Happy Mingi dayy🥳🥳
İyi okumalar💕||||||||||||||||||||||||||||||||
Çalan telefonunu açtı Wooyoung, "Alo, kimsiniz?" diye sordu. Karşılık olarak sadece nefes sesi gelmişti. "Alo, konuşmayacak mısınız? Konuşmayacaksanız kapatacağım."
"Hayır kapatma lütfen." Tanımadığı numaradan gelen bu sesi Wooyoung çok iyi tanıyordu.
"Seonghwa?"
"Evet benim. Aradığım için kusura bakma ama Jongho'ya ulaşamıyorum, ona ulaşmam lazım." Wooyoung şaşkınlık ve kafa karışıklığı içine girdi çünkü gelen ses acı çekiyor gibiydi tıpkı kendisinin bir zamanlar çıkan sesi gibiydi. "Onu arıyorum ama numara kullanılmıyor diyor."
"E-evet numarasını değiştirdi geçen ay. Yenisini sana mesaj atayım hemen."
"At lütfen, çok acil olmasa seni rahatsız etmezdim ama gerçekten çok acil. Kusura bakma soramadım sen nasılsın bu arada?"
"İyiyim, taşınalı iki ay oldu neredeyse, alıştım sayılır buraya. Sen nasılsın, sesin çok iyi gelmiyor?"
"Senin adına sevindim. Ben de iyiyim, iş yorucuydu ondan sesim böyle."
"Anladım. Seni çok tutmayayım o zaman, Jongho'nun numarasını atıyorum onunla konuştuktan sonra yatıp uyu."
"Tamam, sağ ol Wooyoung. Sana karşı yaptığım kötü bir şey varsa bunun için özür dilerim." sesi ağlar gibi çıkmaya başlamıştı Seonghwa'nın. Wooyoung emindi ki bu "yorgunluk" sıradan bir iş yorgunluğu değildi.
"Merak etme bana karşı kötü bir davranışın veya herhangi bir şey olmadı. Kendine iyi bak olur mu?"
"Teşekkür ederim, sen de kendine çok iyi bak." Seonghwa telefonu kapattığında, Wooyoung ona hemen Jongho'nun numarasını attı. Çünkü ne diyecekse diyeceği şeyin acil olduğunu hissetmişti. Kim olsa hissederdi, sesi o kadar perişan çıkıyordu ki anlatılamaz bile.
Seonghwa mesajı hemen görüp "teşekkür ederim." yazıp ardından hemen, bir saniye bile düşünmeden numarayı aradı. "Lütfen, lütfen aç. Lütfen Jongho, yalvarırım." diye yakındı telefon çalarken. Bir süre beklemenin ardından telefon açıldı.
"Efendim?"
"Jongho, ben Seonghwa. Lütfen telefonu kapama, seninle konuşmam gerek."
"Ne konuşacaksın?" dedi Jongho sert bir ses tonuyla.
"Lütfen beni tersleme," dedi ona karşılık olarak Seonghwa, ses tonu ağlayacak gibiydi ve her an ağlayabilirdi. "Seninle konuşmaya çok ihtiyacım var. Hongjoong hakkında."
Hongjoong'un adını duyduğu gibi Jongho yumuşadı, onun için her gün özlüyor ve acısını çekiyordu. "Hongjoong hakkında ne diyeceksin ki?" bu sefer sesi gayet yumuşak çıktı ve ne diyeceğini de merak etmişti.
"Onunla benim aramda ne olduğunu merak ediyordun ya onu anlatacağım sana çünkü artık içimde tutmak istemiyorum ve en önemlisi konuşacak birine ihtiyacım var."
"Konuş, anlat bana istediğin her şeyi. Seni dinlemek ve sana inanmak için buradayım."
Gerçekten Jongho'yla anlaşabileceğini düşündü Seonghwa. Dediği söz onun kalbine dokunmuştu ve duygusal boşluktaydı bir süredir, buna da iyi gelmişti. "Anlatmam uzun sürebilir. Zamanını almam sorun olmaz değil mi? Çünkü gerçekten konuşmaya ihtiyacım var, hem de çok fazla."
"Çok zamanımız var, istediğin kadar anlat seni dinleyeceğim."
"İlk olarak Hongjoong'la aramızdaki ilişki, karşılıklı olarak sadece arkadaşlıktı ama ben ona aşıktım. Hem de çok fazla aşıktım. En sevdiğim, her şeyden, herkesten çok sevdiğim kişiydi o benim. Ama o seni seviyordu, ben de aşkımı içime gömdüm çünkü senin yanında ne kadar mutlu olduğunu gördüm."
"Evet mutluydu, mutluyduk. O beni, yaşamının son anına kadar mutlu etti."
Jongho'nun aklına dolan anılarla gözleri de doldu. Hongjoong onu hep mutlu etmişti, kendisi onu ne kadar mutlu edebildi bilmiyorum ama Hongjoong onu çok etmişti. Tanıştıkları ilk andan itibaren Hongjoong gülüşüyle onun kalbini çalmıştı, herkesin kalbini çalıyordu tek Jongho için geçerli değildi bu. Kalbini çaldığı onca insandan Jongho'yu seçmişti o ve iyi ki de seçmişti. Çünkü Jongho'nun ona karşı olan sevgisi oldukça saftı.
Çok masum duygularla sevdi Jongho onu, onun sevgiye layık biri olduğunu ve ona en iyi sevgiyi vereceğine dair kendisine söz bile verdi. Verebildi mi emin değildi. Ama onların ilişkisini bilen insanlar hep Jongho'nun en iyisini yapmaya çalıştığını ve Hongjoong'a karşı çok nazik ve kibar olduğunu söylerlerdi. Seonghwa da aynısını söylerdi.
Jongho, Hongjoong'a kendisinin verebileceğinden daha iyi sevgi vermişti.
||||||||||||||||||||||||||||||||
"I'll be there listen and believe in ya
(...)
We only get so much time"Bu sefer bolum erken geldii demistimm sozumu tutarim😋
Gorusuruz💝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABY CAME HOME | woosan
Historia CortaBence eğer onu bulsaydın o zaman sen bile onun benim olduğunu anlardın... [short story] The neighbourhood'un 'baby came home' şarkısından ilham alınarak kurgulanmıştır. -tamamlandı-