4. BÖLÜM: BİR DAMLA KAN

83.5K 8.4K 13K
                                    


Herkese merhaba,

İnstagramdan takip etmeyen ya da görmeyenler için; dördüncü bölümü iki parta bölmek durumunda kaldım. İkinci partı da yarın ya da öbür gün paylaşacağım^^

Sevgiler,,

Keyifli okumalar^^

**

Arabayı puslu havaya rağmen malikanenin önüne park ettiğinde başını uzatıp gökyüzüne baktı. Bir şimşek çaktı belki bir yerlere yıldırım düştü. Bu onu memnun etti. Bana dönüp "Yukarıya çıkabilecek misin?" diye sordu.

"Beni neden buraya getirdin ki?" Ben de duraksız yağan yağmura baktım.

"Kanıtlayacağım dedin."

"Hemen mi?"

"Vaz mı geçiyorsun?"

"Hayır ama..."

"Yukarı çıkabilir misin yoksa seni taşıması için birini mi çağırmam gerekecek?"

Kollarımı birbirine bağladım. "Diğer insanlara dokunmakta bir sorun yok ama bana gelince zahmet mi oluyor?"

Bir elini koltuğun kenarına yaslayıp vücudunun el verdiği ölçüde bana döndü. "Sana dokunmamı mı istiyorsun?"

Siyah gözleri parıldadı.

"Seni neden bu kadar korkuttuğumu merak ediyorum." Ben de ona aynı parıltılı bakışlarla karşılık verdim. Dudağının kenarındaki kıvrılma düz bir çizgiye dönüştü. Gecenin şoku altında olmasam aklım farklı şeylere kayabilirdi ama sağduyumu koruyabilecek haldeydim.

"Senden korkmuyorum," dedi daha kısık bir tonla. "Bir yemin sadece."

"Daha açıklayıcı olabilir misin?"

"Sözlere, yeminlere önem verir misin?" diye sordu.

Ne demek istediğinden emin değildim, üzerine düşünmem gerektiğini biliyordum. Bundan sonra muhtemelen böyle olacaktı. Sürekli bana sorular soracaktı. Beni zaten sürekli izliyordu ki bu gece gerçekten izlediğini anlamış olmuştum, yapmam gereken kendim olmaktı.

"Muhtemelen daha büyük meselelerden bahsediyorsun ama benim basit bir hayatı olan basit bir insan olduğumu anlamalısın." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Söz verdiysem tutarım ve karşımdakilerin de sözlerine sadık kalmasını isterim. Mesela söz verdiğim saatte muhakkak orada olurum."

Yaptığım imayı hemen anlamıştı. Malum ilk randevumuza geç gelmiş ve kahrolası bir ağacı suçlamıştı. Hiç utanması yoktu.

"O halde bana bir söz ver," dedi kaşlarını kaldırıp.

Nasıl geri adım atılır diye googlea bakmama izin verir miydi acaba? Ya da googleda bununla ilgili bir şeyler bulabilir miydim?

"Ne konuda söz vermemi istiyorsun?"

"Bana asla yalan söylemeyeceksin."

"Sana neden yalan söyleyeyim ki?"

"Birkaç tahminin vardır eminim." Kolunu düzeltip önüne döndü, bakışlarımız yeniden dikiz aynasında kesişti.

"Önceki yaşamımda yalan söylediğim için olma ihtimali epey yüksek ama bu da bizi şu soruya getiriyor, daha önce sana yalan söylediysem şimdi sözüme inanacak mısın?"

Küçük, tehlikeli bir tebessüm.

"Mühim olan benim inanıp inanmamam değil, mühim olan söz vermene rağmen ki vereceksin, bana yalan söyleyecek olman --ki söyleyeceksin. O gün geldiğinde ve ben gözlerinin içine baktığımda seni uyarmadığımı söyleyemezsin."

CANAVARIN DA KALBİ VARMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin