Merhabalar...Keyifli okumalar dilerim...
...
"Öyle olsun istemedik Psyche." Gözlerinden durmadan düşen yaşları durduramıyordu. Büyük ablası pişmanlıkla konuşurken, gözünden düşen damlayı işaret parmağıyla aldı. " Bu gözyaşları çok değerli." Parmağının üzerindeki yaşı elindeki küçük kutuya koydu.
Neden gözyaşını aldığını dahi sorgulamıyordu küçük kız çocuğu.
" Lütfen, affet ablalarını." Küçük ablası bu sefer Psyche' nin sakinleşmesini umarken,
" Kraliçemizi ağlatmayı kesin! Nasıl olurda Tanrının gelinini ağlatmaya cüret edersiniz! Tanrının gazabı bütün kâinatın sonu olur!" Kendi sarayına döndüğünde kendisine eşlik eden Nymphalar şiddetle haykırırken, irkildi küçük kız çocuğunun gözyaşlarına neden olan iki prenses.Durduramıyordu hiç bir yaşını küçük kız çocuğu. Ablaları, yıllardır baktığı atını huysuzlaştığı için kırbaçlatarak öldürtmüşlerdi. Narin kalbindeki özleme eşlik eden acı, durmasına izin vermiyordu hiçbir yaşın.
" Özür dilerim, küçüğüm." Ablasının tekrar üzgün olduğunu belirtmesiyle kafasını salladı küçük kız çocuğu. Çok üzülmüştü ama ne yapabilirdi ki? Ne söyleyebilirdi? Ablaları nasıl olurda böyle bir şey yapardı? Nasıl böyle vahşi bir şey yapmışlardı?
Aldıkları olumlu cevap üzerine odayı terk etti ablaları.
Gözyaşları daha hızlı akarken, nymphlar yaşları durdurmaya çalışıyordu fakat asla başarılı olamıyorlardı.
Bir anda odaya dalan çirkin cadılar,
" Kraliçem, ülkemiz sallanıyor, ne olduğunu bulamıyoruz. Bir çok ev sallanmanın etkisiyle yıkıldı."
Dizleri titredi küçük kız çocuğunun. Yoksa Tanrı gerçekten onları gazabına mahkum mu edecekti? İyice yükselen bağırış sesleriyle çıktı odasından küçük kız çocuğu. Gerçekten çok korkuyordu küçük kız çocuğu. Halkına bir şey olmasından çok korkuyordu. Sokağa dolmuş halkın feryatları canını yakmaya başlamıştı.
" Lütfen, lütfen söyleyin Tanrıma, yakmasın kimsenin canını." Kelimelerini küçük hıçkırıklar takip ederken nymphlar,
" Kraliçem, Tanrım sizi ziyarete gelmiş." diyerek kahkaha atmışlardı." Tanrının laneti bu kadar küçük değil." Kahkahala atmaya devam eden nymphalar ile küçük kız çocuğu irkilirken,
" Ama, ama neden?" diye zorla buldu sesini. Neden her yeri yıkacak kadar sarsılmıştı toprakları?
Küçük kız çocuğunun korkusunu fark edince küçük yaratıklar, " Sadece bir kaç hizmetkârının ayak sesleri." diye açıkladılar. Yutkundu küçük kız çocuğu. Tanrının hizmetkârlarının ayak sesleri bile sarsıyordu toprakları.
Saraya varan hizmetkârlar kraliçelerinin önünde diz çökerken, bir anda belirdi korkunç yaratıklar.
" Sonunda, aşağılık varlık! Sonunda!" Tanrıça şiddetle bağırırken, kibirle gülümsedi. Sonunda işe yaramaz büyücüler bulmuştu çözümü.
Tanrıçanın sesiyle kalbi titredi.
Korkmak istemiyordu ama korkunun sinsi ayak sesleri çoktan lanetininin tozunu serpiştirmişti küçük kız çocuğunun kalbine.
Göğüs kafesinde çırpınan kalbiyle dudakları tek bir kelimeyi fısıldadı.
" Tanrım."
...
Tanrı oklarını saplayacağı kişilerin kaderleri yazılan kitabı kütüphaneye yerleştirirken,
" Tanrıça." diye şüpheyle seslendi.
Bir anda arkasında beliren güzellik tanrıçası şaşırsada belli etmedi. İstediği kadar kendini gizlesin oğlunun sezgileri her daim çok yüksekti." Neden beni izliyorsun?" Tanrının karanlık sesiyle tanrıça ürksede toparlanması uzun sürmedi.
" Herkes seni bekliyor. Tanrı Zeus'un,
kirli yazgıları yazdığı kitap ortada yok ve sana haber vermem istendi." Tanrı tekrar griye dönen gözlerini kısarak, şüpheyle annesini süzdü.Tam şüphe dolu kelimelerini dökmek adına aralamıştı ki pembe dudaklarını, Hermes kütüphanenin kapısı hızla aralayarak,
" Haberler aşkına Eros, neden bugün bu kadar hızlısın? Bütün gün sana yetişebilmek adına tüm kainatı gezmek zorunda kaldım." Sitemle kelimeleri özgür kılarken,
" Gelmen lazım Eros, kitabın yerini bulamıyoruz.
Yardımın lazım." Tanrı kararsız kalsada, hemen gitti Tanrı Zeus'un tapınağına." Oh, demek geldin Eros." elinde bulundurduğu asayı masanın üzerine bırakarak eliyle karşısındaki kapıyı gösterdi. " Orada."
Tanrı odaya girdiği an karşısındaki yaratığın etrafına koruyucu kalkan oluşturmasıyla dudakları kıvrıldı. Elbette Zeus'un yaratığın zihnine ulaşamadığını anlaması zor olmamıştı.
Gri gözlerini yaratığın gözleriyle birleştiği an yaratık tıslayarak bakışlarını Tanrının gri gözlerinden kaçırmaya, kendini kızgın zincirlerden kurtarmaya çalıştı fakat bu imkansızdı. Tanrı Eros'un gözlerinde kurtulmak imkansızdı.
Yaratığın etrafındaki koruyucu kalkandan küçük çıtırdamalar gelirken,
" Tanrım."
Zihnine düşen korku dolu ses kalbini hızlandırdı.
" Küçük kız çocuğum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR KEHANET✓
RomanceKehanet, ihanetin en büyük tanığı... İhanet, aşkın en gizli günahı... Günah, Tanrıların en büyük oyunu... Şüphesiz oyun, bütün masalın en kırmızı kanunu... Tanrılar bu oyuna en kanlı günahı sürdü ve düşünmeden en ağır kanunun hükümleri sıraladı! Ve...