𝒘𝒉𝒆𝒏 𝒊𝒎 𝒘𝒊𝒕𝒉 𝒚𝒐𝒖

52 6 16
                                    

Hala hikayeyi okuyan varsa ozur dilerim uzun bir zamandir bolum yazamadim hikayeyi en kisa surede bitirmeye calisacagim, yeni daha guzel seyler yazmak istiyorum onlarda da goruselimm
Iyi okumalar🤍

||||||||||||||||||||||||||||||||

Wooyoung sonunda eve gelebilmişti. Yeni işe girmişti ve yoruluyordu ama girmek zorundaydı çünkü evlerini tek Jongho'nun geçindiriyor olmasından çok rahatsızlık duyuyordu. Kendisi de Jongho'ya destek olmayı çok istiyordu.

Minik kedileri kucağına gelip ona öpücük verdiğinde Wooyoung yorgunluğunun mutluluğa dönüştüğünü hissetti.

"İş nasıl geçti?" Jongho'nun sesini duyduğunda bakışlarını kapının eşiğinde duran ona çevirdi. "Daisy, Wooyoung babacığın çok yorgun görünüyor değil mi?"

Daisy Jongho'yu anlamışcasına "Evet." der gibi miyavladı.

"Sen de gel buraya, ikiniz de özledim." dedi Wooyoung. Sevgilisi için kolları açtı ve sevgilisi de hemen kollarının arasına girdi. Bütün gün onu düşünmüştü neredeyse ve çokça özlemişti. Jongho'yla tamamen güzel bir çift olduklarını hissediyordu. Hem başka ülkeye tanışmak ona iyi gelmişti, eskileri bir rafa kaldırmış ve açmamıştı bir daha. İlişkileri için de çok iyi olmuştu bu. Aralarındaki güven ve bağ da artmıştı.

İkisi de birbirlerinden güç ve sevgi alarak tanımadıkları bu koca yere kolayca alışmıştı. Birbirlerinin hayatı olmuşlardı. Sadece ikisi ve minik kedileri Daisy vardı. Üçü beraber aile olmuştu.

"Sırtım ağrıyor." dedi Wooyoung ve sessizliklerini bozdu. Jongho ona daha sıkı sarılarak sırtının kütlemesini sağladı. "Aa ne yapıyorsun?"

"Sana yardımcı oldum işte sevgilim."

Wooyoung şaşkınlıkla gülümsedi. Jongho'nun yüzüne biraz daha baktıktan sonra gülümsemesi kahkahaya dönüştü. Onun gülüşünü izledi Jongho ve kendisi de gülmeye başladı. Sevgilisini kucağına doğru çekip onun yanağını öptü. Wooyoung yine tatlı bir şekilde güldü.

Son zamanlarda ilişkileri çok güzel ve sevimli hale gelmişti. Küçük kaçamak öpücükler, sabahları günaydın öpücükleri, bol temaslı günler geçiriyorlardı. Yeni sevgili olmuş gibilerdi. Lisedeki tecrübesiz, utangaç çiftleri andırıyorlardı, onları gören biri gerçekten öyle sanabilirdi. Bu hallerinden rahatsız değillerdi, aksine böyle davranmak ikisinin de ayrı hoşuna gidiyordu.

İlişkilerinin bu hali eskisinden daha güzeldi onlar için. Wooyoung'un Jongho'ya olan hisleri aşka dönüştü. Bundan ikisi de memnundu. Burada oldukları sürece çok yakınlaştılar ve hayatları oldukça değişti, yeni insanlar girdi hayatlarına. Asıl yakınlaşmalarının sebebi bu tanımadıkları koca ülkede sığınacak dağ olarak birbirlerini bulmalarıydı. İki arkadaştan bir çifte dönüştüler.

Wooyoung içindeki her şeyi yavaşça Jongho'nun kolları arasına kendisiyle birlikte bırakmıştı. Wooyoung onun sıkılacağını düşündü ama Jongho hiçbir saniye bile sıkılmadı, onu dikkatlice dinleyip kafasındaki soru işaretlerine cevap getirmeye çalıştı. Bir yandan da aldığı psikolojik destek sayesinde Wooyoung kendini toparlamıştı.

Kaybettiği neşesini geri kazanmıştı. Ve bunda Jongho'nun payı çok büyüktü. Eve gittiğinde onu kolları arasına alacak, onun yaşadıklarını merakla dinleyecek, onu yargılamayacak, ona çekinmeden sevgisini verecek biri vardı yanında. Daha ne isteyebilirdi ki Wooyoung?

Jongho'nun aklına kendi eskiden yaşadığı zamanlar geliyordu, Wooyoung'u daha anlayabiliyordu böylece. Hongjoong öldüğünde o da kendinden geçmiş haldeydi ve kendini boş yere mutlu etmeye çalışmadı. Yapması gerekeni yaptı sadece, Hongjoong'un ailesine destek oldu ve onu, onunla yaşadığı şeyleri bolca düşündü. Hala düşünürdü onu, hep kalbindeydi o güzel kalbi adam.

Ama, "O benim kalbimde, kalbimi başkasına açamam." demedi asla ve kendi hayatına devam etti. Bu kolay olmamıştı, tam üç yıl sonra yapabilmişti ama en sonunda başarmıştı. Yeni insanlara kalbini açtı üç yılın ardından.

Wooyoung'u sevdi, iyi ki sevdi. Wooyoung'un minik, narin, kırık kalbinin yeniden heyecanla atmasını sağladı.

Wooyoung sevgilisinin girdiği durgun halini fark etti. "Ne oldu sevgilim sana bir anda?"

"Senin iyi olduğun için mutluyum, o zamanlar aklıma geliyordu da..."

"O zamanları boş versek, ben hatırlamak istemiyorum. Ben, seninle mutlu olmak istiyorum ve Daisy'yle tabii ki."

Wooyoung'un gülüşüyle Jongho da güldü. O güzel gülüş bulaşıcıydı, herkesi güldürebilirdi.

"Gergin hissetsem de seninleyken o gidiyor o hissim, nefes aldığımı hissediyorum. Seni çok seviyorum.

||||||||||||||||||||||||||||||||

"I've got this anxious feeling but it goes away for a minute when i'm with you, breathing."

Yeni yila girmeden bolum atabiliyorummm sonunda. Gorusmek uzere, kendinize iyi bakin💓

BABY CAME HOME | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin