16.Bölüm: Ateşle Oyun

211 83 86
                                    

Selamlar:)

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır.

Destek olmak amaçlı takip etmeyi, bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim.

Bir ruh bedene tutsaktı, bir ruh ölüme tutsaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir ruh bedene tutsaktı, bir ruh ölüme tutsaktı.

Size bir beden verildiyse sonunu da bilmelisiniz. Ruhunuz bedeninize yaşam olurken bedeniniz o ruha kilit vurur. Ruhlarda en çok tutsak olmaktan Korkmaz mı zaten? Yine de her bir ruh bir bedene, bir yaşama, sonra ise bir ölüme tutsaktır.

Elimdeki testte bir sonraki soruyu okumaya başlamıştım ki öğlen zili çaldığı gibi kitabın kapağını kapatıp olduğum yerde uzunca gerindim. Kantine indiğimde normalden boş olduğunu görmek içimi rahatlatmıştı, tostla çayımı alıp bahçeyi gören bir bir masaya yerleştim ve sessizce yemeğimi yemeye koyuldum.

Bahçeye baktığımda Aslı ve Nazlı'nın kantine yaklaştıklarını gördüm, Aslı, Nazlı'ya rahat yürüyebilmesi için destek veriyordu; elimi sallayarak kendimi belli etmeyi amaçlamıştım, tabii bu Oğuz koca cüssesiyle camın önünü kapatana kadardı.

Oğuz kollarını önünde birleştirmiş yüzünde itici bir gülümsemeyle bana bakıyordu, yani havada asılı kalış olan elime; kim olduğunu görememiş olduğum biri havadaki elimi kavradı ve elimi bırakmadan yanımdaki sandalyeye oturdu, kim olduğunu gördüğümde göz devirmemek için ufak bir çaba sarf ettim.

''Güzel eldivenler, nereden aldın?'' Mahir kendime yeni aldığım turuncu kadife eldivenin üstünde bir süre elini gezdirdi, elimi serçe ondan çektim.

Hemen sonra kantine Tunç girdi ve ağır hareketlerle Mahir'in karşısındaki sandalyeye oturdu, hemen ardından izbandut gibi karşımda duran Oğuz da Tunç'un yanına oturdu.

Kantine şöyle bir göz attım, ''Daha bir sürü boş masa var,'' diyerek Mahir'e döndüğümde omuz silkti ve ''Biz burayı istedik.'' dedi.

Bakışlarım Tunç'a kaydı ama o bana değil masaya bakıyordu, dudaklarımı birbirine bastırıp yarım kalan tostuma baktım; nasılsa geri kalanını yiyemeyecektim, tostu Oğuz'un önüne doru ittim.

Ayağa kalktığım anda geri oturtturulmuştum, Mahir kolumdan öyle sert çekmişti ki sandalyeyle birlikte ona doğru kaymıştım. Şaşkın bakışlarım Mahir'in gözlerine kitlendi, ona baktıkça ruhuma bulaşan öfkeyi hissettim.

Bakışlarım kulağındaki metal küpeye kaydığında hiç düşünmeden aklıma ilk geleni yaptım ve Mahir'in acı dolu bir iniltiyle kolumdaki elini çekti, kulağındaki sıcak metali çıkarışını izledim.

''Eğer bir daha bana bu şekilde yaklaşırsan yalnız ısıtmakla kalmam,'' dedim kendim bile ürktüğüm bir sesle, sandalyemi ondan uzaklaştırdım ama bakışlarım hâlâ onunkilere kitliydi; ''Yakarım.'' çıkarttığı gibi yere attığı metal küpeye baktım.

ÖLÜMÜN BEKÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin