Son defa merhabalar.
Son defa keyifli okumalar dilerim....
" Sonunda, aşağılık varlık! Sonunda!" Tanrıça şiddetle bağırırken, kibirle gülümsedi. Sonunda işe yaramaz büyücüler bulmuştu çözümü.
Tanrıçanın sesiyle kalbi titredi.
Korkmak istemiyordu ama korkunun sinsi ayak sesleri çoktan lanetininin tozunu serpiştirmişti küçük kız çocuğunun kalbine.
Göğüs kafesinde çırpınan kalbiyle dudakları tek bir kelimeyi fısıldadı.
" Tanrım."
Kana bulanmış dudakları tıpkı ruhu gibi tek bir isme sığınırken, kahkaha atmaya başladı karşısındaki Tanrıça.
"Tek bir varlık dahi nefes almasın bu lanetli topraklarda!" Tanrıçanın gür sesi karıştı her yeri kaplayan sıcak kan kokusuna.
Tanrı Eros'un dört hizmetkarı korumak adında savaşsada koruyamıyordu kurak toprakları.
" Bağlılığınız yaşartı gözlerimi," Arkası dönük hizmetkârın hemen dibinde bitip, kaldırırken elindeki kılıcı Tanrıça, titreyerek çığlık attı küçük kız çocuğu. Küçük kız çocuğunun çığlığına karışan hizmetkârın acı dolu inleyişi sarstı ayaklar altındaki toprağı.
Ordusu tek tek katletti aciz çığlıklar atan canlıları. Neden yapıyordu bunu Tanrıça? Neden katlediyordu herşeyi? Neden korkutuyordu küçük kız çocuğunu?
" Şahit ol bütün yıkıma! Sebep olduğun katliama! Senin gibi aşağılık bir ruh olmaktan ibaret varlık, nasıl olduda benimle eşit göründü?!" Tanrıça nefretle bağırırken ordusunun zaptetmekte zorlandığı diğer hizmetkarın boynunu kopardı hırsla.
" Yapmayın... Lütfen yapmayın..." Gökyüzü şiddetle gürledi duyduğu korku dolu sesin karşısında. Küçük kız çocuğu ruhunda hissettiği acıyla hıçkırırken, katliama şahit olan gözleri kızıl gözlerde kaybolmak için yalvarıyordu.
" Korkunu hissediyorum." Tanrıçanın yakınlaşan sesi dizlerindeki gücü sömürürken,
" Diz çök aciz mahlukat! Diz çök ve bana ittaat et!" Tanrıça emri verirken etrafta dolaştırdı gökyüzünü taşıdığı gözlerini küçük kız çocuğu.Tanrıçanın ordusu her yeri yok ederken, ailesi dahil nefes alan hiçbir varlık kalmamıştı... Herkes yok olmuştu... Koruyamamıştı halkını. Sonu olmuştu herkesin.
Diz çöktü küçük kız çocuğu. Gözlerinden akan damlalar zemine birer yıldırım gibi düşerken, sarsılıyordu bütün kâinat. Farkındaydı Tanrıça. Oğlunun gazabının küçük bir fısıltısıydı kâinatı yerinden sarsan ancak son vermeyecekti başlattığı yıkıma. Sonu olmadan karşısındaki aciz varlığın, son olmayacaktı yarattığı vahşet!
Şıklattığı parmakları arasında beliren oku tereddüt etmeden karşısında diz çökmüş küçük bedenin kalbine saplarken, yarıldı gökyüzü, yıkıldı bütün zeminler! Kara bir felaketin adını haykırdı bütün varlıklar, korkuyla irkildi bütün Tanrılar!
Kimse neler olduğunu anlamıyordu şayet Günahkâr Kehanetin her harfini özenle yazan Tanrılar dahi duysaydı yakarışı, hissetseydi yıkımı düşünmeden son verirdi Tanrıçanın aldığı nefeslere.
Günahkâr Kehanetin yazgısında dolaşan lanetli kumların zamanında dolanıyordu Tanrıça. Aksi takdirde çoktan yakalanmıştı Tanrının korkunç gazabına.
Kalbine saplanan ok bütün tenine acıyı yüklerken, hissettiği acıyla zemine bıraktı bedenini. Tanrının adını taşıdığı kalbi kirlenmiş miydi? Bu daha fazla yakardı küçük kız çocuğunun canını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR KEHANET✓
RomanceKehanet, ihanetin en büyük tanığı... İhanet, aşkın en gizli günahı... Günah, Tanrıların en büyük oyunu... Şüphesiz oyun, bütün masalın en kırmızı kanunu... Tanrılar bu oyuna en kanlı günahı sürdü ve düşünmeden en ağır kanunun hükümleri sıraladı! Ve...