Merhabalar...Keyifli okumalar dilerim...
...
Günahsız şeytanlar, uykusuz bir şekilde Tanrı Eros için ibadet eden halkın ortasında dizildi ve müjdelediler Eros'un gelişini.
Eros ülkenin kapılarını araladığında bütün varlıklar diz çöküp, secdeye vardıklarında gelişini kutladılar. Eros'un ayak bastığı her yerden çeşitli çiçekler bile bayram diye kutladı o ânı.
Tanrı Eros, umursamadı dizilen hiçbir aşk mısralarını. Küçük kız çocuğu diye fısıldadı önce. Ardından sarsılmaz sesini yükselterek ayağa kaldırdı tüm varlıkları ve küçük kız çocuğunu.
Gri gözleri ilişince kız çocuğuna, zaman durdu ve kırmızı rengi ele geçirdi gözlerini. O ana şahit olan tüm mahlukat ile birlikte sarsıldı bütün Tanrılar. İşte o an herkes duydu asıl kıyametin fısıltısını. Şayet bu renk ilk defa ele geçirdi asırlardır gri gözleri.
Nefret bir süvari gibi at koşturuyorsa kalbinde, koyu katran olur her zerresi, huzur zehirli suyundan içirmişse okyanusa bulanır, kalbi hiçbir duyguya yer vermiyorsa sisin gri rengi kurar en sarsılmaz iktidarlığını gözlerinde, fakat hiçbir zaman kırmızı rengini tatmadı. Hiçbir zaman herkesi attığı hastalığa yakalanmadı.
Hiçbir zaman ele geçirememişken kırmızı rengi gözlerini, küçük kız çocuğunun karşısında usulca boyandı herkese tatırdığı aşkın rengine.
" Küçük kız çocuğum."
Tanrılar ürktüler duydukları sesin karşısında ve boynuna kadar günaha saplanan insanları cehennemin acımasız halkına teslim etikten sonra özgürlüğü temsil eden gökyüzünü ateşten yarratıkları mahzene kapattılar ve ardından günahsız şeytanlar acımasızca kırbaçladı güzel ve narin gökyüzünü.
Eros, günahkar halkın karşısında aşkını prangalarından kurtardı ve daha doğmamış çocukları güzel yazgılarla lütuflandırdı.
Parmakları kavrarken kız çocuğunun narin tenini usulca kıvrıldı dudakaları ve bir anda vardı istediği yere. Psyche vardıkları yer ile irkilsede aralamadı dudakalarını ve özgürlüklerini kısıtladı arsız cümlelerin.
Nereye geldik diye sormadı. Neden geldik diye sormadı.
" Biliyor musun?" diye yazdı bütün güzel yazgıların başlangıçlarını Tanrı Eros.
" Ben bir şeytanın tehlikeli zihninde rast geldim sana. Bir kelebeğin kanadında güvendim ruhuna. Gece vakti toprağın çığlığıyla işittim sesini, şeytanın feryadında, güzelliğin karşısında çığlık çığlığa kaçarken istedim seni. İşte o an rüyamda kalbine mührümü bırakmak istedim. Karmaşık bir rüyaydı, çıkışı bilinmez bir labirent gibi." diye son verdi sesiyle kutsanan kelimelere Tanrı Eros.
Küçük kız çocuğu titreyerek izledi müptelası olduğu Tanrının pembe dudakalarını. Ve sonra ruhunu izlemeyi tercih etti yıllardır dinlediği her aşkta imzası bulunan Tanrıyı.
Küçük kız çocuğu bile farkında değildi tutamadığı sözlerin. Ardından araladı kana bulanmış dudakalarını ve çürümüş kelimeleri tekrar hayata döndürdü diline sürülen her sözcükte.
" Asırlarca insanları kabul etmeyen toprağa yemin olsun ki, bu işe yaramaz kalbim, aldığım ilk nefesten itibaren sizi kendi Tanrısı ilan etmişti.
Küçük kız çocuğu ölü bedenleri diriltmeye doymamış olacak ki tekrar araladı kanın rengine bulanmış dudakalarını.
" Ruhum size adanmak için yıllardır bekliyor. Ve siz Tanrım emin olun ki, her zerrem size asırlardır mühürlü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR KEHANET✓
RomanceKehanet, ihanetin en büyük tanığı... İhanet, aşkın en gizli günahı... Günah, Tanrıların en büyük oyunu... Şüphesiz oyun, bütün masalın en kırmızı kanunu... Tanrılar bu oyuna en kanlı günahı sürdü ve düşünmeden en ağır kanunun hükümleri sıraladı! Ve...