Bölüm 5

144 16 0
                                        

Bir hafta çok çabuk geçmiş, pazar günü ansızın denecek bir hızda gelip çatmıştı. Lucca, birkaç telefon görüşmesinin ardından, Elanor'un bize gelmesini ayarlamış olsa da onun bu durumdan hiç hoşlanmadığını Lucca'nın tepkisinden ve konuşmalarından anlıyordum ama bu koşullarda her ikisinin de başka şansları yoktu. Kocama sahip çıkıyordum ve bunu da o kadına tekrar tekrar hatırlatacaktım. Yerini bilmeliydi. Ayrıca onunla konuştuğumda niyetini de açıkça anlayabilmeyi umuyordum.

O sabah rengarenk çiçeklerle bezenmiş bahçemizde Elanor'un gelmesini bekleyen, dalgın dalgın ilerideki bir noktaya kilitlenmiş bakan Lucca'ya arkasından yaklaşıp, kollarımla etrafını sardım.

"Seni seviyorum," diye fısıldadım kulağına.

"Ben de seni seviyorum," demesinin hemen ardından alnıma bir öpücük kondurdu.

"Bu kadar çok düşünmeni istemiyorum. Geri dönmek umurumda bile değil, ben burada mutluyum," diyebildim. Ama bunun ona yetmediğini bilecek kadar onu iyi tanıyordum.

"Ben bebeğimizi saklanarak büyütmek istemiyorum. Ona bir gelecek vereceksem, o burada olmayacak," dedi kararlılıkla. Hala bana sıkı sıkı sarılıyordu.

"İçinde yaşananlar senin, bizim için esaretten başka bir şey değil. İçinde filizlenen o şeyi yenmeden bizi bu esaretten kurtaramazsın. Özgür olmak istiyorsan, bırak gitsin; biz seninle yeni bir hayat inşa edeceğiz. Bunun içinde intikam, hırs olmasın. Burada senin yaşadığımızı söylediğin esaret dediğin şey ise aslında özgürlük... Burası özgürlük, Lucca. Ne olursa olsun her yerde senin yanında olacağım ama şu ana kadar burada olduğumdan daha mutlu olmadım. O kadına güvenmeden önce sana olan aşkıma güven, lütfen."

"Ah Beau! Ben senin yanında hep özgürüm zaten. Ama bu sıkışmışlık hissi beni boğuyor," diye iç çekerek hislerini dosdoğru itiraf etti.

Sonra bir an bile düşünmeden onu öptüm. Onun yuvası bendim. Aldığım her nefes geri onun nefesiyle doldu; yaptığı her hareket, bedenime zevk dolu ürpertiler gönderiyordu. Vücudunun sıcaklığı benim vücudumu sararken, onun biraz olsun rahatladığını hissettim. Dilinin yumuşak darbesiyle dudaklarımı okşarken; dişleriyle ısırarak, dudaklarını dudaklarım üzerinde ileri geri kaydırarak beni talan etti. Tadımı çıkartıyordu. Basit bir öpücüğü beni zevkle titreten şehvetli bambaşka bir şeye dönüştürmeyi yine başarmıştı. Teni yaz günü gibi sıcak, temiz dahası harika kokuyordu. Ona ait olan erkeksi kokusuyla başımı döndürüyordu. Ellerini sırtıma koyarak, yavaşça aşağıya doğru kaydırdı. Kalçasını bana bastırırken sertliğini bacaklarımın arasına sürtüyor, beni olduğum yerde tutuyordu. Tenim hızla kızarırken arzu içimde hızla filizlendi. Şimdi yatağımızda olmak istiyordum. Bunu ona da söylediğimde güldü ama beni bırakmadı.

Dudakları yanağıma sürtünüyordu. Bir eliyle ensemi yakaladı. "Seni deli gibi istiyorum."

Sonra arkamızda bir kıpırtı ve kesik bir nefes duyunca, istemeyerek Lucca'dan uzaklaştım.

Karşımda uzun boyuyla gözlerini kocaman açmış bize bakan kadının uzun zamandır orada durduğunu anladım. Lucca da bunu bilerek, beni öpmüştü. Ona baktığımda parıldayan göz bebeklerinden ona bir mesaj vermek için bunu yaptığını anladım.

Evet, kadınca bir zevkle, Elanor'un şahit olduğu bu gösteriden acayip bir zevk aldım.

Elanor, "Merhaba," derken rahatsız görünüyordu. Bakışları Lucca'nın kızarmış dudaklarına kayarken, haince gülümsedim.

"Hoş geldin, Elanor," derken yerimden kalmış, çoktan ona doğru birkaç adım atmıştım bile.

Yanında dikilen evin yeni yardımcısı kadın da biraz utanmış görünüyordu. Sessiz ve şimdilik tavırlarına bakılırsa itaatkar biriydi. Yanımızdan ayrılmadan önce, ondan bize içecek bir şeyler getirmesini rica ettim. Kadını başını sallayıp, hızla içeri süzüldü ve bizi yalnız bıraktı.

Bana doğru yaklaşan kadını ister istemez bakışlarımla tartıyordum.

"Seninle tanışmayı dört gözle bekliyordum," dedi çekinmeden.

Kadını, bahçeden avluya oradan da salona geçmemiz için yönlendiren Lucca en önde ilerliyordu. Oturma odasına varınca ikili koltuklarımızdan birini göstererek onun oturmasını bekledim sonra da Lucca'nın yanına, kadının tam karşısına yerleştim.

Huzursuzluk bir anda tüm bedenimi bir ten gibi sarıp sarmaladı. Omuzlarım gerginlikten dikilmişti ve belli ki Elanor bunu hemen fark etti. Dudaklarında gülümsemeye dair bir iz görmedim ama o kadar özgüvenli duruyordu ki.

Yine de kadınca bir dürtüyle onu incelemeye koyuldum. Bakışlarımı ona diktim.

"Burada hayat nasıl diyor? Uzakta zor olmalı," dedi temkinli bir ifadeyle.

"Burada çok mutluyum," diye cevapladım sorusunu. Beni olduğumdan daha fazla germek niyetindeyse ona bu fırsatı sunmayacaktım.

"Lucca'yla olduktan sonra nerede olduğumun bir önemi yok," diye ekledim.

Lucca fazla sessizdi ve endişe verici şekilde ortama yabancılaşmıştı. Hayatı onun ellerine bağlıymışçasına gergin olmasını ve benim bu işi sabote edeceğimden şüphelenmesini anlayamıyordum. Onun için iyi olanı istiyordum ama bunu benim olanı koruyarak ve sahiplenerek yapacaktım.

Kadının yapmacık gülümsemesi gözlerine ulaşmadı. Güzel bir kadındı; fazlasıyla dikkat dağıtıcı şekilde seksiydi. Ve o da Lucca kadar tehlikeliydi. Onun kocamı bu kadar çok istemesini anlayabiliyordum. Gücü seviyordu besbelli ama Lucca onun ona olan bu sonsuz bağlılığından etkilenmiyordu. İlgisi kesinlikle onda değildi. Bunu çok net bir şekilde anlamıştım. Bu ortamda onun için tek bir kadın vardı; o da bendim.

"Size hayatınızı geri alma fırsatı sunuyorum ama senin bunu istemediğini görüyorum," diyen Elanor elindeki gücün pekala farkındaydı. Lucca'yı istediği gibi tuzağın abu yolla düşüverebileceğini düşünüyorsa çok yanılıyordu.

"Benim tek istediğim onun mutlu olması. Eski hayatımızı ben de istiyorum ama bundan senin ne çıkarın var onu bir türlü anlamıyorum," dedim gergince.

Lucca yanımda benim gibi belirgin şekilde gerilince, bakışlarımı Elanor'un cevabını beklerken kocama çevirdim.

Lucca elimi tutup, "Elanor bunun için cömert bir ödeme alacak. Elanor, sen de soru sormayı bırak ve sadece gelişmelerden bahset," dedi.

"Sadece sohbet ediyorum," diye kendini savunan Elanor'a bakarak öyle bir kahkaha attım ki sesim bana bile yabancı geldi.

"Onun umurunda olan şeyin para olmadığını bu odadaki herkes çok iyi biliyor. Birbirimizi kandırmayalım," derken sesimi kontrol edemiyordum. Sinirlenmiştim.

Lucca, "Sakin ol, Beau," derken elinde duran elimi hızla geri çektim.

Kadına dik dik bakarak, "Senin iyilik adı altında sunduklarını kabul etmek zorunda değilim," diye söylendim.

Kadın tam bir profesyoneldi. Suratında beklediğim herhangi bir değişim olmadı. Zaten onun gibi zor koşullar altında çalışmış bir kadının karşımda tepki vermesi beklenemezdi.

Burada avantajlı biri varsa o da kesinlikle bendim. Çünkü Lucca, benimdi. Her zaman ve her koşulda. Bunun farkında olması için, elimi kocamın elinin üzerine yavaşça uzatıp, okşadım. Lucca şefkatli bakışlarını bana çevirip gülümserken, bir yandan bana rahatlamam gerektiğini hatırlatmaya çalışıyordu.

Lucca eski hayatına kavuşmak için can atıyor olabilirdi ama benim öyle bir derdim yoktu. Kısacası bu saatten sonra kaybedecek bir şeyim de yoktu. O kadına muhtaç değildim. Bir yandan da Lucca'yı anlamaya çalışıyordum. Onun gibi nüfuzlu birinin herkesten her şeyden uzakta, eli kolu bağlı durması zordu. O güce, yönetmeye alışkındı. Ama Frederick'le ilgili aldığı ani ve geri döndürülemez karar bizi buraya getirmişti. Hayatı boyunca ödemesi gereken kefaretin bu olması gerektiğini anlamalıydı. Ona, bunu onunla birlikte seve seve çekeceğimi anlatamıyordum sadece.

Geride bir tek kız kardeşimi bıraktığımı; onun da iyi olduğunu bildikten sonra kendimi sevdiğim adamın yanında daha iyi hissettiğimi bilmesini istiyordum. Eva, Steve'e emanetti ve gözüm arkada kalmıyordu. Steve'in Eva'ya zamanında bana olduğu gibi sahip çıkacağını adım gibi biliyordum. Bebeğim ve Lucca'yla yeni, normal bir hayat benim geleceğim olacaktı.

Elanor ve onun vaatleri olmadan yeni bir hayat istemem çok mu fazlaydı?

Elenor yüzsüzlüğü elden bırakmayarak, "Neden bu kadar sinirlisin? Kocanı elinden alacağım için korkuyor musun yoksa," diye sordu bu sefer de gerinerek.

Lucca, "Kes sesini, Elanor!" diye yüksek sesle söylenerek onu uyardı. Elanor, teslim oluyormuş gibi ellerini havaya kaldırdı ve "Karın başlattı," deyiverdi.

Lucca daha da sinirlenerek, "Ona bir daha saygısızlık yaparsan, yaptığımız anlaşma bozulur!" diye onu bir kez daha uyardı.

Elanor, bozuntuya vermek istemese de sersemlemişti. Lucca'dan yana şimdiye kadar böyle düşmanca bir tavır görmediği çok belliydi. "Ben her iki tarafın da yararına bir iş yapıyorum ama siz beni buraya hesap sormak için çağırmış gibi görünüyorsunuz," dedi hızla ayağa kalkarken.

Kadının, "Paranı alacaksın. Gerisine daha fazla karışma!" diye onu sertçe uyaran Lucca'ya bakışından hiç hoşlanmamıştım. Ona biraz merhamet göstermesini istiyormuş gibi, tıpkı aşık bir kadın gibi bakıyordu.

Lucca, "Ve sakın bir daha karımla konuşurken ses tonunu yükseltme! İki dudağımın arasındasın. Bunu sakın unutma," diyerek onu bir kez daha anlamadığım biçimde tehdit etti.

Bu sefer de ben gözlerimi kırparak Elanor'a büyük bir zevkle, uzun uzun baktım.

O koyu renkli gözlerinin derinliklerinde bir meydan okuma vardı ama çabucak söndü. Bana çevirdiği bakışlarına karşılık elimde olmadan sırıttım.

"Pekala, dediğin gibi olsun. 10 gün sonra eve geri dönmüş olacaksınız ama bazı şeyler için hazırlıklı olmalısınız. Sizi başta pek rahat bırakmayacaklar. Yine de seni suçlayacak bir şey olmayacak ellerinde," dedi yenilmiş bir ifadeyle.

Lucca sadece, "İyi," demekle yetindi.

"Seninle yolculuğunuz için iletişime geçecek adamın bilgilerini göndereceğim. Ve benden bu kadar," derken bana kısacık bir an baktı ve ardından da geldiği gibi kapıdan sessizce çıkarak, gitti.

Rahatlamıştım. Hem de o kadar büyük bir rahatlamaydı ki bunu o kapıdan çıktıktan sonra gergin bir şekilde kastığım omuzlarımdaki keskin ağrıdan anladım.

Lucca bana doğu dönerek, elini uzattı ve, "Ona hiçbir zaman güvenmedim ama Frederick'in adını bana verdiği için ona bir borcum var gibi hissediyordum. Bu iş bittiğinde onunla işim de bitecek. İnan bana, ne olur."

"O kadından ölesiye nefret ediyorum," dedim hiç düşünmeden. Bana uzattığı eli tutmuş, çoktan koynuna sokulmuştun.

"Biliyorum ama bunları düşünme artık. Bu arada biraz önceki sahiplenici halinin beni tahrik ettiğini itiraf etmeliyim," derken beni sertliğine çekinmeden bastırdı ve bu söylediğini de böylece kanıtlamış oldu. Ona inanamıyordum. Bu durumda bile seks mi düşünüyordu?

"Bunu boşa harcamayalım," diyerek beni arkada kalan yatak odamıza sürüklemeye başladı.

Ona istekle gülerek ve onu sorgusuz takip ederek karşılık verdim. O saatten sonra Elanor ya da bir başkası umurumda bile değildi.

Kendimi belirsizliklerden nefret ettiğimi bilecek kadar iyi tanıyor ama Lucca'yı da kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok seviyordum.

Bu belirsizlik dediğim şeyin sonu, bizi yakında eve götürecekken bir yandan da sevdiğim adamdan belki yıllarca uzak kalmama ve çocuğumuzu o hapisteyken büyütmeme sebep olacak kadar önemli bir çıkmazdı. Lucca'nın her şeyin sorunsuz bir şekilde yoluna gireceğine olan inancı beni bir türlü tatmin etmiyordu.

Bu işten eğer bu kadar kolayca sıyrılacağına inanıyorsa, kendini ciddi manada sağlama almış olmasına güvenmekten başka çarem kalmıyordu ama yine de içim hiç rahat değildi.

Artık düşüncelerimle kendimi yıpratmanın dışında evimiz dediğimiz yerde geçireceğimiz son günlerin keyfini çıkarmak istiyordum. Onun tüm ilgisinin sadece bana ait olduğu bu günlerin değerini bilecek kadar kendime izin vermeliydim.

LUCCA 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin