Karanlık...
Hayatim gibi... Dünden beri bodrum katında karanlık bir odada Nora yüzünden kilitliyim. Savaş bir kere bile gelmedi. Ama korkmuyorum, karanlığa alıştım, yalnızlığa alıştım. Ailemi kaybettiğimden beri yanlizim.
Bari sigara bıraksaydın göt herif!
Sigaraya ailemin öldüğü gece başlamıştım.Iyi gelmiyordu, acımı geçirmiyordu ama onlar hayatta değilken bende sağlıklı bir nefes çekmek istemiyordum içime. Sonra da alıştım.
Acıkmıştım, savaşın umurunda mı ki! Norayla keyifli saatler geçiriyorlardır kesin. Ama bunu unutmayacağım. Bana yaşattıklarının hepsini yaşarsın inşallah Nora.
Ben düşüncelerime dalmışken kapı açıldı. Karanlıkta yüzünü secememistim ama sonra sesinden tanıdım
"Maral!" Dedi naza.
Elinde tepsi vardi. Yemek getirmisti sanırım. Ben gurursuz değilim. Yemeyeceğim o yemeği. Savaş benden özür dilemedikçe yemeyeceğim. Bu imkansız, yani benden özür dilemesi, ama bu yaptigi ağrıma gitti. Ben ona zorla da olsa ailemi bile anlattım.
Biraz sonra dışarıdan gelen hafif ışıkla odanın ici biraz aydınlandı. Naza gelip bana sarıldı.
"Iyi misin?" dedi.
Kirgin bir gülümsemeyle
"Her zaman olduğum gibiyim" dedim."Ben, üzgünüm maral. Noranın yalan söylediğini de biliyorum ama savaş çok sinirli. Onu vazgeciremiyorum" dedi.
"Bir daha vazgeçirmeye çalışma naza. Herkes kendine yakışanı yaptı. Nora oyun oynayıp iftira attı, savaş ise norasina inanıp, özel yemeğini bir bodrum katina kilitledi." Dedim.
Gözlerimin kızardigini, acısından olsa hissediyordum. Uyumamıştım ve dinlene dinlene ağlamıştım.
Naza biraz sessiz kaldı ve saçlarımı okşadı
"Sana yemen için bir şeyler getirdim" tepsiyi yanıma koydu. Nazikçe ittim tepsiyi
"O kadar gurursuz değilim. Yanlış anlama senlik birşey yok ama savaşın yaptığı--" naza sözümü kesti
"Lütfen maral, dünden beri bir şey yemedin" dedi
"Bana yemek getirdiğinden haberi bile yoktur herhalde" dedim sakin ses tonuyla
"Hayir, var. Maral açlıktan bayılacaksın lütfen ye hadi" kalbini kırmak istemiyordum o yüzden sakin kalmaya çalıştım
"Naza, lütfen ısrar etme. Yemek istemiyorum" dedim. Naza derin bir nefes verdi.
"Tamam canım. Sen nasil istersen" deyip kolumu okşadı.
"Yanliz kalabilirmiyim" dedim.
Yine gözlerim dolmuştu. Benim bundan sonra yanliz olmaya alışmam lazım çünkü.
Naza yüzüme baktı ve tekrar nefes verdi. Sonra yavasca kalkti ve kapiyi kapatıp odadan çıktı.
Gözümden bir damla yaş düştü. Yine çaresizim. Bu duygudan o kadar nefret ediyorum ki bana olduğum kişiyi unutturuyordu.
Ben böyle değildim, kendi ayaklarim üstünde durabilen güçlü ve hırçın bir kızdım. Yani öyle söylerlerdi. Ama ailemin ölümüyle öyle bir sarsılmıştım ki, herşey üst üste gelmişti. Kaza, kacirilmam, ailemin ölümü... hayatımda ki hersey bir anda alt üst olmuştu.
Gözlerim yavas yavas kapaniyordu. Kalcam oturmaktan otobana dönmüştu resmen. Sert zemine uzandım ve yorgunluktan ve ağlamaktan acıyan gözlerimi kapattım.
Boynumda ki sızıyla uyandım. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama boynumda ki ve sırtımdaki siziya bakılırsa bayağı bjr uyumuşum.
Dogruldugumda yanımda bir süluet gordum. Dizlerini hafif kendine çekmis kafasını duvara yaslamış, derin düşüncelere dalmış bir savaşı görmeyi beklemiyordum.
"Yemek yememişsin" dedi düz bir ses tonuyla
"Ne zaman çıkacağım" dedim umursamaz bir şekilde.
"Neden yemek yemedin?"
"O kadar gurursuz değilim, savaş"
"Sen ne yapıyorsun maral?" Dedi sesini biraz yükselterek
"Ne yapıyorum?" Dedim yine umursamaz bir ses tonuyla. Sıkıntılı bir nefes verdi, kolumdan tuttu ve kaldirdi
"Iki günüm doldu mu?" Dedim beni odadan çıkarırken
"Lütfen maral, sus" dedi. Ses tonunda pişmanlık ve üzüntü sezdim
"Ben konuşamam ki zaten, senin yanında benim kararlarımın, söylediklerimin bir önemi yok" dedim. Kafasini iki yana salladı.
Merdivenleri hızlıca çıkıp mutfağa gittik. Beni kucağına alıp masanın üzerine oturttu.
Ifadesiz bir şekilde onu izliyordum. Yüzünü incelediğimde gözlerinin şişmiş ve kızarmış olduğunu gördüm. Sonra dolabı açıp yiyecek bir şeyler çıkarmaya başladı
"Uğraşma savaş, yiyesim yok" dedim kısık bir sesle.
Yine mi doldu lanet olası gözlerim. Beni dinlemeden sandviç yapmaya başladı. Özellikle yüzüme bakmak istemiyor gibiydi.
"S-savaş lütfen" dedim titrek sesimle. Savaş hızlıca kafasini bana çevirdi
"Ağlama" dedi.
"Uyumak istiyorum" dedim. Bir anda dibimde bitti.
"Böyle yapma" dedi. Gözleri mi dolmuştu
"Ne yapmayayım?"
"Bana bağir, karşı gel her zaman ki gibi. Ama sessiz kalma Maral" dedi. Onu ilk defa kızarık, yaş akmak üzere olan yorgun gözlerle görüyordum
"Sana karşı gelmenin cezasını fazlasıyla ödedim. Bir daha yapmam merak etme" dedim.
Gözümde daha fazla tutamadığım yaş düştü. Seslice yutkundu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sonra aniden kalktım ve mutfağın çıkışına ilerlemeye başladım.
Sonra asla beklemediğim bir şey çıktı ağzından
"Özür dilerim" dedi.
Durdum, algılamaya çalışıyordum. Savaş benden özür diledi... Arkami döndüm. Yere bakiyordu
"Lütfen, bir şey ye." Kendimi toplayıp yanına gittim. Yüzüne baktım gozlerimi gözlerine çevirdim bir kaç saniye izledim onu. Rolleri değişmiştik sanki.
Sonra gidip tezgahın üzerinde ki sandviçi aldim ve yanindan geçip kaldigim odaya dogru ilerledim.
Saat sabah 7 ye geliyordu. Acaba ne zamandır benimle aşağıdaydı. Üzerimi değiştirdim. Sandviçi yedim. Duş alamayacak kadar yorgundum. Kendimi hemen sonra rahat yatakta uykuya bıraktım.
duybenihayrani1 bu bölüm sana..<3Vote yorum bir şeyler yapmayı unutmayın🧛🥺
Sevgiler saygılar ❤🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ VE DENGESİZ
VampirMaral orman yolunda kaza yapar, ve gözleriyle görmese inanamayacağı şeyler yaşar. Artık doğaüstü bir varlığın tutsağıdır... Bu varlık onu zorla tutup kanını içen ve ona zorla dokunan bir vampirdir. Bu sert ve kaba vampirin marala karşı duyguları gün...