Gecenin en koyu olduğu zamanda gözlerini açmıştı Jisung. belki de günlerdir uyanamamış, su bile içememişti. Midesinde ve vücudundaki ağrılar ile yüzünü buruşturmuş ve perdenin arasından gözüken gökyüzüne bakmıştı.
Sadece loş sokak lambaları ile aydınlatıldığı belliydi. Işıklar gökyüzüne yansıyordu.
Jisung, hareket etmeye çalışmış fakat elindeki kelepçeler onu engellemişti. İğrenç.
Bunca zaman yaşadıkları aklından geçmiş ve ağrıları bastırmaya başlamıştı. Minho bunu nasıl yapabilmişti?
Yarı baygın bir şekilde kapından elinde poşet ile giren adama bakmıştı. Minho.
"Uyandın mı sonunda?"
İğrenerek bakıyordu karşısındakine. Gözlerini devirip yutkunmuştu. Minho, yerde dikleşmeye çalışan çocuğa eğilmiş ve bir elini çenesine götürüp kaldırmıştı. "Acınası duruyorsun şuan ve bu çok komik."
Hızlı hareketleriyle kafasını çevirmiş ve minho'nun elinin boşa çıkmasını sağlamıştı.
Minho, sinirle ayağı kalkmış ve getirdiği poşete doğru adımlamıştı. "Oyun istediğini bilmiyordun jisung."
Jisung'un gözlerinden yaşlar firar ederken minho'ya bakmıştı yarı kapalı gözleri ile.
Büyüğü elinde tuttuğu jileti ile yerde kıvranan ve sızlanan çocuğa yürümüştü. "İstediğini verelim o zaman değil mi?" Yüzündeki sırıtış çok şey ifade ediyordu.
Zar zor ağzını aralamış ve konuşmaya çabalamıştı jisung. "yalvarırım min-minho. Daya-dayanamı-yorum."
Kesik kesik çıkan sesleri arasında konuşmayı başarmıştı jisung.
"Vaay, han jisung 5 günlük konuşma yasını sonlandırmış." akmayan yaşlarını silmiş ve tekrar konuşmuştu. "Gözlerim yaşardı doğrusu."
Elini yavaş adımlar ile çıplak bedene ilerletmişti. Jisung ağlayan gözleri ile takip ettiğinde sanki mümkünmüş gibi kendini geri çekmeye çalışmıştı. Yukarıda bağlı elleri bunu engelliyordu.
"Kaçabilecekmişsin gibi davranmayı bırak. Buradan cesetin bile çıkmayacak."
Jisung hıçkırıklarını serbest bıraktığında karnında hissettiği yanma yüzünden bağırmıştı. Minho onu engellemek adına dudaklarını birleştirmiş ve susmasını sağlamıştı.
Minho geri çekilmek istemiyordu. Devamını, daha fazlasını istiyordu.
"Seni çözeceğim."
Jisung şaşkınca baktığında minho gülüp karşılık vermişti.
"kaçman için değil tabi ki jisung. Benimle olacaksın."
Hâlâ şaşkın yüzü ile ellerini çözmekte olan çocuğa bakmıştı. Çözerken konuşmuştu minho. "Eğlenceli olacak." Çözmüş ve geri adımladığında ayağa kalkmaya çalışmıştı jisung. Mosmor ve çiziklerle dolu ayakları engellemişti. Hissetmiyordu.
"Ah kalkamıyorsun değil mi?"
Acınası bakışlarını yollamıştı yerdeki çocuğa minho. Ardından çocuğa ilerlemiş ve kucağına alıp yatağa yatırmıştı.
Jisung, günler sonra sırtının yumuşak zeminle buluşması sonucu vücudu yay gibi gerilmişti. Minho, küçüğün bu hâllerine alayla gülüp üzerine doğru eğilmişti.
"Kısa sürecek."
Jisung sadece ağlıyordu. Gözlerinden yaşların akmasına engel olamıyordu. İçinde pişmanlık, nefret ve bastıramadığı onca duygu vardı içinde.
"Niye yapıyorsun bunu?"
Sızlanarak konuşmuştu jisung. Minho'nun öpücükleri yüzünden yüzünü ekşitmişti. Jisung'un sözleri minho'yu durdurmuş, kaşlarını çatıp konuşmuştu. "Neyi?" Bir süre izledi altında ağlayan bedeni. "Bana diyorum. Bu kadar iyi davrandın- "
Sözünü kesilmişti jisung'un minho'nun öpücüğü yüzünden. Jisung karşılık vermiyor sadece öylece duruyordu. "Hep saf oluyorsunuz. Masum oluyorsunuz ve bu-"
Bir kere daha öpüp devam etmişti. "Tapılası."
-----------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silent cry, minsung
FanfictionMinho'nun Instagram'da bulduğu bir hesap dikkatini çeker. !!!angst!!!