çok acı ve ani bir kayıp. Edward'ın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorsun. Sen de öylesin, seni başka birinin büyütmesine göz yummayacağız. Kabul edersen, çok mutlu oluruz Cecilia. Baban da öyle."
Esmer cadı düşündü. Hayır demek neye yarardı ki? Bu insanlar kendini çok seviyorlardı ve kabul etmek gerekirse Cecilia'nın artık kimsesi yoktu. Potterlar'dan daha sıcak, sevecen ve iyi kalpli bir yuva bulması imkansızdı.
Burukça gülümsedi ve ağlayarak onlara sarıldı. "Teşekkür ederim.. Gerçekten her şey için teşekkür ederim. İyi ki varsınız.."
"Biz artık gidelim, siz de geç olmadan gelin. Burada tek başına kalıp kendini harap etmeni istemiyoruz."
Cecilia ikiliyi geçirip sessizce babasının mezarına ilerledi. Hala onu toprağa vermiş olması gerçek hissettirmiyordu. Ya da gerçek çaresizlik ve yalnızlık böyleydi.
Edward'ın mezarı rengarenk çiçeklerle kaplıydı. Yanında eşi Emma'nın mezarı vardı. Cecilia'ya çok önceden eşinin yanına gömülmek istediğini söylemişti, bir şey olursa diye. Cecilia yavaşça babasının mezar taşına sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bet | Sirius Black
FanficCecilia White, Magnus Büyücülük ve Cadılık okulunda başına gelenlerden sonra dostu James Potter'ın yanına Hogwarts'a gönderilir. Hayatına eğlence arayan Sirius Black, Barty Crouch Jr. ile bir iddiaya girer ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalır.