-9

32 2 1
                                    

Zorda olsa uyumayı başarmış ve uzun zamandır bu kadar dinlenmiş kalkmamıştım. Tabi ne kadar dinlenirsem dinleneyim beynim durmak bilmiyordu. Düşünceler akıp duruyordu. Her şey bu kadar kötü olmak zorunda mıydı? Bunca acı neden çekildi? Ailem neden benden alındı? Daha çekeceğim çile var mıydı? Gelecekte olacakları bilmemek beni daha da ürkütüyordu. Beynimin içi kazan gibi olmuştu artık, bu kadar düşünmek beni kanser yapabilirdi. Kanser demişken aklıma Çetin takıldı, acaba ne yapıyor? Yıldırım öğrenmiş midir? Ne soyadı ne telefonu vardı, ulaşmak istesemde ulaşamazdım. Dilerim Yıldırım öğrenmez ve onu öldürmez.

Kendi kendime konuşmam bitince kapı açıldı ve hasta bakıcı kahvaltı getirdi. Kolumu kullanmamam gerektiği için bana yedirmesi gerekiyordu. İri yarı bir adamdı, ilk gözüme çarpan bu olsa da yüzündeki derin kesiği görmemek imkansızdı. Küçücük gözleri ve dolgun dudakları vardı. Beyaza yüz tutmuş çatık kaşlarıyla karşıma oturdu ve ifadesini bozmadan çatala batırdığı kocaman peyniri ağzıma sokmaya çalıştı. Oysa daha Günaydın bile dememişti.

-Bu çok büyük.

-Ye.

-Sana da günaydın, sanırım ayılamadın.

-Ye.

-Ay tamam ama lütfen küçük verir misin? Çenem acıyor açamıyorum.

-Ye.

Ye ye ye ağzından başka bir kelime çıkmıyordu bir türlü. Her ne yaşadıysa artık konuşmak zor geliyordu anlaşılan. Çok üstelemeden neyi nasıl verirse yiyordum. Kahvaltı bitince hemen her şeyi toplayıp gitmeye çalıştı.

-Teşekkür ederim, çok kibarsın.

Arkasını döndü ve gözlerimin içine sert bir şekilde baktı. Bir an için korkmuştum fakat ani bir mimik değişikliği ile yüzüne merhamet yerleştirdi. Sanırım başıma gelenleri duymuştu. Kafasıyla selam verip odadan çıktı. Anlık olanlar karmaşık gelse de üstünde çok duramadım. Karnım doymuş, uykumu almış ve biraz olsun huzuru bulmuştum. Bir anda yine kapı açıldı ve bu sefer gelen doktorumdu.

-Günaydın Derin nasılsın bakalım?

-Günaydın Nihat bey, bugün uzun zamandır olmadığım kadar iyiyim. Sadece ağrılarım biraz artmaya başladı.

-Kahvaltı yaptıysan bir ağrı kesici iğne yapalım.

-Evet yaptım.

-Kim yedirdi peki? Bizim hasta bakıcı Hacer hanım ise onun kusuruna bakma, biraz suratsızdır. Biz alıştık tabi.

-Hayır erkek bakıcı geldi, şu iri yarı yüzü kesik olan adam. Durmadan ye diyip durdu, başka bir kelime söylemedi. Biraz garip geldi.

-O kim ki? Öyle biri yok burada diye biliyorum, yani yüzü kesik bir hasta bakıcı yok.

-Yeni girmiş olabilir mi?

-Sanmıyorum, hemşireye sorayım.

O halde o adam kimdi? Yıldırım'ın adamlarından olabilir miydi? Of hayır sanırım beni buldu derken doktor hemşireyi çağırdı.

-Dilek hanım hasta bakıcılarda iri yarı yüzü kesik biri var mı? Yeni girmiş olan biri ya da?

-Hayır tarif ettiğiniz kimse yok çünkü üç erkek bakıcı var ve onlarda da kesik yok.

Titremeye başlamıştım, korktuğum başıma mı geliyor derken uzun boylu yüzü kesik adım yeniden geldi. Herkes şok olmuş bir şekilde adama bakıyordu. Doktor daha fazla dayanamadı ve kolundan tuttu.

-Sen kimsin ve buraya nasıl girdin?

Uzun adam doktora sert bir şekilde bakıp kolunu bir hışımla çekti ve bana doğru geldi. Ceketinin cebinden çıkarttığı poşeti bana uzattı.

SIRA BENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin