𝒅𝒐𝒏𝒕 𝒓𝒖𝒔𝒉

54 6 0
                                    

Iyi okumalar🍭

||||||||||||||||||||||||||||||||

"Hayır anne, pembe pastayı istemiyorum. Sarı olanı istiyorum!"

San bağırıp ellerini göğsünde buluşturdu ve kafasını annesini göremeyeceği bir yere geçirdi. Annesine kızgındı, annesi ona sarı pastayı değil pembe olanı almıştı. Bütün arkadaşları onunla kız diye dalga geçecekti.

Annesi, küçük oğlunun boyuna gelebilmek için dizlerinin üstüne yere çöktü. "Hani söz vermiştin geçen yıl, pembe alacaktık. Ne oldu şimdi, fikrin niye değişti hayatım?"

"Arkadaşlarım benimle dalga geçecek anne." deyip annesine sarıldı San, üzgün şekilde annesinin elindeki pastaya baktı.

"Dalga mi geçecekler? Seni kıskanacaklar asıl, kimin böyle pembe, üzerinde yenilebilir mavi boncukları ve adı olan bir pastası oldu? Eminim hiçbirinin olmamıştır."

"Kıskanırlar değil mi?"

"Tabii ki kıskanacaklar."

San gözlerini açabildi sonunda, Yunho'nun uğraşları sonuç gösterdi. San, ağlamış ve terliydi. Onu korkutan veya etkileyen bir rüya görmüş olmalıydı.

San yatakta oturan hale geldi Yunho'nun yardımıyla, başı delice ağrıyordu. Ağrı yüzünden kendine bir türlü gelemiyor, kendini rüyada sanıyordu. Bu ağrı, öylesine bir ağrı değildi sanki, ona bir şeyler anlatmaya çalışan bir ağrıydı. Gözlerimi sıktıkça ağrı azalmıyor aksine artıyordu ve kafasına küçüklüğünden anılar doluyordu.

Ellerini kafasına koydu ve bağırdı. Korkmaya başlamıştı, kafasının içinde anılar döndükçe dönüyor ve onun etrafını sarıyordu. Gözlerini açmayı istiyordu ama sanki gözlerini biri tutuyor gibi açamıyordu.

Usulca kulaklarına gelen bir ses vardı, ne sesi olduğunu çözemiyor ama o sese kulak vermek istiyordu. Bir şeyler izin vermiyordu bu yapmasına, ne oluyordu ona böyle? Bir rüyada mıydı hala? Bedeninin etrafına dolanan kollar hissetti, kolları hissetmesi demek rüyada olmadığı demekti. Rüyada olsa nasıl kolların bu kadar kolay farkında varabilirdi ki?

Az öncekine benzer bir ses tekrar kulağına ulaştı. Bu sefer daha yakından geliyordu ses, dedikleri de anlaşılmaya başlıyordu ses daha yaklaşırken. San'ın gözlerinin önündeki siyahlık beyaza dönüşüyor ve sımsıkı kapatılmış olan gözleri gevşiyordu. Sesin dediği iki kelime ulaşmıştı henüz kulağına, "Sakin ol." sesini duymuştu.

"Derince nefes çek içine." denileni yaptı San. "Şimdi yavaşça gözlerini aç, tamam mı?" denedi San ama yapamadı. "Hadi açabilirsin, korkma sakın ben yanındayım. Ailen olarak buradayım."

Aile kelime San'ı her şeyden uzaklaştırdı bir anda ve gözleri kendiliğinden açıldı. Şaşkındı, çok şaşkındı. Az önce kendisine olan şeyin farkındaydı ve bu onu en çok şaşırtan şeydi, ne olmuştu ona öyle?

"Yu-Yunho?"

"Çiçeğim, nasıl hissediyorsun?"

"Bilmiyorum, az önce bana bir şey oldu. Ne oldu onu da bilmiyorum, çok garipti Yunho." sözü biter bitmez San hemen ağlamaya başladı. Kollarını hızlıca Yunho'nun beline sardı, kafasını göğsüne gömdü. Gözyaşlarını Yunho'nun üstündeki ince tişörte akıtıyordu, böylece Yunho onun ağladığını bilse de görmemiş olacaktı.

Yunho da hızlıca ona sarıldı. Yine ağlamasına izin verecekti, San'ın durumu iyice gidiyordu. San ona sevişmek istediğini ve diğer her şeyi unutmak istediğini söyleyince onunla sevişmişti. Bu gerçekten San'a etki etmişti, daha mutlu ve daha enerjik davranıyordu o günden beri.

"Ne gördün rüyanda bir tanem, anlatmak ister misin bana?"

"Annemi gördüm." diye cevap verdi San kafasını olduğu yerden kaldırmadan. "Babamı da gördüm, uzakta duruyordu annemle ona bakıyorduk. Koşarak onun yanına gidecektim ama yapamadım, düştüm."

"Onları çok özlüyorsun biliyorum, ailem hayatta olduğu için asla anlayamayabilirim ama sana destek olmak için her şeyi yapacağım çiçeğim. İstersen seni annem ve babamla tanıştırırım. Onlara senden çok bahsediyorum seninle tanışmak istiyorlar."

"Bilmiyorum, hazır hissetmiyorum onlarla tanışmaya."

"Acele etmeyelim, zamana bırakalım. Zamanını gelince onlarla tanışırsın, eminim seni çocukları gibi kabul edecekler."

"Teşekkür ederim."

Hala ağlıyordu ama içi rahattı artık San'ın. Onu çok seven biri vardı yanında, ailesiydi Yunho artık onun. Ama ailesi olan Yunho'nun da bir ailesi vardı, o da onlarla tanışabilir ve hep birlikte kocaman bir aile olabilirlerdi. Bu, San'ın kulağına hiç kötü bir fikir gibi gelmemişti.

||||||||||||||||||||||||||||||||

"Don't rush, just give it some time"

Ilk defa bir sarkidan yer kullandim iki farkli bolumde de ama şşhh asla kimsenin haberi yok boyle bi seyi asla ama asla demedim hxjdbxjd
Gorusuruz💟

BABY CAME HOME | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin