Yavaş yavaş kendime gelmeye başladığımda üstüme atılan toprağın soğukluğunu hissettim. Anlık gözümü açtığımda hemen kapatmam gerektiğini farkettim çünkü etraf adam doluydu ve beni ölü sanıyorlardı. Beklemekten başka çarem yoktu, yoksa ölmediğimi görünce kafama sıkabilirlerdi. Sanmasalar bile buradan bu toprağın altından nasıl çıkacaktım ki? Ne nefes alabilirdim ne de kazabilirdim. Kollarım yüksek ihtimalle kırıktı. Çaresizce beklemekten ve ALLAH'a sığınmaktan başka şansım yoktu.
Ben içimden dua ederken birisinin telefonu çaldı ve hepsi aynı anda durdu. Arayan Yıldırım'dı, derhal geri gelmelerini ve birinin kalıp işi bitirmesini emretmişti. Boğuk sesli bir adam ısrarla kalıp işi bitirmek istiyordu. Sanırım benden nefret edenlerden biriydi. Yoksa bu heves nereden geliyordu ki? Başlarında ki adam "Tamam ama acele et ve hemen bize yetiş." deyip diğerleriyle beraber gitti. Araba sesleri uzaklaşana kadar bekledi ve herkesin gittiğine emin olduktan sonra mezarıma indi.
-Derin hanım, güvendesiniz. Artık gözlerinizi açabilirsiniz.
Korkuyla yüzüne bakakalmıştım. Bana yardım mı ediyordu? Neden?
-Derin hanım acele edin sizi buradan çıkarmam gerek.
-Neden bana yardım ediyorsun?
-Onlarla çalışıyor olmam masum insanların ölümüne göz yumacağım anlamına gelmiyor. Bir çok kere yumsamda fırsatını bulunca yardım ediyorum.
-Yıldırım öğrenirse seni öldürür. Hem nasıl öldüğümü sandılar ki?
-Bir kişiyi de olsa kurtarmanın gururuyla rahat ölürüm bende. Ölüp ölmediğinizi şansınıza ben kontrol ettim, nabzınız çok hafif atıyordu. Sizi buraya kadar da ben taşıdım. Kafamda hızla plan yaptım ve işte buradayız.
-Teşekkür ederim, fakat ayaklarım ve kollarım kırık sanırım. Hareket edemiyorum canım çok acıyor.
-Boynumu tutun lütfen, sizi kenara koyup mezarı kapatmam lazım.
-Sonra ne yapacağım ben? Kimsem kalmadı ki.
-Ben sizi işim biter bitmez hastaneye götüreceğim.
-Orada beni bulur ama.
-Artık kaybedecek bir şeyiniz kalmadı, polise şikayet edebilirsiniz ama onlarda bir şey yapmaz emin olun.
-O zaman ne anlamı var?
Elinde ki küreği yere attı ve nefes nefese yanıma oturdu.
-Derin hanım, size yapılanları gördüm. Hatta bir çok kadına yapılanları da fakat kimseyi kurtaramadım, arada şanslı olanlar oldu tabi. Şimdi sizden ricam şu, Yıldırım beyi tanıdıysam hayatta istemeyeceği kadın yatağa bağlı kadındır. Eğer öğrenirse hastaneye elbette gelecek, o gelmeden önce doktora herşeyi anlatın. Asla yürüyemeyecek ve kolunun tekini kullanamayacak hatta çenesinde ağır zedelenme olduğu için konuşması zor olacak desin. Ancak bu şekilde sizi rahat bırakır, daha sonra iyileşir iyileşmez buradan gidin ve adınızı bile değiştirin.
-Sıfırdan bir hayat diyorsun yani. Peki sen? Benim için ölmeni istemiyorum.
-Ben kefaretimi sizinle ödedim, ailenizi kurtaramadığım için üzgünüm.
-Hayır, bunu kendine yapma. Daha gençsin, sende kendine yeni bir hayat kurabilirsin.
-Derin hanım maalesef bu imkansız, ben zaten işten çıkacaktım fakat size yapılanları görünce belki dedim bir şekilde size yardımım dokunabilir. Çünkü...
-Çünkü ne?
-Kanserim, zaten öleceğim. İyileşme imkanım hiç yokmuş. Tek sevindiğim şey ise size yardım edebilmiş olmak. Kendiniz için değilse bile size yardım eden bu aciz adam için kendinize yeni bir hayat kurun lütfen.
