Doğumdan haftalar sonra hala kendimi toparlayabilmiş değildim. Sevdiğim adamla birlikteydim ve birlikte dünyaya gelmiş en güzel bebeğe sahiptik. Ama bu depresyon olduğu açık saçık belli olan duygu karmaşasından sıyrılmak için ne yapacağımı bilemiyordum. Kimi gün çok mutluyken kimi gün kendimi berbat hissetmekten alıkoyamıyordum. Bir gün geçeceğine olan inancımla kendi başıma bununla savaşıyordum. New York'a geri dönmek ve sonrasında yaşadıklarımız bir yerden sonra bana ağır gelmeye başlamıştı. Öncesinde de Lucca'ya dair yaşadığım travma şüphesiz sonunda beni bu hale getirmişti. Kendi düşüncelerim beni kahrediyordu.Odamda oturmuş duygularımla savaşırken fark etmemiştim ama gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
"Kendini iyi hissetmiyor musun?"
Lucca'nın odanın açık kapısından içeri süzülürken sarf ettiği sözcüklerle kendime geliverdim. Ellerimle gelişi güzel yaşlarımı sildim. Yüzüme bir gülümseme oturtmaya çabalamıştım ama muhtemelen ağladığımı fark etmişti.
Yüzümdeki ifadeden mi yoksa sahte vücut dilimden mi anlıyordu bilinmez ama hislerimi tıpkı benim yaşadığım şekilde sezebiliyordu. Oturduğum yere yavaşça yaklaştı ve çenemi suratımı daha iyi görebilmek için eliyle yukarıya, ona bakacak şekilde kaldırdı. Bir süre gözlerime bakıp sessiz kaldı ama bendeki bu durumun o da farkındaydı. Yatakta yanıma oturdu hemen.
Bebeğimiz aslında iyiydi ve günden güne kilo alıp hızla toparlanıyordu. O doğduğunda minicik olan bebek hala biraz gününe göre zayıftı ama artık evimizdeydik ve ona en iyi şekilde bakıyorduk. Ama ben nedense kendimi iyi hissedemiyordum. İçimde bir türlü susturamadığım her şey kötü olacak diyen sesi bastıramıyordum. Endişeli bir halde gezdiğim anlarda sırf rahatlamak için Beatrice'i kucağıma alıyordum. Bu o anda yeterli geliyordu belki ama kısa süreli rahatlamaların sonrasında bana pek faydası olmuyordu.
Yarım saat önce bebeğin odasından ayrılıp kendi yatak odamıza geldiğimde yine o iç karartıcı sesle boğuşmaya başlamıştım.
Lucca'nın yüzüne bakamadan, "Bunu aşamıyorum," dedim ve yüzümü ellerime gömdüm. Utanıyordum. Lucca ellerimi yüzümden usulca çekip kendininkileri oraya yerleştirdi. Bana aşkla, şefkatle bakıyordu.
"Seni seviyorum," diye fısıldadı gözlerimin içine bakarak. "Ve hep seveceğim. Bunu birlikte aşacağız. Acele etme."
Hala yüzüm ellerinin arasındaydı. Ona çok yakındım. Sözleri üzerine gözlerimi şükreder gibi kapatıp açtım ve beni öpmek için uzandığında ben de ona doğru eğildim.
Acelesi yoktu; bana yumuşak ve tatlı bir öpücük veriyordu. Beni iyi hissettirmeye çabaladığını anlayabiliyordum. Kollarına sıkıca tutundum ve beni daha tutkulu öpmesi için ağzımı açıp dillerimizin buluşmasını sağladım. Bana cevap vermesi gecikmedi. Ardından seksi bir hırlamayla dudaklarıma saldırdı, dudağıma minik aşk ısırıkları bırakıyor sonra yine yatıştırıcı öpücükleriyle beni de kendini de sakinleşiyordu.
Bu çekim ikimizin de tepeden tırnağa ürpermesine neden oldu. Beni tekrar öpmek için öne uzanmayı denedi ama parmaklarımı onunkilere dolayarak, "Lucca," diye fısıldadım.
Şu an vücuduma hükmetmesine izin vermek için çok erkendi ama ona ihtiyacım vardı. Parmaklarını saçlarıma dolayıp çabucak bir hareketle beni kucağına çekti ve yavaş hareketlerle vücudumun tüm kıvrımlarını okşadı. Karanlık günlerin ardından güneşe çıkmış gibi hissediyordum kendimi.
Lucca'nın yakınında olmak, ona has erkeksi kokusunu duymak başımı döndürüyordu. Üzerimdeki tişörtün altına kayan parmakları çıplak sırtımda ilerlemeye başlayınca soluk alışım bile değişti. Dudaklarına doğru eğilerek onu öpmeye devam ettim. Yavaşça üzerimden tişörtümü sıyırırken, "Anlatmak ister misin," diye sordu fısıltıdan ibaret sesiyle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUCCA 2
Fiksi UmumLucca, tüm tutkusu ve macerasıyla kaldığı yerden devam ediyor. İki sevgili uzun bir ayrılığın ardından kavuştular ama şimdi onları bekleyen daha büyük sorunlar var. Beau içinse her şey daha zor. Kendinden başka düşünmesi gereken biri daha var.. Bu...