Keyifli okumalar...
***
Hina
Aynadaki yansımama baktım. Islak damlalar tenimden süzülüp çenemde birikip lavabonun içine damlarken ağlamaktan şişmiş gözlerimi kıstım. Son günlerde bir rutin haline gelen bu ağlama seanslarım can sıkıcıydı.
Dolaptan bir havlu alıp şişliklere kompres yaparken yere oturdum. Bir an önce giyinip Uzman Jeinan'ın beni beklediği alfa eksinindeki ofisime gitmezsem sorun yaşayacaktım. Ruh halimin çalkalantılı doğasını hissetmiş gibi üzerime yüklenip, psikolojik bir oyuna çevirdiği sabah raporlarımı tam zamanında sunmazsam yine değerlendirme konusunda bir konuşmaya maruz kalacaktım.
Yumuşak kumaşı daha çok tenime bastırırken çaresizlikle dolu bir yakarışı dudaklarımdan serbest bıraktım.
Bugün sekizinci gündü.
Repias'ın kafamı toparlamamı söylediği anın üzerinden sekiz gün geçmişti. Bir iki gün sonra onu görebileceğimi düşünüp sözünü dinlemişken bu durumda olmak canımı yakıyordu.
Ağlayarak uyuduğum gecelerden dördüncüsünde yapmamam gerektiğini bilsem de dayanamayıp özel bildirim sistemi üzerinden ona bir mesaj göndermiştim. Cevap vermemişti.
Yalnızlığın böylesine ağır bir hisle beni ezeceğini hiç düşünmemiştim. Birlikte geçirdiğimiz yıllar içerisinde varlığına o kadar çok alışmıştım ki onu görememek hüzünle dolmama neden oluyordu.
Filopimin alarm sistemi aktif olup dairemin içini tiz sesiyle doldurunca olduğu yerde kıvrılıp kalmak isteyen bedenime inat ayağa kalktım.
Yirmi dakika sonra en son görmek istediğim kişinin karşısına oturmuş, simbiyotik veri sistemine yüklediğim son analiz sonuçlarını inceleyen Uzman Jeinan'a bakıyordum.
Benim aksime kusursuz görünüyordu. Sarı saçları dalgalar halinde omuzlarına dökülüp uykusunu aldığı belli olan teni parlıyordu. Enerjisinin benim tükenmişliğim ile ters orantılı olması sinir bozucuydu.
Parmakları kayıp son satırda gözleri dolaştıktan sonra yüzüme baktı. ''Yorgun görünmenin sebebi veri girdileri mi?''
''Elimden geleni yapıyorum.'' Kafamı dağıtmak için projeme odaklandığımdan sözlerim çok da yalan sayılmazdı.
Zarif parmakları arasında filopisini katlayıp çantasına koyarken ''Burada bırakalım. Tenin çok solgun görünüyor Sağlık Konutu'na git.'' dedi. Sesinde zerre endişe tonu olsaydı benimle ilgilendiğini düşünebilirdim.
Ayağa kalkıp ofisten çıkmak için harekete geçmediğimi görünce kaşları havalandı. ''Birinin seni kucaklayıp taşımasını mı bekliyorsun?''
Zecrik'in beni taşıdığı zamana iğneleme yapmasına sinirlensem de sakince ''Elbette hayır.'' dedim.
Jeinan aklına o anda bir şey gelmiş gibi güldü. ''Zaten istesen de doktor cezalı olduğundan pek mümkün değil. Ama bir görevli çağırıp şansını deneyebilirsin.''
Alaycı sözlerini sineye çekmeye alışkın olsam da Zecrik'in ceza almış olduğu fikri ile gerildim. ''Ne cezası?''
Keyfi daha çok yerine gelen kadın güldü. ''Ah haberin yok mu? Hem de birlikte o kadar gizli saklı buluştuktan sonra?''
Ellerim yumruk haline gelirken masanın altına saklayıp çenemi sıktım. ''Ona ne oldu?''
Dudak bükse de soruma cevap verdi. ''Yönetim Bölgesi'ndeki toplantılara katılacak kadar kıdemli bir uzmanın böyle saçma hareketler sergilemesine anlam veremesem de...'' Bir adamın bende bir şeyi beğenebileceği düşüncesinin saçmalık olduğunu düşündüğü yüzünden okunuyordu. ''İhlaller cezasız kalmamalıdır.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Gün Son Nefes
Ciencia Ficción-Giraj- Besin zincirinin en tepesinde artık ukalar vardı. İnsanlık gökyüzünde süzülen şehirlerinde yaşamaya devam ederken başardıkları çarpıcıydı. Tek amacım yükselmek ve yükselmeye devam etmekti. ''En Tepedeki Ojusa ve Çapadaki Ukate adına üç oluşu...