Herkese merhaba sevgili bunu okuyan;Bunu yeniden yazmak çok hoş...
Uzun uzun bir şeyler söylemek isterdim ama çok heyecanlıyım o yüzden sizi direkt bölümle baş başa bırakmak isterim,
keyifli okumalar^^
Buraya geleneksek bir başlangıç tarihi ve hisler alabiliriz:
NP: Lana Del Rey, Gods and Monsters
**
Yirmi birinci yüzyılda aşık olacağınız kişiyi sosyal medyada aramak neredeyse normaldi ama bana hala tuhaf geliyordu. Buluşmaya hazırlanırken elim birkaç kez telefona gitmiş ve iptal etmeyi düşünmüştüm ama bir yandan bunu yapmak istiyordum. Terapistim ki bu aynı zamanda en yakın arkadaşım Reyna oluyordu, aşık olursam korkunç kalp ağrımın geçeceğine inanıyordu. Tıp bu konuda çaresiz kalınca ben de Reyna'yı dinlemeye karar vermiştim.
Tinder insana aşk vaat etmiyordu ama yine de biraz sonra buluşacağım kişiyle yazıştığım için doğrudan benimle yatmak istemeyeceğini düşündüm. Masada tek başıma oturmuş beklerken bir kez daha saatimi kontrol ettim, tam tamına on iki dakika geç kalmıştı. Kendine saygısı olan yanım kalkıp gitmemi söylüyordu ama burada kalmazsam bir daha bunu yapmayacağımı bildiğimden ona yedi dakika daha verdim. Hava yağmurluydu ve yolların tıkanmış olabileceğine emindim. Tabii o da benim gibi bunu göz önüne alıp daha erken çıkabilirdi ama insanları ben olmadıkları için suçlamayı bırakmıştım.
"Bir şey alır mısınız?" diye sordu kısa saç kesimini çok sevdiğim sevimli garson çocuk.
"Karamelli kahve alayım lütfen, ekstra şuruplu olursa sevinirim." Gülümsedim. İlk geldiğinde ona birini beklediğimi söylemiştim ve belli ki o randevumun geleceği konusunda benimle aynı fikirde değildi. Siparişimi alıp uzaklaştı.
Pencerenin yansımasından kendime göz attım. Bu kıtada mevsimler her zaman değişkendi dün mevsimlik ince bir elbise giyiyordum ama bugün üzerimde uzun kollu, siyah bir triko kalem elbise vardı. Dizlerimin altına kadar bütün vücudumu sarararak uzanıyordu. Halka küpelerim dışında aksesuar kullanmamıştım, özellikle hazırlanmış görünmek istemiyordum ama nihayetinde bu bir buluşmaydı.
Nihayet geldi.
İsmini hatırlamıyordum ve telefondan bakmak için zamanım yoktu bu yüzden doğaçlama davranacaktım ama hakkını yememeliydim fotoğraflarından daha iyi görünüyordu. Kapının girişinde göz göze geldik ve o anda yaptığımın aptallık olduğunu düşündüm. Beni tanıdı ve yüzünde memnuniyet dolu bir ifadeyle masaya yaklaştı.
"Özür dilerim," dedi gevrek bir gülümsemeyle. "Luzia değil mi? Yola bir ağaç devrildi ve her şey birbirine girdi."
"Sorun değil." Boynumu açığa çıkarmak için saçlarımı geriye savurdum, herkes boynumun güzel olduğunu düşünürdü. "Kahve sipariş etmek zorunda kaldım, garson çok ısrarcıydı." Elimle şu an orada olmayan garsonu işaret ettim. Sorun olmadığını ima edercesine başını salladı.
"Fotoğraflarından çok daha güzelsin." Alıcı gözle oturduğum yerden beni süzdü. Aynısını yaptığım için rahatsız olmaya hakkım olmadığını düşündüm ama rahatsız ediciydi. Bana dik dik bakıyordu.
"Teşekkür ederim." Bu biraz utanç vericiydi. İlk kez tinder uygulamasını kullanarak biriyle buluşuyordum çünkü daha önceki denemelerimde kimse bir randevu istememişti herkes ya evim olup olmadığını sormuş ya da doğrudan kendi evine davet etmişti. Otel tercih edenlerse en beteriydi.