16

262 26 0
                                    

Jimin ile anlaştığımız üzere hazırlanmıştım. Beni nereye götüreceğini ya da randevu da neler yapacağımızı bilmiyorum ama güzel bir gün geçireceğimize emindim.

Amy her zaman ki gibi hazırlanmama yardım etmiş, şimdi ise jimin beni almaya gelmişti. Kısa iltifatlar ve babamın jimin'i uyarır tonda konuşmasından sonra arabaya bine bilmiştik.

"Babanın karşısında resmen soğuk terler döktüm."

Jimin'in dediğine kıkırdayıp ona takılmadan edemedim.

"Neredeyse saygı duruşuna geçecektin jimin"

"Sence geçsem daha mı iyi olurdu ki, imajımı iyi çizerdim en azından"

Omuz silktim

"Kim bilir"

Jiminde bana katılıp gülmeye başladı. Yol boyunca sohbet etmiş, iki gün boyunca neler yaşadığımızı konuşmuştuk.

Jimin resmen aile başına geçmeye hazır olduğunu ama babasının ricası üzerine biraz daha çalışması gerektiğini söylemişti. Ben ise onu sadece neşelendirebilmistim.

Araba durunca geldiğimizi anlamıştım. Jimin benden önce davranıp arabadan indi. Sıcak gülümsemesi ile bana elini uzatıp inmeme yardımcı oldu.

Küçük bir dağ evi gibi bir yere gelmiştik belki de kulübe.

Jimin ellerimizi birleştirip ezbere bildiği bu yolda beni de yönlendirip içeri girmiştik.

Dışardan bakan bir göz olsanız bu kulübe gibi yerde ne işleri var ya da içi kesin bok gibidir diye düşünürsünüz lakin tam aksine bu küçücük yer o kadar güzeldi ki;

Mutfak ile salon aynı yerdeydi ama bu  yabancılıktan çok güzel bir birleşim yaratmış. Griye yakın koltuklara beni yönlendirip oturmam gerektiğini söylemiş bende dediğine uymuştum.

"Burası neresi?"

"Annem ve babam burada tanışmış, babam savaşta yaralandığında annem babamı evine getirip yaralarını tedavi etmiş, işte ondan sonra da aşık olmuşlar"

"Vay be"

Jimin dediğime gülümseyip mutfağa yöneldi, anladığım kadarıyla bugünün yemeğini kendisi yapacaktı, hemen arkasından bende gittim.

Tahmin ettiğim gibi olmuş yemek yapmak için hazırlanmaya başlamıştı.

"Yardım edeyim mi?"

Jimin kafasını tatlı bir şekilde sallayıp beni reddetti

"Yemekleri ben yaparım, sen sadece masayı hazırlasan yeterli"

Onu hemen onaylayıp masayı hazırlamaya koyuldum. Burda erkekler ya da kadınlar genellikle yemek yapmazlar ama Jimin'in gördüğüm kadarıyla yemek yapmaya ilgisi var.

Kısa sürede masayı hazırlayıp Jimin'in yanına tekrar geldim.

"Yemek yapmayı nereden öğrendin?"

İnce ince doğradı soğanları tavaya atıp karıştırdı.

"Ordudayken bazen kendin yapmak zorunda kalıyorsun, haliyle öğrenmen gerekiyor."

Yaklaşık bir saat boyunca sohbetimiz devam etti. Ben ne kadar yardım etmek istesem de jimin beni tatlı dille reddetmişti.

"Çok sıcak, of"

Kendisi fırının yanında durduğu için normaldi yanması. Masada duran mendili alıp yanına gittim.

Ne yapacağımı merak edercesine yüzüme şaşkın gözlerle bakan sevdiceğimi es geçip terlemiş olduğu anlını sildim.

"Öhöm"

Jimin'in öksürmesiyle kendime gelip geriçekiliyordum ki bileğimden tutup kafasını biraz eğerek boynunu ortaya çıkardı.

"Burayı unuttun leydim"

Ben şaşkın gözlerle jimin'e bakarken o hala eski pozisyonuna geri dönmeyerek dediğini yapmamı beklemişti tabi bende gerçekleştirdim.

Yavaş bir şekilde boynunu sildim tabi bunu yaparken domates gibi kızarmayıda ihmal etmedim.

Utana sıkıla yaptığım olaydan sonra yemekler hazır olmuş bizde yemek yemeye koyulmuştuk. Ben yaptığımdan hala utanırken jimin hiç birşey olmamış gibi devam etmiş ortamı yumuşatmıştı.

Yemekler yenmiş bulaşıkları yıkamıştık. Kısa bir an kendi dünyamdaymış gibi hissettim. Modern dünya.

Jimin'in teklifiyle bahçeye çıkmış çiçeklerle döşenmiş yere oturmuştuk.

"Galiba ailen sık sık buraya geliyor."

"Evet babam buraya her zaman özen gösterir ve evlilik yıldönümlerini burada geçirirler."

"Ne kadar tatlı"

"Daisy seninle konuşmak istediğim birşey var"

"Tabi ki seni dinliyorum"

"Biliyorum birazcık hızlı gelişti olaylar ve de saçma ama inan ki kalbimden geçenler yüzde yüz doğru olanlar."

Bir dakika şimdi bana aşkını mı itiraf ediyor.

Jimin ayağa kalkıp önüme geçti. Tek bacağını yere gelecek şekilde önümde eğildi ve gelecek olan şeyi biliyordum.

"Sana kusursuz ya da dertsiz tasasız bir yaşam ya da evlilik sunamam ama bu yemin ederim ki bu güzel çiçekler kadar sevgimi verip sonsuz sevgiye boğa bilirim seni"

Beklediğim hamle gerçekleşmiş ve cebinden yüzüğü çıkarmıştı.

"Benimle evlenir misin?"

İlk üç dakika sadece baktım farkındaydım evlilik teklifi edeceğinden ve de birbirimizden hoşlandığımızın ama işte anın heyecanı ile dona kaldım.

"Eğer istemiyorsan bekl-"

"Evet kabul ediyorum!"

"Ne?"

"Teklifini kabul ediyorum dedim jimin"

Jimin ayağa kalkıp önce parmağıma yüzüğü takmış hemen arkasından ise ilk öpücüğümü vermişti bana işte o an anladım benim hayatımda sadece jimin olabilirdi başkası değil.

Hoppalaaaa ne oldu bir an da ya!

Bakın çiçeklerim çok uzatmak

istemedim olayı biliyorsunuz ki bu

Dönemde sevgililik pek fazla iyi

Sonuçlanmaz yani insanlar kötü

bakıyor bu dönemde nişan

koyuyorlar  ve daha rahat hareket

ediyorlar gibi birşey yaw siz beni

anladınız demi?????

Lütfen anlamış olur pls....

Elbisemizde bu hangi renk aq bu ne pembe ne de o tonlarda galiba şeftali rengi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elbisemizde bu hangi renk aq bu ne pembe ne de o tonlarda galiba şeftali rengi

Again My Life Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin