0.8

1K 106 53
                                    

Zil sesi ile yerinden sıçramış ve koşarak kapıya yönelmişti. Kapıyı açtığında sağ elinde, içinde içki olduğu belli olan bir poşet ve diğer elinde çeşitli abur cuburlar. Hyunjin, arkadaşını çok iyi tanıyordu.

"Hoşgeldin hyunjinie~"

"Hoşbuldum jisung"

Jisung, kapıdan çekilmiş ve kapıda dikilen arkadaşını içeriye davet etmişti. Karanlık eve girdiğinde, açık tonlarla dizayn edilmiş olması, evi oldukça ferahlatıyordu. Jisung zevkli biriydi.

"Oo, yeni eşyalar falan. Mükemmel jisungi~"

"Ah Jun ile ortak fikir."

Jisung bir hışımla kalkmış ve poşetleri eline atmıştı. "Şunları koyup geleyim sende ne yapacağımızı düşün." kıkırdayıp mutfağa ilerlemişti.

-

Elinde tepsi ile giren bedene bakan hyunjin, eş zamanlı olarak telefonunuda kapatıp yanına koymuştu.

"Ne o Hyunjin? Biriyle mi konuşuyordun?"

"Hmm, aslında seungmin ve jeongin'i davet etmiştim-"

"Aa harika fikir. Bayadır görüşemiyorduk. İyi oldu hyunjinie~"

Hyunjin, yüzüne bir gülümseme yerleştirmiş ve kolktukta yayılmıştı.

-
Yarım saatin ardından kapının çalması, evdeki kahkahaları susturmuş yerini heyecan seslerine vermişti.

"AAA GELDİLERR!"

"Yavaş ol Jisung. Zıplama düşeceksin. Ah bu çocuk." diyip büyük bir kahkaha atmıştı hyunjin.

Kapıyı açmış ve karşısında duranlara bakmıştı. Cidden 1 yılda değişmiş olmaları tuhaftı.

"Yaaa değişmişsiniz." jisung'un dudak büzerek söylediği ile kapıda bekleyen ikili gülümsemişlerdi.

"Sende jisungie~"

"Of hadi geçin içeriye." hepsi içeride yerlerini aldıklarında, jisung yerinden kalkmış ve seungmin ve jeongin'ede bardak getirmişti.

"Şimdi den uyarıyorum çocuklar. Çok içmek yok, kendinize hakim olun."

Dört arkadaş kahkahaları eksik olmadan bir gece geçirmişlerdi beraber. Tabi jisung'un sözlerini kimse kaale almamış ve bütün gece, sabaha kadar içmişlerdi. Akıllanmazlardı.

~
sabah, 12.30

jisung'tan

Başımda ağrı ile gözlerimi açtığımda, rahatsızca hareket ettim yattığım yerde. Koltukta kıvrılmış olduğumdan heryerim ağrıyordu. Karnımdaki kafasını çekmeye çalıştığım seungmin'i en sonunda kendimden uzaklaştırdığımda telefonun çalma sesi kulağıma gelmişti.

Sonunda kalktığımda, başım dönmüş ve zar zor mutfak barının üzerindeki telefonuma uzanmıştım. Arıyan kişiyi gördüğümde, sanki beni görecekmiş gibi saçımı başımı düzeltmiş ve kıyafetlerime bakmıştım. Yani normal bir gecelikti elbet ama pandalı kime göre normal ise.

Hâlâ çalmakta olan telefonu en sonunda açmış ve uğultulu sese kulak vermiştim.

"Alo, minho?"

"Ya jisung neredesin? Bir saattir arıyorum seni."

Endişelenmesi, yüzümde bir gülümsemeye neden olmuştu.

"Çocuklarla uyuya kalmışız. Sorun yok."

"İyisin değil mi?"

Onaylar mırıltılar çıkarmış ve barın üzerindeki meyvelerle oynamaya başlamıştım. Yüzümdeki sırıtmaya hâlâ bir anlam veremiyordum tabi.

"İyiyim minho-ya. endişelenme."

"Oh pekala. Kim var yanında?"

Kalbimin bu denli atması normal değildi öyle değil mi?

Hemen arkama dönmüş ve üst üste yatan bedenlere bakıp küçük bir kahkaha atmıştım.

"Hyunjin, jeongin ve seungmin."

"Anladım. Hazırlan geliyorum."

Gözlerimi açmış ve çığlık ile karşılık vermiştim. Arkadan hyunjin'in sessiz ol seslerini duymamazlıktan gelerek üstüme bakmıştım.

"Olmaz minho."

"Sebep?"

Dediği ile eş zamanlı olarak kapıda çalmıştı.

"Of minho."

kıkırdayıp telefonu kapatmış ve telefonumu kolktuktaki çocukların üzerine atıp kapıya koşmuştum.

Son kez kapının ordaki boy aynasında kendime baktığımda, üzerimdekilere gülmüş ve kapıyı açmıştım.

yazar

Kapı açıldığında, saçları dağınık, pandalı pijamaları ile duran çocuğa bakmış ve gülmüştü minho.

"Güzel görünüyorsun Jisungie~"

Bu sefer ikiside gülmüş ve minho'yu içeriye davet etmişti, jisung.

Hemen dış kapının karşısında olan beyaz açık kapıya yönelmiş ve küçük, bir basamaklı merdivenden inmişti minho. Önce yatanlara ardından sehpadaki dağınıklığa bakmış, jisung'a dönüp şaşırdığını belirten bir bakış atmıştı.

"Oh jisung. Ne yaptınız siz?"

Gülücükleri arasında konuşmuş, boş tekli koltuğa oturmuştu. Jisung'ta hyunjin'in baş ucundaki küçük boşluğa yerleşmiş ve minho'ya dönmüştü.

"Ee sen niçin geldin minho-ya."

"Gidiyoruz. Seni almaya geldim."

Jisung, şaşkınca minho'ya bakıp sormuştu.

"Nereye? Beni kaçırmazsın."

Şaka olduğunu belirmek adına gülümsemiş ve minho'da şakaya karşılık vermişti. Gerçekten şaka mıydı?

"Seni kaçıracağım Jisung." hemen ardından şeytani gülüşünü yüzüne yerleştirmiş ve eliyle jisung'un kalkmasını işaret etmişti.

"Kaldır o götünü de hazırlan jisungie~ ayrıca iki üç bir şey de koyabilirsin."

"Çanta mı hazırlamalıyım."

"Küçük bir tatil olarak düşün Sung. Hadi ama ya. trafiğe kalmak istemeyiz değil mi?"

"Aaaaa tamam gel yukarı çıkalım çünkü bunlar uyanırsa arkamızdan gelirler."

Kafası ile onaylamış ve yukarıya doğru adımlamışlardı.

Merdivenlerin sağında kalan 2. kapıya giren jisung'u takip etmiş ve minho'da içeriye girmiş.

"Vaa kocaman bir ayna. Harika bu jisung."

Kıkırtıları arasında konuştu jisung. "Dans etmeye bayılıyorum."

Hemen yatağının altındaki sırt çantasına uzanmış ve dolabına yönelmişti. Minho ise etrafı incelemek ile meşguldü.

"Ayrıca şarkı mı söylüyorsun?"

"Söylüyorum ama çoğunlukla yazıyorum."

"Ooo her geçen gün sana daha da hayran kalıyorum han jisung."

Jisung, eşyalarını çantaya koyarken kahkaha atmış ve kafasını sallamıştı.

Eline iki üç parça bir şey alıp etrafı inceleyen minho'ya seslenmişti.

"Minho-ya hemen duşa girip çıkacağım. Ardından çıkabiliriz."

"Tamam jisung. Seni bekliyorum."

"Tamam minho-ya. "

Odanın giriş kapısının öndeki küçük kolidorun hemen solundaki kapıyı açmış ve girmişti jisung. Hemen sonra kapının kitlenme sesi ile minho, jisung'un çantasını alıp dışarıya adımlamıştı.

silent cry, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin