geçen bölümde ufak bir değişiklik yaptım. Bölümü başında kafanız karışabilir.
Çok uzatmayacağım, bölüme başlayabiliriz:
∞
Ya gökyüzü içimdeki çıkmazı görse, o zaman hâlâ bana güneş açar mıydı? Gece istiyorum: Onlara anca içimdeki karanlık geceyle birleştiğinde kör kalabiliyordum.
Cihan'ı tuvaletten alıp geri sandalyeye bağladığımda odadan çıkmadan hemen önce ''Pişt!'' diye mırıldanıp duraksamama sebep oldu, ''Kimseye zarar vermeyeceğimi zaten söylememe rağmen neden hâlâ buradayım?'' bu bugün bana söylediği ilk şeydi, olması gerekenden daha sessiz ve düşünceli duruşu onu burada tuttuğum için suçluluk duygusuna kapılmama neden olmuştu.
''Söylemen yapmayacağın anlamına mı geliyor?''
Bir süre sessizce odanın iç karartıcı duvarlarında göz gezdirdi ve gözlerini bana dikip, ''Eninde sonunda yokluğumu fark ederler.'' dedi kendinden emin bir şekilde.
''O zaman sen de o ana dek hain planlarına pranga vursan iyi olur çünkü ucunun nereye gideceği umurumda değil, sen çevremde çok dolanıyorsun ve buna okulda öğretmenimin yerine geçerek başladın! Benden ne istediğini bilmiyorum ama seni engellemek için elimden geleni yapacağım.''
''Buna gücün yeter mi?'' beni küçümseyici bir biçimde baştan aşağı süzdü.
''Hiç şüphen olmasın.'' daha fazlasını söylememek için yanaklarımın içini ısırdım.
''Beni korkutma çaban takdire şayan fakat şunu bilmeni isterim ki kötü adam olmak bir seçimdir. Güçlülerin seçimi. Güçlüysen gücünü neye yoracağın bir seçeneğe dönüşür, sen bu seçimi yapacak kadar güçlü değilsin. Çöz beni.''
Bir şeyler söylememi istiyordu, gözlerimin içine bakıyordu, ''Okula geç kalıyorum.'' dedim ve kapıyı üstüne kilitleyip odama çıktım. Bilekliği çekmeceme koyup eşyalarımı aldım ve evden çıktım.
Onun kendinden bu kadar emin konuşuyor oluşu kanıma dokunuyordu ama neden?
Öğlende bir bahaneyle okuldan çıkmam gerekiyordu ama nasıl? Nalan Teyze gelmeden hayatta gitmeme izin vermezler ki... Tabii çok acil bir şey olmadığı sürece.
Kaldırıma oturup düşünmeye başladım, ''Şimdi ben nasıl bir şey yapsam müdürü ikna edebilirim ki?'' derin düşüncelere daldım;
''Hiç mi gitmesem acaba?'' kendi kendime göz devirdim, ''Saçmalama kızım ya, devamsızlık yapamayız, sınıfta falan kalırız sonra...''
''Ayımız geldi desek?'' dudaklarımı birbirine bastırdım, ''E, ne diyecekse sanki!''
''Hasta numara yapsak?'' Eldivenlerimi çekiştirmeye başladım, ''Ama nasıl?..'' bir anda güneş tepemden vuruyormuş gibi bir hisse kapıldım, ''Ateşim yükselirse izin kağıdı alabilirim!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN BEKÇİSİ
Fantasy"Mutlu son diye bir şey yoktur. Ölümü sevmeyenler için 'son' her zaman mutsuz biter." İnsan sonunu neden sever ki, insanlar ölümü sevmez. Kimi ölümü kaçmak için kullanır. Sevdiği için değil, kurtuluş yolu olarak gördüğü için. İnsanlar bir kere göre...