Herkese merhaba,,
Yine bilmeyenler için; 4. bölümün devam partını uzatıp bir bölüm haline getirdim. Sidra ve Lu ile ilgili şöyle bir şey var, onlar konuşmaya başlayınca hiç kesmek istemiyorum...
Keyifli okumalar,,
Benim için yıldızı parlatmayı unutmayın;
**
NP: Katy Perry, Pearl
Sivri Diş klasiklerden ilham alıyordu. Kırmızı rengiyle bütünleşmiş dekorasyonu ışıklandırmayı daha da karanlık hale getirmişti. Girişi geçtikten sonra merdivenlerden aşağıya inip mekanın ana salonuna giriş yapıyordunuz. Oldukça geniş sayılabilecek bu yerin tam ortasına bir içecek barı yerleştirilmişti. Odanın kendisi gibi hem bar kısmı hem de koltuklar ve dans edilebilecek açık kısım hepsi iç içe girmiş daireler şeklindeydi. Her zaman oldukça yüksek elektronik müzik çalardı o yüzden gözlerim asistanının müzikten hiç hoşlanmadığını söylediği Sidra Dekatlon'a döndü.
İçerideki herkes en az bir kez dönüp ona bakıyor, bazıları saygın biri gelmiş gibi selam verirken bazıları sadece kendi arasında fısıldaşıyordu. Kadınlar kadar erkekler de onu büyük bir gizem ve heyecanla süzüyordu. O merdivenlerden daha da aşağıya inmeye karar verdiğinde ki hiç dönüp bana bakmamıştı- onun peşinden gitmek yerine içecek barına yönelip yüksek taburelerden birine yerleştim.
Üç tane vampir barmen çalışıyordu ve üçü ile de Vaha dolayısıyla tanışıyorduk. Samimi olduğumuz söylenmezdi ama oraya oturduğum an dönüp benimle ilgileniyorlardı.
"Her zamankinden mi?" diye sordu siyah fötr şapkasını düzeltip. Üzeri tamamen çıplaktı, kahverengi saçları şapkanın altından görünmüyordu ve altında kırmızı deri bir pantolon vardı. Klasik üniformaları bu şekildeydi.
"Espresso martini," dedim burun kıvırarak. Başını sallayıp hazırlamak için çok hızlı bir şekilde döndüğünde gözlerimi kırptım. Üçü de vampir hızları sayesinde hızlandırılmış görüntü kareleri gibi hareket ediyordu. Onları takip etmek neredeyse imkansızdı.
Oturağımda dönüp etrafa bakındım. Sidra ortalıkta yoktu, sürekli bir anda arkasını dönüp gitmesi biraz tuhaftı ama benim adıma iyiydi. Onunla vakit geçirirken arada mola verme ihtiyacı hissediyordum. Çok içtikten sonra bir daha bu kadar içmeyeceğim dediğiniz anlara benziyordu ama sonra daha da fazlasını içiyordunuz. Sadece baş dönmesini ve mide bulantısını unutmamız gerekiyordu.
"İşte," dedi arkamdan bir ses. Hazır olan içkimi teşekkür ederek elime aldım. Yeniden döndüm. Her zamanki gibi kalabalıktı, bugün vampirler kadar insanlar da buradaydı neredeyse.
Sivri Diş vampir çevre edinmek isteyenler için ideal bir yerdi. Burada vampirler dilediği kadar kan içiyordu ve istedikleri her çeşidi buluyorlardı. Kanlar hem sentetik hem tüp hem de torbalar halinde mevcuttu. Bazıları elinde kan torbasıyla gezmeyi eğlenceli bulsa da çoğunlukla insanlar gibi kadeh kullanıyorlardı.
Üst katlar ise daha karmaşıktı. Buraya her zaman Vaha ile gelirdik. Vaha'nın hatırı sayılır bir saygınlığı vardı bu yüzden herkes bize temkinli ve dikkatli yaklaşırdı. Vaha'nın kontrolünde vampirlerle tanışırdık. Ondan çekindikleri için karanlık detaylardan pek bahsetmezlerdi ama üst katlarda gönüllü insanlar olduğunu ve doğrudan damardan beslendiklerini de biliyordum.
Burası orta kattı, hem insanlar hem vampirler içeriye girebilirdi ama sizi beğenmezlerse kapıdan da çevirebilirlerdi. Pek olay çıkmazdı, genelde kalabalık olsa da nadiren sorun yaşanırdı. Bu gece kalabalıktı bu yüzden aradığım kişiyi bulmam uzun sürdü ama nihayet onu görünce bara içkimin ücretini bırakıp ona doğru yürüdüm.