5. Tanrıça' nın nefreti.

37 23 19
                                    


Merhabalar...

Keyifli okumalar dilerim...

...

Küçük kız çocuğu, okyanuslarını bu sefer Tanrının kırmızı rengini evi ilan etmiş gözlerine misafirmiş gibi dokundurdu fakat unuttuğu bir şey vardı küçük kız çocuğunun, misafir gibi adım attığı kırmızı gözler şüphesiz ona aitti.

Küçük kız çocuğunun kana bulanmış dudakları telaşsız iki yana kıvrılırken, her varlık şaşkınlıkla izledi bu eşsiz masumiyetini.

Gülümsedi Tanrı. Öylesine eşsiz gülümsedi ki
asırlardır yer yüzünde yaşayan hiçbir varlık böyle bir güzeliğe şahit olmadı.

Titreyen parmakları usulca değdi küçük kız çocuğunun kusursuz tenine. Yanağını okşarken her duygu sardı prangayı rüzgara.

" Küçük kız çocuğum, seni yazgıma bulayan Tanrılar nasıl oldu da asırlardır seni benden gizlediler?" Düşündü Psyche. Tanrılar onu gizlemiş olsalardı nasıl doğduğu ilk andan itibaren Tanrı Eros'u hissederdi? Nasıl her kelimede onu görür, her seste onu işitirdi?

Hayır, Tanırlar onu asla gizlememişti aksine yer yüzüne adım dahi atmamışken işlemişlerdi Tanrı Eros'u bakire kalbine.

" Her zerren adımı fısıldıyor küçük kız çocuğum. Her biri ayrı ayrı çağırıyor . Nasıl yapıyorsun bunu, nasıl karşımda hiç bir şey yapmıyorken, kalbin böylesine haykırır varlığımı?" Titreyen parmaklarını çekti küçük kız çocuğunun teninden ve usulca geçirdi parmaklarını iç içe.

Psyche parmaklarının birleştiği sıcak elin tersini naif bir şekilde okşadığının farkında bile değildi. Şüphesiz Tanrının sözleri birer kanun kadar gerçekti. Çünkü Psyche'nin her zerresi istiyordu Tanrıyı.

Çekinmedi kız çocuğu ve dökmek adına araladı dudaklarını.
" Tanrım, ben kalbinize sadık bir hizmetkâr olacağıma bütün kâinat önünde ve sizin huzurunuzda yemin ederim. "

Bütün yeminler sarsıldı o an. Küçük kız çocuğunun sözleri her varlığı baştan çıkardı. Tanrının varlığıyla secdeye varan her varlık başlarını kavrulan topraktan kaldırarak çürümüş gözlerini Psyche'nin kutsanmış okyanuslarına diktiler.

Bütün kâinat mutluluktan çıldırıyordu çünkü asırlarca kalbini yitiren Tanrılarının avuçlarına bırakılan sevgi, bütün günahlara bedeldi. Her anı gözlerini kırpmadan izliyorlardı.

Mahlukatlar gözlerini örtmeyeceğine yemin etmiş gibiydi. Hiçbir anı kaçırmak istemiyorlardı. Suyun kokusu varlığını nerede sürdürmüşse çeşitli çiçekler ilan etmişti bağımsızlığını. Her varlık uçuk şenlikler düzenlerken, sinsice kıvrıldı dudakları Güzelik Tanrıçasının.

Oğlunun lanetleyeceği varlığın, ona büyülenmiş olması okşadı kusursuz kibrini. Oğlu lanetlemesi adına görevlendirilmişti küçük kız çocuğunu ama Tanrılar çok günahkar bir oyunun imzasını atmıştı.

Tanrıçanın nefreti karşısında hiçbir varlık direnemezdi lakin ikisinin etrafını saran duygular kâinatı yeniden yaratmışken, ne Tanrıçanın nefreti kalırdı nede ihanet kokan bakışlar.

Tanrıça küçük kız çocuğunun doğumu esnasında bütün kâinatı lanetleyeceğine and içmişti. Asla acımayacaktı afaki yaşları sarf eden mahlukatlara, asla kanmayacaktı yalansız yeminlere. Tanrıça her günahkarı şahit seçmişti kendisine ve bu güzeller güzeli kadını yok etmek için en büyük silahı almıştı tutsaklarla dolu ordusuna. Oğlu, Eros'u. Her kalbi çürütecek bir hastalığa mahkum eden Aşk Tanrısını.

Kâinat görmezden geldikçe, Tanrıça lanetini ölümlülerden çekti ve kainatın onu görmezden gelmesine sebep olan küçük kız çocuğuna yönlendirdi bütün lanetini.

Oysa çok acımasızca oynuyordu Tanrıça. Her şeyden habersizdı rakibi. Sadece güzel olduğu için mi lanete mahkum olmuştu küçük kız çocuğu? Hiçbir şey yapmadan nasıl kıymaya karar vermişlerdi bakire kalbine?

Tanrıların oyununda her şey büyük bir çıkmazdaydı. Tanrıça bir kalbi lanetledi, oğlu lanetlenmiş kalbe kendi okunu sapladı lakin o ok her canlıyı sabırla lanete dahil etti.






GÜNAHKAR KEHANET✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin