Keyifli okumalar...
***
Giraj
Adımlarım ile kalp atışlarım senkronize bir hızda ses çıkarırken tam da hedeflediğim eylemden ismini alan Yükseliş Odası'na girip derin bir nefes aldım.
Volfram Kafesi'ne çıkan merdivenlere varmam on dokuz adım sürmüştü. Toprak rengine sahip volkanizmanın bir ürünü olduğundan neredeyse emin olduğum otuz basamaktan ilkine sağ ayağımı basıp bedenimi ilerlemeye teşvik ettim.
Çift kanatlı kapının sağ tarafında yer alan kırmızı, sarı ve yeşil renkli kuvarsların birbirine geçen şekilleri sol pazımdakinin aynısıydı. Tanıdık olana odaklanmak yerine sol taraftaki yazıya gözlerimi dikip basamakları tırmanmaya devam ettim.
Yeryüzünün dilinin konuşanlar.
İşte statü sınavından geçip başarılı olduğumda alacağım unvan buydu. Omurgamı dikleştirip kapının her iki paneline birer elimi dayayıp ittim. İçeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken beyaz mermerle döşenmiş zemindeki kendi yansımamdı.
Başımı kaldırınca sınavın gerçekleşeceği yeri gördüm. Birbirinden cam duvarlarla ayrılmış, sarmal bir labirentin önünde iri yarı gövdeleri ile iki adam dikiliyordu.
İzin vermedikleri hiç kimsenin o odanın merkezine ilerleyemeyeceğini söyleyen bakışları ile gerilsem de bedenimi silkeledim. Kişilik çipimi gösterip filopilerinde statü sınavı için seçilmiş kişilerden biri olduğumu gördüklerinde geride kalacaklarını kendime hatırlattım.
Elbette buradaki varlıkları yalnıza basit bir tarama işleminden ibaret olamazdı. Korumakla yükümlü oldukları kişi için Yönetim Bölgesi'nden buraya gelmiş olmalıydılar.
Statü sınavını yönetecek olan dokumacıyı.
15.düzlemi yöneten kişiyi tam da ondan ayrılmak üzereyken ilk kez göreceğim fikrinin ironisine güldüm.
İfademdeki değişimi hoş karşılamayan iki adam bana sertçe bakarken, omzumda hissettiğim el ile irkildim. Başımı hızla çevirince öğreticilere has cübbesi ile dikilen uzun boylu adama baktım.
''Tüm dezavantajlarına rağmen yine de buraya geleceğini biliyordum.'' Bana 15.düzlem ile bağlantı kuramadığım gerçeğini ve seçimlerin istenmeyen sonuçlar doğurabileceğini anımsatan Öğretici Hans gülümsedi.
Başımı saygıyla eğdim. ''Yürüdüğüm yolun sorun olmadığını söylemiştiniz.''
Omzumdaki parmakları kasıldı. ''Öyle dedim.'' Derin bir nefes alıp bedenini dikleştirdi. ''O kapıdan geçmeden önce bilmen gereken son şeyleri sana söylemeye geldim.''
Tüm dikkatimi öğreticiye verip dinledim. Dudaklarını kapatıp omzundaki elinden beni özgür bıraktığında filopim son beş dakikanın kaldığını bildiren bir alarm sesi ile beni uyardı.
Geleceğe doğru ilerleyip iki korumadan sağda dikilen, diğerinden daha kilolu olanına sol bileğimi uzattım. Kişilik çipimi tarayıp cam duvardan labirentte ilerlemem için onay verildiğini bildirip arkadaşı ile geri çekildiler.
Arkama bakmadım. Tek hedefim ilerlemek ve ilerlemeye devam etmekti.
Daireler çizerek hedefime vardığımda beni bir adam, bir kadın ve simüle işlemi için bir koltuk karşıladı. Uzun sarı saçları başının tepesinde toplanıp ilk on düzlemde yaşayanların elde edebileceği fazlasıyla esmer yüzünü öne çıkaran kadın dokumacı olmalıydı.
Açık kahve tonunda gözleri soğuk bir inceleme ile bedenimde dolaşırken, oturduğu koltuktan kalkıp yanında dikilen adama emirler verdi. ''Uygun dozun ayarlanmasını sağladıktan sonra işlem için onu hazırla Tioti.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Gün Son Nefes
Ciencia Ficción-Giraj- Besin zincirinin en tepesinde artık ukalar vardı. İnsanlık gökyüzünde süzülen şehirlerinde yaşamaya devam ederken başardıkları çarpıcıydı. Tek amacım yükselmek ve yükselmeye devam etmekti. ''En Tepedeki Ojusa ve Çapadaki Ukate adına üç oluşu...