-10

33 1 5
                                    

-Yıldırım! Sen nasıl..?

-Sen beni hala tanıyamadın mı? İşte bu çok üzücü.

-Ya daha ne istiyorsun benden, hiç bir şeyim kalmadı artık engelliyim. Bundan sonra yürüyemeyeceğim ve kolumu kullanmayacağım. Daha ne istiyorsun ya ne ne? Al canımı da kurtulayım artık.

-Bakalım doktor da aynı fikirde mi? Anlat, eğer doğruları söylemezsen seni öldürürüm. Ayrıca Türkçe anlat siz doktorların dediklerini anlayamıyorum.

-Derin hanım çok ağır hasar aldı, her iki bacağı da artık işlevsiz. Çok zor bir ameliyat geçirdi fakat düzeltilemeyecek kırıkları vardı. Maalesef bundan sonra yürümesinin imkânı yok. Ayrıca sol kolunda da aynı şekilde kırıklar var. Biz elimizden geleni yaptık.

-Nereden bileceğim öyle olduğunu?

-Röntgen ve MR sonuçları orada, alın inceleyin ya da başka doktorlara gösterin hepsi size aynı şeyi söyleyecektir.

-Hım bu şekilde işime yaramaz anca külfet olur. O zaman Derin hanıma son bir ders verip hayatından gideceğim.

-Ne dersi? Ne yapacaksın?

-Bana yaşattığın onca acının bir karşılığı olmasın mı?

-Acı mı? Ben mi sana yaşattım? Sen kafayı yemişsin.

Yüzünde çok pis bir ifade vardı, her ne yapacaksa bu benim canımı baya yakacaktı. Oda silahlı adamlar tarafından sarılıydı ve biri de Canan'ın ağzını eliyle kapatmıştı, ne kadar kıvransa da kendini kurtaramıyordu. Bana baktığında sakin olması için kafamla hayır işareti yaptım. Çünkü Yıldırım'ın henüz ne yapacağını bilmiyorduk. Yıldırım cebinden telefonunu çıkartıp yine o "SAÇMA" denen kişiyi görüntülü aradı. Karşı taraf açtığında gözlerim yerinden fırladı adeta. Ekranda iki kişi diz çöktürülmüş, elleri arkalarından bağlanmış ve öncesinde de çok fena dövülmüş şekilde bize bakıyordu. O kişiden biri Çetin diğeri ise Canan'ın babası Sadık amcaydı. Canan babasını görünce bağırmaya başladı ama sesi çıkmıyordu. Adam Canan'ın ağzına baya sıkı bastırıyordu. Canan debelenirken bende yatakta kıvranıyor ama kalkmıyordum. Yıldırım bize biraz daha yaklaşıp telefonu yakından göstermeye başladı.

-Eh bu dünyada herkes bir şeylerin bedelini öder, kimileri de başkaları yüzünden bedel öder. Son sözlerinizi alayım.

-Yıldırım, Yıldırım yalvarırım onlara zarar verme. Onları bırak beni öldür, bedelse ben öderim. Yalvarırım bırak.

-Aa o zaman ne anlamı kalır? Öyle keyifli olmazki aşkım.

-Ne olur Allah rızası için, hiç mi vicdanın yok senin. Bu sefer affet.

-Off ağlama ya, hadi son sözlerinizi alayım yoksa tak vurdururum ikisini de.

Bu duyguları daha kaç kez yaşamam gerekiyordu? Her seferinde daha ne olabilir ki dedikçe daha kötüsü oluyordu. Canan babasını benim yüzümden kaybederse ömrü boyunca affetmezdi. Çünkü bunların sorumlusu bendim. Yıldırım ise her zaman olduğu gibi bundan da sıyrılmayı başarırdı. Bir Canan'a bir ekrandakilere bakıyordum. Elim kolum bağlı, boğazım düğüm düğüm ve yaşlı gözlerle ekrana baktım.

-Sadık amca, Çetin affedin beni. Çok özür dilerim, çok özür dilerim, çok özür dilerim.

Yıldırım diğerlerinin konuşmasına müsaade etmeden telefonu Canan'a çevirdi ve sıra sende dedi. Adam Canan'ın sadece ağzını açtı ve çılgınca bir hareket yapmasın diye sıkı sıkıya tuttu. Canan ise çaresizce sadece denileni yaptı. Biliyordu ki yapabileceği tek şey buydu.

SIRA BENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin