"Şimdi, bu ağalar karşısında ve tüm Midyat halkı karşısında diyorum ki, Berdeli kabul ediyorum." diyerek çenesini havalndırmıştı. Hüküm böyle verilmişti, ya berdel ya ölüm. Abisinin ölmesini isteyecek kadar çok sinirliydi ona fakat Berfin için aynı...
Tek bir hayalim olmuştu, gerçekleşmesini istediğim tek bir şey vardı. Onuda elimden almışlardı. Ben aşkı ablamdan öğrenmiştim, Berzanla yaşamıştım. Beş yıl önce sadece bir kaç saatte alt üst olan hayatım, şu anda tekrar alt üst oluyordu. Ama bu sefer toparlanabileceğini sanmıyordum. Midyat halkı berdelle gelin gideceğimi konuşuyordu. Kimse ne ona ne bana bir şey sormamıştı.
Bu gün kınam vardı, aman ne güzel. Berzanın dün gönderdiği iki büyük kutuyuda açmamıştım. Yataktan çıkmak istemiyordum. Ablamın öldüğü avluda düğün yapmak istemiyordum. Odamın kapısının çalınması ile kafamı o yana döndüm. Annem elinde ufak bir kutuyla içeri girmişti. Baştan aşağıya simsiyah giyinmişti. Berfininde benimde kınam bu gün olacaktı ve ikiside bizim evdeydi. Annem siyahlar içinde çocuklarının evliliklerini kutluyordu.
Annem elindeki kutu ile yatağın köşesine ilişti. Bende kendimi toparlayıp yanına oturdum. Önce ellerimi tuttu, uzun uzun gözlerime baktı. "Benim sana diyecek hiç bir şeyim yoktur kızım, sen her şeyin en iyisini bilirsin. Kimseye boyun eğmez yaptığın her şeyi layığı ile yaparsın." demişti dolu gözlerle. Ben bu gün ağlamayacaktım. Kendime bir söz vermiştim ve tutacaktım. Annem elindeki kutuyu açtı ve içinden iki tane kolye çıkarttı, derin bir nefes çekti içine. Sanki söyleyeceği şeyler bedenine ağır geliyordu." Ben bu iki kolyeyi sizin için sakladım. Biri Beritanındı, kına günü vericektim kuzuma" gözlerindeki yaşlar hızla akmaya devam ediyordu "ama Allahın işi ya nasip olmadı. Seninkini de sana kınanda vericektim, kınan ne senin nede benim istediğim gibi olmadı ama ben bu iki kolyeyide sana vericem kızım. Ablanın hatırasını yaşat o konakta, onlar bize hayatı zehir etti, sende onlara hayatı zehir et demiyorum, ama unutturma. Varlığınla bilsinler. " daha fazla konuşamıyordu. Hıçkırıklara izin vermiyordu.
İfadesiz bir şekilde annemin sözünü bitirmesini beklemiştim. Ağlamayacaktım bu gün, bunu kendime hatırlatıp duruyordum. Annemin ellerinden tuttum ve sıkıca sarıldım. Bir süre ağladıktan sonra kolyeleri yatağın üzerine bıraktı ve hiç bir şey söylemeden çıkıp gitti. Bir kaç saniye gözlerimi ayırmadan kolyelere baktım, kendime gelmem gerekiyordu. Oyunu Berzan ağanın kurallarına göre oynamam gerekiyordu.
Ayağa kalktım ve Berzanın gönderdiği kutuların içine baktım. Birinde kırmızı bir bindallı diğerinde beyaz bir gelinlik vardı. Tam benim zevkime göre seçilmişti. İkisini de alıp bir kenara koydum, eşyalarımla birlikte bu iki kutunun da Eroğlu konağına gitmesi gerekiyordu. Hızla odadan çıkarak ablamın odasının önüne geldim, içime derin bir nefes çekerek kapının kulpunu çevirdim. Onun kokusu hala hakimdi bu odaya. Hala aynı yerinde dolapların kulpunda asılı olan gelinlik ve kına elbisesindeydi gözüm gözüm. Kırmızı kına elbisesini alarak odama geçtim.
Elbise
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Uzun bir duşun ardından elbiseyi özenle üzerime geçirmiştim. Berfinin saç ve makyajını bitiren kuaförler şimdide benimkini yapıyorlardı. Saçlarımı açık bıraktıracaktım, hafif dalga vericeklerdi. Bu kadarı kafiydi. Makyaj yapmamaları için dirensemde annemin hafif demesi üzerine makyajda yapılmıştı. Hazır olduğumda herkes odandan çıkmıştı. Sadece bir kaç dakika yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Ama kapının tıklanması ile yalnız kalmayacağımı anlamıştım.