Herkese merhaba,
Ve keyifli okumalar!
NP: Charlie Puth, Attention (Bu şarkı ritm olarak pek uymasa da nakarat sözleri bana çok Lu'yu anımsatıyor...
Yıldızı patlatmayı unutmayın:*
**Reyna arabasını park ederken gözleri etrafı gereğinden uzun kolaçan etti. Nihayet emniyet kemerini çözdüğünde ben arabadan dışarıya çıkmıştım. Hava bugün açıktı, daha iyi bir günümde güneşlenmek isteyeceğim kadar.
"Benimle gelmen konusunda rahat değilim," dedi ben yüzümü göğe kaldırmış taze havayı içime çekerken.
"Bir gün daha yatağın içinde bir o yana bu yana dönmemi bekleyemezsin."
Dün Reyna geldikten sonra Sidra bir daha yanımıza uğramamıştı ama sabah asistanı Mila tarafından tüm müze çalışanlarına bir mail ulaşmıştı. Müzenin iki gün boyunca kapalı olacağını bu yüzden kimsenin işe gelmemesini yazıyordu. Bunu muhtemelen benim yüzümden yapmıştı ve ben de ona bir hayli sinir olmuştum. Gayet çalışabilir haldeydim, hem ben çalışamıyor olsam bile diğer insanları da işlerinden alıkoyması saçmalıktı. Orayı benim için bir çeşit hapishaneye çevirmeye çalışıyorsa iyi şanslar.
"Kötü hissedersen bana haber ver," dedi Reyna restoranın kapısından içeriye girerken.
"Ne sanıyorsun birden çıldıracağımı falan mı?" Tamam bu bağımlılık durumundan ben de hoşnut değildim ama sonuç olarak kimseye bir zararım yoktu. Arthur benden uzak durduğu sürece ki dün yaşanan olaydan sonra öyle yapacağını umuyordum, bir sorunum kalmayacaktı. Birkaç ay içinde bu kan vücudumdan çıkacaktı ve eski mutlu günlerime geri dönecektim.
"Şu an iyisin," dedi Reyna beni bir kenara çekip sessizce. "Vaha neler olabileceğini söyledi, yine gece ışığı isteyeceksin ve ondan isteyeceksin, ona doğru çekileceksin, kendinde olmayacaksın."
"Baş edebilirim." Derin bir nefes alıp söylediğime kendimi de ikna etmeye çalıştım.
"Daha önce ettiğin gibi mi?"
"Bu biraz sertti."
"Keş olmanı engellemeye çalıştığım için özür dilerim." Yapmacık bir şekilde güldü, ben de güldüm.
"Tamam, dikkat edeceğim ve kötü hissedersem sana haber vereceğim ki sen de kahramanını çağır."
"Seninkini çağırmamı mı tercih edersin?"
"Olsaydı emin ol ben çağırırdım." Gözlerimi devirdim. "Ondan olsa olsa kötü adam olur. Süper canavar olur." Bana söylediği şey hala canımı sıkıyordu. Bir yanım ona canavar deyip durduğum için benimle alay ettiği yönündeydi. Ya da kısasa kısas yapıyordu. Ama daha mantıklı yanım kelime seçiminin özenli olduğu taraftarıydı. Geçmiş yaşamımızla ilgili bir şeyler söyledikten sonra böyle bir cümle kurması öylesine olabilecek bir şey değildi.
"Dün senin için endişelenmiş görünüyordu." Reyna mutfak kısmına geçerken omzunun üzerinden dönüp güldü.
"Öyle görünüyordu değil mi?" Ben de güldüm.
"Ve bu hoşuna gitmiş gibi görünüyor."
"Öyle görünüyor değil mi?" Daha çok sırıttım.
"Sana kahve göndereyim de biraz ayıl."
"Gönder gönder," dedim köşede her zaman Vaha'nın oturduğu masaya kurularak. Ayaklarımı kendime çekip koltukta bağdaş kurdum. Parmaklarım çantamın kulpuna takılmış sanki hareket etmeden duramıyordum. Baş parmağım bileğime dokundu, o hissi ne zaman aklımdan çıkarabilecektim acaba.