Sabaha kadar ağlamaktan gözlerim şişmişti, Gözyaşlarım artık ince bir sızıntı şeklinde akıyordu. Dizlerimi karnıma kadar çekip dışarıyı izlemeye başladım. Bir kelebek cama vurmaya başlamıştı. Bu soğukta burada ne işi vardı? Onun yerinde olmak istediğimi farkettim, özgür olmak, isteğin yere uçmak ah çok güzel olurdu. Daha fazla yatmak istesem de sorumluluklarım vardı ve kalkmalıydım. Annem ve babam işe gitmişti. Kahvaltım bile hazırdı, iştahım yoktu o yüzden toplamaya çalışırken kapı çaldı. Gelen Canan'dı.
-Ayy bir gram uyuyamadım, kendimi toparlar toparlamaz hemen geldim.
-E dükkan ne olacak, babanla papaz olma bak.
-Ya yemişim dükkanını, izin aldım zaten babamdan. Onu bırakta sen nasılsın?
-Gördüğün gibiyim, kabullenemiyorum.
-Nasıl kabullenilir ki? Ne planlıyorsun peki?
-Hiç bir şey, yine tehtit etti "ASLA" dedi. O yüzden bende vazgeçtim.
-Evleneceksin yani?
-Evet, düğünde ne giyineceğini düşünebilirsin.
-Manyak mısın sen ya? Kızım gel polise gidelim, anlatalım durumu yardım ederler.
-Babanı duymadın mı psikopat diyorlarmış, hem ilk yanlışında ailene veda et diyor diyorum sen de polis diyorsun.
-Ben sana yatdım etmek için...
-Etme, bana böyle akıllar verme. Elim kolum bağlı kabul etmekten başka şeçeneğim yok görmüyor musun?
-Ben sadece...
-Tamam, özür dilerim. Uyumadım, sinirliyim, öfkeliyim, çaresizim ve ailem için korkuyorum.
-Anlıyorum, tamam bende susuyorum artık.
-Susma, ama bu konuda da konuşmayalım. Kabul etmek tek çözüm. O yüzden akışa bırakalım olur mu?
-O zaman kahvaltı yapalım, aç aç çıktım evden.
Canan beni sevdiği için böyle davranıyordu fakat onu dinlersem ailemi kaybedebilirim bunu anlamıyordu ya da adamın ne kadar ciddi olduğunu. Yine de akşama kadar konudan uzaklaşmam için yanımda kalıp benimle ilgilenmişti. Akşam annemler bir heyecanla içeri girip yanıma geldiler. Anlattıklarına göre Yıldırım'ın babası aramış ve bir ay sonra düğünü yapalım demiş. Annem nasıl yetişir o kadar iş derdine düşmüştü. Bende sade bir şey istiyorum, kalabalık olmasın o zaman yetişir diye sakinleştirmeye çalıştım bütün akşam.
Bir ay çok hızlı geçmişti. Alışveriş, gelinlik, yatak odası takımı, ilk gece giyeceklerime kadar her şey alınmıştı. Yıldırım'ın annesi Mukaddes hanımın suratsızlığıyla ve Yıldırım'ın dikteleriyle düğün günü çatıp gelmişti. Gelinlikle aynada kendime bakarken bu günün böyle olmaması gerektiği canımı yakmıştı, adeta kefen giyinmiş gibi hissediyordum. Ağlamamak için savaş verirken babam geldi. Aniden gözleri dolmaya başlamıştı, bu bahaneyle bende rahatça ağlayabilmiştim.
-Sil göz yaşlarını, bugün senin en mutlu günün.
-Biliyorum da bu akşamdan sonra artık sizinle yaşamayacağım.
-O ev her zaman sana ait, al bu anahtarı ve ne zaman istersen çık gel. Ben senin yanındayım biliyorsun değil mi?
-Ah babacığım, iyi ki varsın. Seni çok seviyorum.
-Bende seni güzel kızım. Artık damat beyi bekletmeyelim çünkü baya heyecanlı görünüyor.
Cenaze törenime yürürken titrememe engel olamıyordum. Beklediğimden çok fazla insan gelmişti. Sosyetenin yarısını davet etmişti Mukaddes hanım. Babam beni Yıldırım'a teslim edip annemin yanına dönmüştü. Yıldırım ise bana büyülenmiş gibi bakıyordu. Koluma girip nikah masasına yürüdük, şahitlerin de gelmesiyle nikah başlamıştı. Her şey çok güzel görünüyordu, tehtit edilmeden evleniyor olsaydım dünyanın en mutlu kadını ben olabilirdim. Nikah memuru soruyu sorana kadar ellerime kilitlenmiş bir şekilde için için ağlıyordum. Tek duyduğum "Hiç bir baskı altında kalmadan" lafıydı. Oysa ki ben büyük bir baskı altında "EVET" demek zorunda kaldım. Sesim çok titremişti fakat bunu umursayan yoktu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve verene kadar bu işkencenin gerçek olmamasını diledim. Tabi bu bir film sahnesi olmadığı için Yıldırım'ın kolumu tutmasıyla sarsıldım ve kendime geldim. İlk dans için alkışlıyorlardı, mecburen kalktım ve bana sarılmasına izin verdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/317642849-288-k766279.jpg)