Konağa vardığımda Berzan Hejayı ahıra götürmüş benim gelmemi bekliyordu. Arabadan inip anahtarı sefoya uzattım. Berzanın yüzünde egoist bir sırıtış vardı. İçeri girdiğimizde herkes yemek masasında oturmuştu, her şey normal gözükürken gördüğüm kişi ile duraksadım.
Cemal Berzanın babasının yanında oturmuş yemek yiyordu. Hızla Berzana döndüm, oda anlamaz bakışlarla onlara bakıyordu. Gözleri koyulaşmıştı. Bertan Ağaya döndü gözüm, kendini zar zor tuttuğu belliydi. Berzanın bağırması ile irkilerek o tarafa döndüm, "Sen hangi hakla benim konağıma gelip yemeğimi yersin." tiksinerek bakıyordu Cemale. Masada Baver ve Bertan ağa tek vardı. Baran ortalıkta gözükmüyordu, olsaydı eminim izin vermezdi.
Babası Berzana dönerek uyarıcı bir tonda "Ben getirdim, bir diyeceğin mi var" demişti. Baranın da içeri girmesi ile iyice gerginleşmişti ortam. Şaşkınca etrafıma bakıyordum. Yutkunamıyordum, bu adamın yüzünü görünce midem bulanıyor gibi hissediyordum.
Berzanın gülüşü suratına yayılmıştı, "Sen getirdin öylemi baba." kafasını alayla salladı. Babası İstanbulda değilmiydi? "Benim hayatımı kurtardı Cemal, artık oda benim bir oğlumdur." diyerek ayağa kalkmıştı bu sefer. Bu Berzan için son damla olmuştu. Bertan ağada hızla masadan kalkıp Berzanın yanına adımladı. "Senin canını kurtardı, artık senin oğlundur öylemi. Peki ya yaktığı canları hiç düşündünmü, masumken aldığı canları. Senin konağında aldığı o iki masum canı hiç düşündünmü sen, senin canını kurtardı öylemi. Bana palavra sıkma baba." son cümlesinde bağırmıştı." Madem artık o senin oğlun, Senin Berzan diye bir oğlun yoktur. Bak bakalım kim sayacak seni bu koskoca mardinde, ben varım diye varsınız hepiniz. " söylediği şeyler ağırdı. Fakat sinirlendiği her halinden belli oluyordu.
"Abim doğru söylüyor baba, madem Cemal senin oğlundur, artık Baran diye bir oğlun da yok."
Bertan ağa geldiğimden beri ilk defa öz güvenli gözüküyordu. İlk defa bu kadar sinirliydi, "Ben hiç yokum, baba." demişti baba kelimesinin üzerine basa basa. Hepsi Berzanımı beklemişti babalarına baş kaldırmak için. Berzan haklı gibi gözüküyordu, o yoksa Eroğlu ailesi bir hiçti. Baver ağada oturdu sandalyeden kalkarak kardeşlerinin arkasına geçti. Ben Berzanın yanındaydım, midem feci şekilde bulanıyordu.
Dört kardeşte babalarına, biz senin oğlun değiliz demişti. Konağa çöken sessizlik rahatsız ediciydi. Herkes gibi bende durmuş onları izliyordum.
Cemal ayaklanınca tüm gözler ona kaydı. "Amca çocuklarınla aranı bozmak istemem, ben gideyim." yüzsüzlüğün bu kadarıydı, kel kafası ve gür bıyıklarıyla gözüme daha bir itici geliyordu. "Otur Cemal, oğullarım böyle bir şey için babalarını silecekse, silsinler."
Berzanın yüzünde acı bir sırıtış vardı. Yavaşça kafasını kardeşlerine döndü, hepsi onay verir gibi kafalarını salladılar. Konuşmadan aralarında geçen bu diyalogdan bir şey anlamamıştımki Berzan bana dönüp," Eşyalarını topla gidiyoruz. " diyene kadar. Anlamaz gözlerle ona bakarken ateş saçan gözlerini bana çevirdi. Şu an soru soracak yer değildi, sessizce merdivenlere yöneldim be yukarı çıktım, Berzanda peşimdeydi. Ufak bir valiz çıkartıp eşyalarımı içine koymaya başladım, sinirle bana yardım ediyordu. Konuşmanın sırası değil gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zevahir-Berdel
Teen Fiction"Şimdi, bu ağalar karşısında ve tüm Midyat halkı karşısında diyorum ki, Berdeli kabul ediyorum." diyerek çenesini havalndırmıştı. Hüküm böyle verilmişti, ya berdel ya ölüm. Abisinin ölmesini isteyecek kadar çok sinirliydi ona fakat Berfin için aynı...