Nadin Krallığı / Terya Toprakları
Düğünden,sonra Terya'ya dönülmesinin üzerinden neredeyse iki ay geçmişti. Leydi Jonna,tuhaf bir rahatsızlık hissi içinde genelde günlerini kendisine ayrılan şık ama mütevazı odasında geçiriyordu. Kalenin yönetimini artık Prenses Anya,üstlendiği için bol bol boş vakti vardı. Kitap okuyor,yeni nakış teknikleri deniyor,üç tane nedimesiyle sohbet ediyor,bazen bahçeye çıkıp çicekler ve ağaçlarla ilgileniyordu ve bol bol düşünüyordu.Gündüzler durağan geceler huzursuz geçiyordu.
Prens Tesaris,boş zamanlarının çoğunu onunla geçiriyordu. Ama Jonna eskisi kadar mutlu ve rahat olamıyordu. Prenses'in o kalenin içinde ki varlığı kendisine bir hayalet gibi musallat oluyor. Vicdan azabı gibi etrafında dolaşıyor içini sıkıyordu. Bunlar çok belli belirsiz hislerdi. Kötü bir rüya gören ama gördüğünü hatırlamıyan gene de rüyanın üstünde kötü bir etki bıraktığı biri gibiydi.
Gerçekte iki aydır Prenses Anya ile çok nadiren karşılaşmıştı. Bir birlerini görmekten özel olarak kaçınıyorlardı.
Leydi Jonna,o günde geçen bir ayın herhangi bir günü gibi sıcak öğle saatlerinde odasında oturmuş bir kitap karıştırıyordu. Nedimelerinden biri
gelip Prensin onu bahçede ki çardakta beklediğini söyledi.Jonna,yapacak bir şeyi olduğu için mutluluk duydu. Kararsızlıkla aynaya baktı hazırlanmalı mıydı? Hazırlanmayı es geçmeye karar verdi bir an önce sevgilisini görmek istedi. Çabuk ama zarif adımlarla bahçeye indi.
Hoş kokular yayan renk renk çiçeklerin arasından geçti. Beyaz güllerden birini kopararak hafifçe kokladı ve saçının kenarına iliştirdi. Beyaz gül onun favorisiydi öyle günahsız,temiz ve asildiki. Belki kendisinde olmayan şeyleri bu çicekte gördüğü için seviyordu. Gerçi kim yeterince günahsız ve temiz sayılabilirdi ki.
Çardağa geldiğinde,çardağın önüne bir masa kurulduğunu masanın üstünde çeşit çeşit tatlıların ve son kalite bir şarapın olduğunu gördü. Ayrıca hazineden altın kaplama çeşitli mücevherlerle süslü bir kupa çıkarılmıştı.
"Kutlama mı yapıyoruz?" diye sordu gülümseyerek.
"Leydim bu günün önemini biliyor musunuz?" dedi Tesaris.
Jonna,bir süre düşündü.Bayram günü değildi. Azizlerin günlerinden biri olmasa gerekti. Bir çeşit yıldönümü? Hepsi zaten aklındaydı. "Bilmiyorum."
"O zaman ben söyleyeyim."dedi Tesaris yerinden kalkarak. Jonna'ya iyice yaklaştı ve kulağına fısıldadı. "Senin doğum günün."
Jonna kendi unutkanlığına güldü. "Evet bu sıralar olması gerekiyordu."
Tesaris sevgilisinin alnına bir öpücük kondurdu. "Doğum günün kutlu olsun canım."
İkili birlikte,çardağa oturdular. Prens altın bardağa şarap doldurup Jonna'ya uzattı.
Jonna,bardağı tereddütle eline aldı. "Bu bardak aile yadigarı,kraliyet hazinesi benim kullanmam münasip olmaz."
Tesaris,can sıkıntısıyla iç çekti. "Sen de mi münasip olan ve olmayan şeylerden bahsederek canımı sıkıcaksın? Bunu herkes yapıyor zaten."
"İyi madem,dilediğin gibi olsun."dedi Jonna bardağı dudaklarına götürürken.
Tesaris,başını olumlu anlamda salladı.
"Çok güzel leydim. Şimdi diğer hediyenize geçelim." dedi küçük bir kutu çıkarırken."Biliyorum ki her şey,en değerli mücevherler,bile sana olan aşkımın yanında basit ve sıradan kalacaktır. Jonna'ya nasıl herhangi bir kadına verilecek bir hediye verilebilir ki?"dedi kutuyu uzatıp."Gene de çok yaratıcı olduğumu söyleyemeyeceğim."
![](https://img.wattpad.com/cover/295907446-288-k62736.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ KRALİÇE/ THE OTHER QUEEN
Historical FictionKraliçe Anya,tacını başından alıp aynanın önüne bıraktı. Bu taçı takmak hakkıydı. Bir kralın kızı olarak doğduğu gün gelen hakkı. Ama içi rahat değildi. Başına taç takarak tek kraliçe olmamıştı. Kralın sevgilisi de öteki kraliçeydi. Önceki kralın kı...