-68-

40 1 0
                                    

Bak
İşte orada
Tüm güzelliği yırtacak keder
Bilenmiş tırnakları
Bilenmiş cüretiyle
Ağzının kenarından sarkan o
Meşum kibriyle
Ve sanki o
Sımsıkı tutulmuş bir kin gibi
Yıllarca halka halka genişlemiş
Köklerini salarken sinsice
Usulca boy atmış bir silüet gibi dikilir
Çok uzaklardaki
O çok uzaklığın
Asla ölçülemeyeceği kadar uzaklıktaki
Dağların eteğinde
Gölgesi yüzyıllar boyunca uzamış
Serpilmiş
Yıldızları karanlıklarında sobelemiş Gözlerini yumduğun yerden
Sana göz kırpar
Bak der kollarını açarak
Göremeyecek olursan
Önünü ve arkanı
Göğsüne vurarak bak der
İşte buradayım
Sağın
Solun
Sobe
Konuşabilirdik onunla
Kıpırdanarak suyun yüzünde yalnızca
Konuşabilirdik
Saçakları kadar bir sığınmanın
Uzun
Uzadıya
Yağmurdan saklayarak kimliğimizi
Ve tüm kaldırımların yıkanışını izlerken
Gölgelerimiz ansızın çakışıncaya kadar
Kısalırsa eğer günün ışıkları
Bir ucundan tutup da
Çekiştirebilirdim çocukça
Çiğnemekten yorulana kadar
En sonunda onu yutabilirdim
Tadımız kaçınca
Saklanmayan ebe
Ama heves bu ya hep
Kalıyordu işte kursakta
Kurmasak da bir hayal
Düşüp de eriyordu bir yakamozun ağzında
Tükürebilirdim de pek tabi
Utanmasam
İşte derim ki ben sonra
Bak
Orada işte ama
Tüm kederimi titrecek güzellik
Nükseden tereddüdüyle
O da orada
Bana uzanabilirse sırtımı sıvazlıyordu
Ellerimi açarsam
Belki dolar diye üşüyerek seviyordum
Kavrulmuş bir kentin ortasında
Zangır zangır
Her nasılsa güneş batıyordu sulara
O kadar söndükten sonra
Yeniden yanıyordu her şafakta
Sönecekse neden yanıyordu
Yanacaksa neden sönüyordu
Dünya hadsizce
Tüm kırgınlığına rağmen
Hadsizce dönüyor da ondan
Dönerken bir gülüyor
Bir ağlıyordu haline
Çatır çatır  
İçimi boydan boya yarıp da
Yolunu açarak hayat
Nasıl oluyordu da böyle
Devam edebiliyordu
Konuşabilirdik tüm bunları
Bak derdim benim bir tanecik kederim
Benim bin tanecik kederim
Bak buradayım
Aldım yine soluğu yanında
O çok uzakları bir çırpıda aşarak
Kavuştum kırışmış saçlarına
Sıvışabilirdim ben de seninle
Rüzgarın kudretli avuçlarından
Korkmasam
O sırada biri çıkıp derdi
Suyumuzu ikiye bölerek
Çekerek bizi kıyılarımıza
Bakın derdi
İşte orada
Şehrin içinden geçen kara bulutlar
Allah onları ne zaman dağıtacak
Diye sorardım
Omuzlarını silkip savuştururdu
Gözlerini dikip karanlığa
Ne zaman başı sıkışsa böyle
Mızıkçılığa başvururdu
Benim çok bilmiş kederim
Boşver
İyisi mi uyuyalım derdim böyle zamanlarda
Büyüdükçe küçüldüğüm yatağımda
Sırnaşıp rüyalarıma sızardı
Gömülmüş benliklerimin başucuna ilişirdi
Allah'ım affet beni derdim onu görünce
Bakınca mahzun
Ve zelzeleli gözlerine
Allah'ım ama
Hüznü de sen yarattın
Affet
Her gece şükürle hüsran
Çarpışıp dururdu böyle göğsümde
Yüze kadar saysan saklanırdım belki
İsyan değildi bu
Hiç değildi hem de
Saklanabilirdim
Tüm savaşlardan ve barışlardan
Ama çoktan parçalandım ve
Tırnaklarının arasında kaldı
İki parmağının arasında ufalanırken dünyanın
Benden ne kalmışsa artık
Sobe
Bak dersin Allah'ım küsecek olsam
Çiçeklerin içine senin için bir şey sakladım
Çiçeklerin yüzüne bakınca vurulurdum
Doğru
Bak derdim unutacak gibi olduğumda
İşte orada
Beni kahreden gerçek
Kuşların süzüldüğü gökyüzünde
Ve birbirine yaslanmış evlerin
Üst üste dizilmiş öykülerin de üstünde
Her güzellik çıkıyordu bir hüznün huzuruna
Henüz ulaşamadan karşı kıyıya
Boğuluyordu
Henüz hüzne ne çok benziyordu
Yakalanmadan karamsarlığa
Beni bulursa bir gün uyukladığım uykularda
Eski bir yakarış
Tutup yakamdan beni göğsüne saklarsa
Saçakları
O salkım saçaklarıyla tüm tövbelerim
Beni aklarsa kendi cinayetimden
O zaman ben de derim
Tüm baharlarımı başıma çalan kederin
O deli
O kızıl gözlerinin içine bakıp aşkla
İştahla
Küstahça
Sobe














































Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 01, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

T CETVELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin