Üzüntüm öfkeye dönüştü. İçimde çığ gibi büyüyen öfke çoğu zaman beni dahi korkutuyor. Zira gözünü kin ve öfke bürümüş birinin yapacaklarının sınırı yoktur.
Kimi geceler canım çok yandı. Gözyaşlarımın akmaması için verdiğim mücadeleyi nasıl unutabilirim?
Devin ve Sude.
Devin...
Çocukluğumdan beri arkadaşım olan, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen, bokuna kadar bildiğim kız. Canımın özüydü. En içiydi.
Üniversite 2. sınıfın ilk aylarıydı. Bölümden bir kızla yeni yeni flört etmeye başlamıştım. Kumral, açık kahverengi gözlü minyon tipli bir kızdı. 1 ay kadar konuştuktan sonra sevgili olmaya karar vermiştik. Tensel çekimimiz vardı. Aynı zamanda kafa yapısı olarak da uyuşuyorduk. Aşık değildim. Hoşlantıydı benimki. Varlığına alışmıştım.
Bizimkilerle aynı üniversitede olduğumuzdan, sürekli beraberdik. Haliyle Sude'de bizimle takılıyordu. Birlikteliğimizin 3. ayında doğum günü gelip çatmıştı. Sürpriz yapmak için saat gece yarısını göstermeden evine gidip, kutlayacaktım. Devin'e sıçma saatimi dahi söylerken, sürpriz olayını söylememiştim. Derinlerden gelen bir hisle söylemek istememiştim.
Birkaç gün önce aldığım yedek anahtarla ayakkabılarımı çıkarıp, sessizce eve girdim. Şarap poşetini tangırdatmadan yavaşça yere bıraktım. Koltuk altıma sıkıştırdığım hediye kutusunu tam yere koyacağım sırada duyduğum inleme sesleriyle olduğum pozisyonda çakılı kaldım.
Ne hissedeceğimi bilemeden, bir hışımla yatak odasına varıp aralık duran kapıyı tekmeleyerek açtım. Tam altındaki bedene sürtüneceği sırada duyduğu gürültüyle, irkilerek başını kapıya çevirdi.
Alttaki beden kafasını kaldırdığında, gözlerimiz temas etti. Hala elimde olduğunu fark dahi etmediğim kutu, yeri boyladı. Bir adım geriye sendeledim.
Durumun gerçekliğini sorguladığımı hatırlıyorum. Ve gerçek olmaması için dua ettiğimi.
''Hayır, hayır, hayır.''
Bileğimden tutulmasıyla bakışlarımı Sude'ye çevirdim. Sırıtarak bana bakıyordu. ''Gel, sen de katıl.'' dedi yatağa çekiştirerek. Ağzım hayretle açıldı. Bu ne pişkinlikti?
Dişlerimi sinirle sıktım. Tırnaklarımı bileğimi tutan eline geçirip, ittirdim. Sırıtarak bakmaya devam ettiğinde iyice delirip, saçlarını boydan boya elime doladım. Koparırcasına asıldım.
''Aşkım, tamam sert seviyorum ama yatakta.'' Daha da asıldım.
''Sert seviyorsun demek. Yılın orospusuna istediğini verelim o halde'' dedim sözümü bitirir bitirmez burnuna alnımı gömerek. Alnım acımıştı. Bu orospu yüzünden moraracaktı kesin.
Çığlık atarak, burnunu tuttu. Burnundan kan gelmesiyle, saçlarındaki elimin üzerine dokunan elin sahibine döndüm. Devin'le göz göze geldiğimde sinirim ikiye katlandı.
''Tamam Vera, yeter.'' dedi elimi çekmeye çalışarak. Sude ağlamaya başladı.
''Kesin o siktiğimin seslerinizi!'' dedim bağırarak. Elimi çektim. Parmaklarıma dolanan saçlardan tiksinip, elimi pantolonuma sürttüm. Birkaç adım uzaklaştım onlardan. Hayal kırıklığı ile eski arkadaşıma baktım. Başımı iki yana sallayarak ayağının dibine tükürdüm.
