Jonna,önüne koyduğu kutsal kitaplardan birini okuyordu. Düşünürken hep böyle yapardı. eski bir alışkanlık,Rahibe okulunda her zaman böyle yapardı. Eski dillerde ki kadim ve kutsal kelimeler zihninde yankılanıyordu. Uzun süredir planlar kurarken ve ahlak muhasebesi yaparken aynı ahenkle yankılanıyordu.
Prenses Anya'nın,istekleri kulağına gelmişti. Eğer Anya'nın çocuğu doğarsa belki devrilemeyecek kadar güçlenecekti.
Bu önemli değildi,kraliçe olamayacağının zaten farkındaydı. Ama bunu kızına karşı kullanması çok başkaydı. Jonna, biliyordu ki herkes Prenses ne isterse yapacaktı. Anlaşmalar yapılmalı,veraset güvence altına alınmalı her ne olursa kime ne olursa olsun hanedan ilerlemeliydi.Bilindik düzen her zaman ki gibi işliyordu. Ama Jonna bu düzenin kendi hayatına yön verdiği gibi kızının hayatına yön vermesine izin veremezdi.
O dalgın bir şekilde bunları düşünürken içeri dalan kuzeni Eloise, dikkatini dağıttı.
"Jonna ne yapıyorsun burada olanlardan haberin yok mu?" dedi telaşlı bir şekilde.
"Prenses Anya,kurumlanarak geziyor. Kendisi gerçek bir kraliyet bebeği doğurunca, Markiz Eule'nin herhangi bir
piç gibi muamele göreceğini söylüyor.""Biliyorum,Eloise onunla konuşacağım." dedi Jonna kararlı bir şekilde.
"Bu yetmez,o çocuk olduğu sürece onu kraliyet ailesine karşı kullanacak. Seni yok edecek,kızını da yok edecek." dedi Eloise."Gidecek hiçbir yerin kalmaz Jonna Da Vesta! Kaybedenlere yer yok."
Jonna,ayağa kalktı. "Bunu görebiliyorum, Prens Tesaris de hiçbir şey yapamayacak.
Kendimi kandırmayacağım ama ne yapabilirim.""Çocuk gitmeli."
"Bu çok acımasız." dedi Jonna ama bunun doğru ve gerekli olduğunu biliyordu.
Kendi yeni kaybettiği çocuğunu düşündü. Bir taraftan şanlı ve mutlu bir hayat yaşamasını istediği kızını düşündü. Ve kendi içindeki kıskançlık ve öfkeyi. Her şeye ama her şeye Anya mı sahip olacaktı? Ondan aldığı her şeye karşılık...
"Azizeyi oynamak için geç kaldın. Buraya biraz kendi iradenle biraz kaderle geldin ama artık günah bir kere işlendi." dedi Eloise.
***
Prens Tesaris Yaz Bayramı için saraya gelen kızını kucağına aldı. "Söyleyin bakalım Markiz Eule,Yaz Bayramı neden kutlanır biliyor musunuz?""Buz gibi soğukların hiç geçmediği, güneşin asla kuvvetle parlamadığı her yerin kar kaplı olduğu zamanlar varmış." dedi Eule abartılı bir anlatımla. "Tanrıça, kendi kızlarını ve buz ejderhalarını dünyaya göndermiş. Ama ejderhalara binen Tanrıça kızları zalim oldular. Bunun üzerine Tanrı Suppa güneşi ısıtmış ve buz Ejderhalarının kanatları erimiş. Denilene göre ejderhaların soyu kanatsız olarak sürüyor ve kuzeyin karlı topraklarında sürünüyormuş."
"Çok akıllısın Eule,bu yaşta bu kadar şey bilmene gerek yok."dedi Jonna.
"Tabi ki bilecek sonuçta o sıradan bir kız değil kraliyet kanından."dedi Tesaris gururla.
"Baba eğer bende kraliyet ailesindensem neden halamın kızları gibi sarayda ya da burada sizinle yaşamıyorum." diye sordu Eule bu konu üzerinde bir süredir düşündüğü belliydi.
Tesaris ve Jonna diyecek bir şey bulamayarak birbirlerine baktılar. Jonna durumu düzeltmesini söylemek ister gibi kaşlarını kaldırdı.
"İlerde iyi bir leydi olabilmen için kendi topraklarında yaşamanın daha iyi olacağını düşündük." dedi Prens en sevecen sesiyle sonra kızını saçlarının ortasından öptü. "Eule,ne olursa olsun güvende,mutlu ve rahat bir hayat sürmeni sağlayacağım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ KRALİÇE/ THE OTHER QUEEN
Tiểu thuyết Lịch sửKraliçe Anya,tacını başından alıp aynanın önüne bıraktı. Bu taçı takmak hakkıydı. Bir kralın kızı olarak doğduğu gün gelen hakkı. Ama içi rahat değildi. Başına taç takarak tek kraliçe olmamıştı. Kralın sevgilisi de öteki kraliçeydi. Önceki kralın kı...