(ADENİN ANLATIMIYLA)
-03.09.2005-
Perdemden içeri sızan güneş ışığıyla uyandım. Lavaboya gitmek için yatağımdan çıktım. Çıplak ayak seslerim koridorda yankılanırken birinin bana seslendiğini duydum.
''Adenciğim, günaydın tatlım. Aa gene ayağına hiçbir şey giymemişsin, hasta olacaksın.''
''Özür dilerim Ayşe abla.''
Ayşe abla yurdun hizmetlisi ama bizimle çok ilgilenir ve bizi çok sever. Açıkçası buradaki herkes de onu çok sever.
Bugün doğum günümdü, beş yaşına girecektim ve çok heyecanlıydım. Her doğum günümde ailem beni görmeye gelirdi. Her doğum günümde ellerinde kocaman bir pasta ve hediye kutularıyla gelirlerdi. Ama bunların hiçbiri umrumda olmazdı çünkü doğum günümü asıl güzelleştiren onlardı. Ne kadar bana bakamayıp 2 yaşında beni yurda bıraksalar bile...
Ayşe abla merdivenlerden inerken koşarak lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Odaya döndüğümde Ayşe ablayla beraber seçtiğim pembe kabarık eteğimle beyaz düz t-shirt ü giyindim. Ayağıma beyaz babet ayakkabıları giyindim, geçen doğum günümden annemin bana aldığı oyuncak ayıyı da alıp koşarak aşağı indim.
Sanırım henüz annemle babam gelmemişti.
''Ayşe abla, annemle babam nerede?'' Sanki bir şeyler biliyor gibi gözlerimin içine baktı.
''Gecikeceklermiş tatlım.'' Yüzüne yapmacık bir tebessüm kondurdu, sanki yaşanacak her şeyi biliyor gibiydi. Ama aldırmadım, kafa salladım. Hemen pencerenin önündeki minderlerin birine oturdum ve yüzümdeki kocaman gülümsemeyle onları beklemeye başladım.
1,2,3...
Saatler geçtikçe yüzümdeki gülümseme soluyor yerini hüzün ve kedere bırakıyordu. İçimi burada sonsuza dek kalma korkusu sarmıştı.
Bekledim, bekledim, bekledim...
Ama ne bir gelen oldu ne de gelemeyeceklerini açıklayan bir telefon.
Gözlerim yanmaya başlamıştı.
Hayır Aden ağlayamazsın. Bugün senin doğum günün...
Ya da yeniden doğduğun günün.
Saat 21.30'u gösterdiğinde yanıma Sıla abla geldi. Sıla abla yurdun müdiresiydi.
''Aden, uyku saatin geldi.''
Dizlerimi kendime doğru çektim ve başımı dizlerimin arasına aldım.
''Gelmeyecekler mi?'
Sesim titrek çıkmıştı, içimdeki umudu kaybetmek istemiyordum. Sıla abla bana doğru eğildi.
''Belki işleri çıkmıştır ve yarın gelirler. Hadi şimdi uyuyalım, yarın tekrar gelip bakarız.''
''Yalan söylüyorsun.'' sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Sıla abla boğazını temizledi. Gözlerime baktı ve gözümdeki hayal kırıklığını somut bir şekilde görmüş gibi buruk bir şekilde gülümsedi.
''Hadi.'' dedi ve kafasıyla merdivenleri işaret etti.
Bana acımış mıydı yoksa üzülmüş müydü? Anlamamıştım. Odama çıktım, pijamalarımı giyindim ve tekrar elime yatağımın üzerine bıraktığım oyuncak ayımı aldım. Yatağıma uzandım ve sırtımı duvara döndüm. Belkide o gün tekrar çizilmişti kaderim. Huzur denen şey artık sadece rüyalarıma konu olmuştu.
O gece benim için geçmedi, o gün benim için bitmedi. Hep zihnimin bir köşesinde kaldı.
***
Sabah olunca tekrar aşağı indim. Mindere oturup bakınmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmaya Son Üç Gün
Mystery / ThrillerHayatınız tek bir oyunla değişebilir mi? 8 gencin hayatı tek bir oyunla değişebilir miydi? Kalpleri korku içinde çarparken her geçen gün birisini daha kaybediyorlardı. Zihinlerini esir alan hapsolmuşluk duygusu onları her gün biraz daha ele geçiriyo...