''Allah belanızı versin.''
Bazen neden diyorum kendi kendime. Neden aldatıldım? Neden ihanete uğradım? Sonra her seferinde aradığım cevapların bende olmadığını ve benden kaynaklı bir şey olmadığını kendime hatırlatıyorum.
İnsanın karakteri beş para etmez ve bedeninden bağımsız karakteristik bir orospuluğu varsa şayet sorun karşı taraftan kaynaklıdır.
Ama konduramıyorsun işte. Konduramıyor ve bir noktada kaldıramıyorsun da. Aylarca aptal yerine konuşuma tahammül edemiyorum.
Omzuma konan elle, sıkılı yumruklarımı iyice sıktım.
''Sakin ol.'' dedi Ecrin omzumu sıkarak. Bize iki bedene bakmaya devam ettim. Devin'le göz göze geldiğimizde yüzüm iğrentiyle kasıldı. Bakışları bomboştu. Çenemden tutulup, yüzümün yana çevrilmesiyle, Ecrin'le yüz yüze geldim. Derin bir nefes aldım.
''Bir şey yok. Sakinim.'' dedim gülümsemeye çalışarak. Tamamen önüme dönerek, oturduğum yerde iyice yayıldım.
''Geliyor, ağzını yüzünü siktiklerim.'' dedi Dora sevgilisine iyice yaslanarak.
Sakin, sakin, sakin.
Arkamdan ayak sesleri geldiğinde, dişlerimi sıktım. Görüş alanıma girdiklerinde, Sude Devin'i çekiştirircesine yürütüyordu. Sahiplenircesine koluna asıldı. Sikişmenin sonu, sevgililikle bitmişti anlaşılan. Tencere kapak misalilerdi.
''Selam gençler.'' dedi Sude neşeyle.
Bir insan bu kadar yüzsüz olmamalı. ''Nabersiniz?'' dedi özellikle bana bakarak.
Olmayan yüzüne boş boş baktım. Kimse selamı almayıp, cevap vermedi. Ne bekliyordu anlamıyorum. Her şey güllük gülistanlıkmış gibi cevap vermemizi falan mı?
Kazık yutmuş gibi dikilen Devin'e baktım. Bir zamanlar öve öve bitiremeyip, bakmaya doyamadığım yeşillerini dikmiş bana bakıyordu. Bir süre bakıştık. Bakışlarını çekmeyince başımı iki yana salladım 'ne var' gibisinden.
''Ne bakıyorsun aval aval?'' Bakmaya devam etti. Bakışlar bize döndü.
''Gözlerinin gözlerime değmesine bile tahammülüm yok.'' dedim tükürürcesine. Gözlerimi çektiğimde Ömür'le göz göze geldim. İyi miyim diye kontrol ediyordu.
''Geldiğiniz yönden siktirip gitmenizi bekliyoruz.'' dedi Emir. Ardından Dora yolu gösterdi.
''Hah!'' dedi Sude burnunu kıvırarak. Burnu kopasıca. Yediği kafa az gelmiş.
''Hadi, hadi. Yaylanın. Gitmeden yerde sürünen karakterini de almayı unutma.'' dedi Ecrin elini geçiştirircesine sallayarak. Genzimden garip bir ses çıkardım. Kolumu omzuna attım. Devin koluma garip bir bakış attı.
''Eh, defolup gidin artık.''
Hiçbir şey demeden, dibindeki kızın bileğini tuttu ve uzaklaşmaya başladılar. Sude arkasını dönüp pişkince sırıtarak, el salladı. Orta parmak çektim.
Gözden kaybolana kadar ardından baktım.
Arkasını dönmedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOR |GXG|
Genç KurguKaçış payı bırakmaksızın kıskıvrak yakalandığım hisler, yakıcıydı.